18/82. Duvar gelince: “O (duvar), şehirdeki iki yetim çocuğa ait idi. Altında onlara ait (altın ve gümüşten) bir define vardı. Babaları da salih (iyi) bir insandı. Rabbin diledi ki, onlar olgunluk çağına ulaşsınlar ve Rabbinden bir rahmet olarak defineleri çıkarsınlar. Bunları ben kendi görüşüme göre yapmadım. İşte senin, sabredemediğin şeylerin te’vili (içyüzü) budur!" (Hazine, altın bir levha idi, üzerinde şöyle yazılıydı: Kadere inanana, nasıl üzülür diye şaşarım. Rızka inanana, nasıl yorulur diye şaşarım. Hesâba inanana, nasıl gaflet eder diye şaşarım. Ölüme inanana, nasıl sevinir diye şaşarım. Dünyayı ve hilelerini bilene, ona nasıl güvenir diye şaşarım. Lâilahe illâllah muhammedün resûlüllah “Beydâvî”.)

 

Meâl-i Şerîf (Ehl-i Sünnet Alimleri: Beydâvî, Celâleyn, Nesefî, Semerkandî...)

 

82 ﴿