6/52. (Kureyş'in îman etmeyen ileri gelenleri Hazret-i Peygamber’e, "Fakir Müslümanları yanından kovarsan, seninle oturup konuşuruz.” demişlerdi. Hazret-i Peygamber de "Ben müminleri kovamam” buyurmuştu. O zaman hiç olmazsa, biz geldiğimizde onlar, kalkıp gitsinler. Çünkü onlarla bir arada olmak, gururumuza dokunuyor, demişlerdi. Rahmet peygamberi “aleyhisselâm”, Müslüman olabilirler ümidi ile bu teklifi eshâbı ile istişare ederken, şu âyet-i celile geldi:)

(Resûlüm,) Rablerinin rızasını isteyerek sabah ve akşam O'na (Allah’a) dua eden (Hazret-i Ammâr, Suheyb, Habbâb, Mikdâd, İbn Mes’ûd, Selmân, Bilâl “radıyallahü anhüm” gibi fakir Mü’min sahâbî)leri yanından (sakın) kovma. Onların hesabından sana bir şey (sorumluluk) yok, senin hesabından da onlara bir şey (sorumluluk) yok. (Resûlüm, îman eden fakirlerin hesabı/durumu, senin üzerinde değildir, o, Allah’a aittir. Îman etmeyenlerin durumundan ise, sen sorumlu değilsin, sen zaten tebliğ görevini yapmaktasın “Beydâvî ve Kurtubî”.) Eğer (fakir Mü’minleri) kovarsan, (kendine zarar veren) zâlimlerden olursun.

 

Meâl-i Şerîf (Ehl-i Sünnet Alimleri: Beydâvî, Celâleyn, Nesefî, Semerkandî...)

 

52 ﴿