12/69. (Kardeşleri, Mısır’da vezir olan) Yûsuf'un huzuruna girdiklerinde, o (Yûsuf), (ana bir) kardeşini (Bünyâmin'i tanıdı ve onu) bağrına bastı. (Gizlice) "haberin olsun, ben senin kardeşinim, artık onların (kardeşlerinin bize) yaptıklarına üzülme! " dedi.

(Yûsuf aleyhisselâm kardeşlerini misafir etti, yemekte ikişer ikişer oturttu, geriye Bünyamin tek kaldı. O da ağladı: “Eğer kardeşim Yûsuf hayatta olsa idi, benimle beraber otururdu” dedi. Yûsuf da onu kendi sofrasına oturttu, sonra da: İçinizden her iki kişi, bir odaya çekilsin. Bunun ise ortağı yoktur, o da geceyi benim yanımda geçirsin, dedi ve ona: “Telef olan kardeşinin yerine, benim senin kardeşin olmamı ister misin?” Dedi. O da: “Senin gibi kardeşi, kim kabul etmez” dedikten sonra, Yûsuf, hayat hikâyesini anlatarak işin gerçeğini söyledi. Yûsuf ağlayarak kardeşinin boynuna sarıldı “Beydâvî”. “Sakın kardeşlerine bir şey söyleme. Bir bahane ve tertip ile ben seni burada alıkoyacağım.” dedi. Bünyâmin de bu plâna razı oldu.)

 

Meâl-i Şerîf (Ehl-i Sünnet Alimleri: Beydâvî, Celâleyn, Nesefî, Semerkandî...)

 

69 ﴿