9/75. Onlardan (Sa’lebe b. Hâtıb): "Eğer Allah bize lütuf ve kereminden (mal) verirse, mutlaka zekâtı veririz ve mutlaka salihlerden oluruz." diye Allah'a söz verenler vardır. (Sa’lebe, zengin olması için Resûlüllah’a geldi ve ondan malının çok olması için dua istedi. Resûlüllah da “şükrü edilen az mal, şükrü yapılmayan çok maldan hayırlıdır” dedi. Fakat o, malının çok olması için dua talebinde ısrar etti. Resûlüllah da dua etti, malı çoğaldı, hatta vadiler dolusu davarları oldu. Fakat cemâate ve Cuma namazlarına gelemez oldu. Resûlüllah, mallarının zekâtı için memurlar gönderdi. Memurlara, “istenilen bu miktar çok, dönün, bir düşüneyim” dedi. Bunun üzerine âyet nâzil oldu. O da zekâtını bizzat Peygamber aleyhisselâm’a getirdi. Fakat Resûlüllah: “Allah, beni, senin zekâtını almaktan men etti” dedi. Çok pişman oldu. Resûlüllah “bu amelinin cezasıdır. Sen istediğim zaman verecektin” buyurdu. Bir müddet sonra Resûlüllah, dâr-ı ukbaya göçtü. Sa’lebe, zekâtını, Hazret-i Ebû Bekr’e, Hazret-i Ömer devrinde de halifeye getirdiyse de hiçbiri – Hazret-i Peygamber’in kabul etmediği zekâtı - kabul etmedi. Hazret-i Osman devrinde de Sa’lebe öldü “Beydâvî”.)

 

Meâl-i Şerîf (Ehl-i Sünnet Alimleri: Beydâvî, Celâleyn, Nesefî, Semerkandî...)

 

75 ﴿