38/24. (Dâvud aleyhisselâm) dedi ki: "Yemin olsun, o kişi, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemek suretiyle sana zulmetmiş (haksızlık etmiş)tir. Zaten ortaklar (mallarını birbirine katanlar)dan çoğu, birbirine haksızlık ederler. Ancak îman edip salih ameller işleyenler müstesnadır ki, onlar da pek azdır." (Bunun üzerine insan şeklinde gelen o iki melek, kendi suretlerinde semaya yükselirken “kendi aleyhinde karar verdi” dediler. Bunu duyan Hazret-i Dâvud, hadisenin farkına vardı ve hata ettiğini “zellede bulunduğunu” anladı.) (Peygamberim) Dâvud, (bununla) bizim kendisini imtihan ettiğimizi (ona bir belâ vereceğimizi) sandı ve hemen Rabbinden istiğfar (bağışlanma) diledi, eğilerek secdeye kapandı ve (tevbe ile bize) yöneldi. (O zamanki şeriate göre 99 hanımı olan Hazret-i Dâvud, bir kadınla daha evlenip - kendisinin halifesi olacak - erkek bir çocuğunun olmasını istemiştir. O hanımdan da ileride peygamber olacak Süleyman aleyhisselâm doğmuştur. Peygamberler “aleyhisselâm”, vahiy ve ilhamla hareket ederler. Hiçbir zaman nefsî hareket etmezler. Onlar, halkın takbih ettiği, kötü gördüğü, çirkin bildiği işler yapmaz ve asla günah işlemezler. Ancak bazan “evlâyı terketmek” suretiyle hata/zelle işleyebilirler. Bu durumda ikaz edilirler/uyarılırlar. O zaman da onlar, hemen tevbe ve istiğfarda bulunurlar. Bu husus, Hazret-i Âdem, Yûnus ve Yûsuf “aleyhimü’s-selâm” gibi peygamberlerde açıkça görülmektedir. Hazret-i Dâvud da son evliliğinde nişanlı bir kadına tâlip olduğundan mı, yoksa karşına gelen davacılardan her ikisini dinlemeden birinin sözüne göre hemen hüküm verdiğinden mi veya başka bir sebeple hata/zelle işlemiştir. Ancak Müfessirler, Hazret-i Dâvud’un hangi fiilinin “zelle” olduğu konusunda ittifak etmemişlerdir. Bununla beraber, Beydâvî ve Razî, ilgili âyetlerin tefsirlerinde, Dâvud peygamber’e çirkin isnatlar yapıldığını, hakkında rivayetler uydurulduğunu, hatta iftira edildiğini beyan etmişlerdir. “O Peygamber, bu kötü isnatlardan beridir, uzaktır.” kaydını koymuşlardır.) | |||
|
﴾ 24 ﴿