21/79. Böylece bunu (bu fetvayı) (Peygamberim) Süleyman'a biz bildirmiş (ilham etmiş)tik. Zaten her birine (Hazret-Dâvud ile Hazret-i Süleyman’a) hüküm (hükümdarlık, peygamberlik) ve (din işlerinde özel) ilim vermiştik. (Hazret-i) Dâvûd ile birlikte, Allah'ı tesbih etmeleri için dağları ve kuşları onun emrine verdik. (İnsanların taaccübüne gitse de “Medârik”) bunları yapan biz idik (biz yapmakta ve yaratmaktayız. Eğer dilersek, dağların ve kuşların tesbihini dilediğimize işittiririz “Mâturîdî”.)

(Ayet-i kerimelerde buyruluyor: Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah'ı tesbih etmektedir “Hadîd,1; Haşr,1; Saff,1”.

Yedi kat gök ile yer ve bunlarda bulunanlar, O'nu/Allah’ı tesbih ederler. - O'nu tenzih ederler - Mahlûkatdan hiç bir şey yoktur ki, O'na, hamd ederek tesbih etmesin. - “sübhanellahi ve bi-hamdihi” demesin - Fakat siz onların tesbihini anlamazsınız “İsrâ, 44”.)

Hadis-i şerifte buyruluyor: Yemin olsun ki, biz Rasûlüllah'ın yanında yemek yenirken yemeğin “tesbih”ini işitirdik (Buhârî, Menâkıb 26).

 

Meâl-i Şerîf (Ehl-i Sünnet Alimleri: Beydâvî, Celâleyn, Nesefî, Semerkandî...)

 

79 ﴿