28/30. (Hazret-i) Mûsa, oraya (ateşin yanına) gelince, o mübarek yerdeki (Mûsa’ya göre) vâdinin sağ tarafındaki ağaçtan şöyle seslenildi: "Ey Mûsa! Muhakkak ki, ben, âlemlerin Rabbi olan Allah, benim." (Bu hitaptan sonra, Mûsa aleyhisselâm’a risâlet/peygamberlik verilmiştir “Kurtubî”.)

(Ebû Mansûr el-Mâturîdî hazretleri açıkladı:

Hak teâlâ’nın zâtı ile kâim/birlikte olan kadîm kelâmı duyulmaz. Duyulan şey, ancak sesler ve harflerdir. İşte o ağaçta yaratılan ve duyulan budur! Fâil/konuşan, Allahü teâlâ’dır, ağaç değildir “Râzî”.

Her şeye kâdir olan Allah, harf, ses, ibare ve cihetsiz konuşur, fakat melek dahil bütün mahlûkat onu, harfli, sesli, ibareli ve cihetli işitir “Kurtubî”.

Karınca “Neml, 18” ve Hüdhüd kuşu “Neml, 20’den – 25’e kadar” konuşmuş ve ilgili olan yere haberi ulaştırmıştır. Peygamberlerde görülen mu’cizeleri yaratan, peygamberler değil, Allahü teâlâ’dır. Çiçeklere ve meyvalara çeşitli renk ve tatlar veren, toprak veya bitki değil, yüce Allah’ın varlıkların DNA’sına yerleştirdiği ve gelen emre göre varlık gösteren “sır merkezi”dir: Her şeyi yaratan Allah’tır “Zümer, 62”. Ancak hikmet gereği dünyada “bir şeyin vücut bulması”nı sebeplere bağlı olarak yaratmakta “Kehf, 84-85”, Ahiret’te ise, sebepsiz halk edecektir. Cennetteki köşkler, bütün nimet ve ikramlar, sebebe bağlı olmadan – toprağa, suya, güneşe, zamana; usta, aşçı ve işçiye ihtiyaç duyulmadan hazır bir durumda – Mü’min’in emrine sunulacaktır.)

 

Meâl-i Şerîf (Ehl-i Sünnet Alimleri: Beydâvî, Celâleyn, Nesefî, Semerkandî...)

 

30 ﴿