74. MÜDDESSİR SÛRESİ

Rahmân (ve) rahîm (olan) Allah’ın ismiyle.

74/1. Ey (elbisesine) bürünen (Peygamberim!) (Peygamberimiz aleyhisselâm, Hıra’da ilk vahiy indiği ve Hazret-i Cebrâil’i ilk defa gördüğü zaman elbisesine bürünüp sarınmıştı.)

74/2. Kalk da (kavmini Allah’ın azabı ile) korkut. (Îman etmezlerse, azaba uğrayacaklarını onlara haber ver.)

74/3. Rabbini tekbir et (O’nu yücelt, tenzih et. Büyüklüğü yalınız O’na tahsis et).

74/4. Elbiseni de (daima) temiz tut. (Necasetden iyi korun. Çünkü taharetsiz namaz sahih olmaz. O, namaz için farz, namaz harici için de sünnettir.)

74/5. Azab(a götürecek şeyleri) terk(de sebat) et.

74/6. İyiliği, daha fazlasını bekleyerek yapma (veya verdiğini çok görerek verme! Ya da ey Peygamberim: Verdiğinden daha fazlasını isteyerek verme. Çünkü sen en üstün ahlâk ve en güzel âdap ile emrolundun.)

74/7. Rabbin(in emir ve nehiylerine riâyet ederek rızasına ermek ve Müşriklerin eziyetleri) için sabret.

74/8. O (ikinci nefhada) Sûr’a üfürüldüğü zaman (Müşriklere öyle çetin bir zaman gelecek ki),

74/9. İşte o (Kıyamet) gün(ü) çetin bir gündür.

74/10. (Kıyamet günü) kâfirler için (hiç de) kolay değildir. (Bu âyette o günün Mü'minler için kolay olacağına delâlet ve müjde vardır.)

74/11. (Mal ve evlâtsız olarak) tek başına yarattığım onu (kâfir Velîd ibn Muğîre’yi) bana bırak.

74/12. (Çırılçıplak yarattığım) bu adama da (sonra) uzun boylu (geniş) mal verdim. (Çünkü onun ekini, davarı ve ticaret malı vardı.)

74/13. (O kişiye) gözü önünde duran oğullar (verdim).

74/14. Ona (nimet) döşedim de döşedim. (Ona geniş imkânlar sağladım. Ona riyâset ve büyük şöhret verdim.)

74/15. Sonra da o (bütün bunlara rağmen) hırsla daha da artırmamı umuyor.

74/16. Hayır (umduğu gibi olmayacak.) Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı inatçı kesildi.

74/17. Ben onu sarp (dimdik) bir yokuşa sardıracağım (çetin bir azaba uğratacağım). (Ayette geçen “saûd” kavramı, ateşden bir dağdır. Ona kâfir yetmiş yılda çıkabilir, sonra yine bu kadar zamanda inebilir. Bu, ebedî bir azaptır. Hadis-i Şerif.)

74/18. Çünkü o (Velid ibn Muğîre,) (Kur'an hakkında ne diyeceğini, uzun uzun) düşündü taşındı ve (Peygamber’e söyliyecek sözünü kendine göre ) ölçtü biçti.

74/19. Kahrolası nasıl da ölçtü biçti!

74/20. Sonra (yine) kahrolası, nasıl ölçtü biçti!

74/21. Sonra (Kur'ân hakkında ne diyeceğini derin derin düşündü ve döndü kavminin ileri gelenlerinin yüzlerine) baktı.

74/22. Sonra (söyliyecek söz bulamadığından) yüzünü ekşitti, kaşlarını çattı.

74/23. Nihâyet (Peygamber’e ve ashabına) arka çevirdi (Müslüman olmadı) ve kibirlendi de;

74/24. Şöyle dedi: Bu (ayetler) ancak (başka sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir.

74/25. "Bu (Kur’ân), ancak insan sözüdür."

74/26. Ben onu (Velid ibn Muğîre’yi) "Sakar"a (cehenneme) sokacağım.

74/27. (Ey Resûlüm!) Bilir misin Sakar nedir?

74/28. Hem (insanların bedeninde hiçbir şey) bırakmaz (hepsini helâk eder,) hem de (eski hâline getirip tekrar azap etmekten) vazgeçmez.

74/29. (O Sakar, durmadan insanın) derisini kavurur. (Kapkara hâle getirir, insanlara karşıdan gözükür.)

74/30. Üzerinde (cehennem muhafızlığı yapan) on dokuz (görevli melek) vardır.

74/31. Biz, cehennemin muhafızlarını ancak meleklerden kıldık. Onların sayısını, kâfirler için bir fitne (imtihan) vesilesi yaptık. (O Kâfirler, on dokuz meleği küçümseyerek onları helâk edebileceklerini sandılar.) Kendilerine kitap verilenler (Kur’ân’ın hak olduğuna ) kesin olarak inansınlar (diye. Çünkü onların kitablarında da bu meleklerin sayısı on dokuzdur.) Mü’minlerin (de) îmanlarını artırsın (diye). Kendilerine kitap verilenler ve Mü'minler şüpheye düşmesinler (diye bunları açıklıyoruz). Kalplerinde bir hastalık (şüphe) bulunanlar ile kâfirler, "Allah, (bu on dokuz sayısını) misal vererek bununla ne murad etti? (derler.) (Ey Peygamberim, onlara bildir: Şu bir hakikattır) ki, Allah, dilediğini (iradelerini küfür yolunda kullananları) saptırır, dilediğini (iradelerini peygamberinin yolunda kullananları) hidayete erdirir. Rabbinin ordularını (çeşitli görevlerde bulunan meleklerini) ancak kendisi bilir. Bu (Sakar “cehennem”), insanlar için ancak bir uyarı (hatırlatma)dır. (Ona göre dünya hayatlarını iyi değerlendirsinler!)

74/32. Fakat, haberiniz olsun! (O Kâfirler öğüt almazlar!) Kamer (Ay) hakkı için,

74/33. (Gündüzün sona ermesiyle) dönüp geldiği zaman o Gece hakkı için,

74/34. Ağardığı sıra o Sabah hakkı için,

74/35. Muhakkak (o Sakar “cehennem”,) elbette en büyük (belâlardan) biridir.

74/36. (O cehennem,) insan(lar) için, en korkutucudur (uyarıcıdır).

74/37. (O cehennem,) sizden (îman etmek suretiyle hayırda) ileri gitmek yahut (küfretmek suretiyle şerde) geri kalmak isteyenler(i korkutmak) için (en büyük bir belâdır).

74/38. Herkes kazandığı (ameline, yaptıklarına)na karşılık (cehenneme gitme konusunda) bir rehinedir (Allah katında ipoteklidir. Hesabını doğru vermekle ancak kendisini kurtarabilir).

74/39. Ancak sağcılar müstesnadır (kitabları sağ tarafından verilenler ki, onlar Mü'minler olup cehennemde rehin alınmaktan kurtulmuşlardır).

74/40. (Mü’minler,) cennettedirler. Soruşurlar:

74/41. Mücrimlerden (suçlulardan, günahkârlardan birbirlerinin hallerini sorarlar):

74/42. Sizi Sekar'a (cehenneme) ne soktu?

74/43. Onlar (cehennemdekiler) şöyle derler: Biz namaz kılanlardan değildik (Namazın farz olduğuna inanmazdık). (Bu âyette kâfirlerin de fer’î, amelî konularda hesaba çekileceklerine işaret vardır.)

74/44. Yoksula da yedirmezdik.

74/45. Biz de (bâtıla) dalanlarla birlikte dalardık. (Allah’ın âyetleri aleyhinde konuşur ve yalan söylerdik.)

74/46. (Tekrar dirilmeyi, hesap ve) ceza gününü de yalanlardık.

74/47. Nihayet (bir baktık ki,) ölüm bize gelip çattı.

74/48. Artık onlara şefâatçıların şefâati fayda vermez (şefâat etmezler). (İbn Mes’ûd radıyallahü anh dedi ki: Melekler, peygamberler, şehîdler, sâlihler ve bütün Mü'minler şefaat erbâbıdır.)

74/49. Böyle iken onlara ne oluyor da, “tezkira”dan (“Kur’ân”dan öğüt kabul etmekten) yüz çeviriyorlar?

74/50. Sanki onlar, (arslandan) ürken yaban eşekleridir.

74/51. (Sanki onlar,) arslandan (ürküp) kaçan (yaban eşekleridir.)

74/52. Hatta onlardan her biri, (Peygamber’e tâbi olma hususunda Allah’tan) kendisine okunacak sahifeler dağıtılmasını istiyor. (Gökden her birine hususî davetiyeler indirilmesini isterler.)

74/53. Hayır, (onlara bu istedikleri verilmez), hakikat şu ki, onlar Ahiret (azabın)dan korkmazlar.

74/54. Hayır, (zannettikleri gibi değil!) Şüphesiz bu (Kur'ân,) bir tezkira (uyarı ve hatırlatma)dır.

74/55. Artık kim dilerse (okuyarak) ondan (Kur’ân’dan) öğüt alır.

74/56. Bununla beraber, Allah dilemedikçe (kullar iradelerini Hak’tan, İslam’dan yana kullanmadıkça) onlar öğüt alamazlar. O, takvanın da ehlidir (azabından korkulmaya lâyıktır), mağfiretin de ehlidir (takva sahibi kullarını bağışlamaya lâyıktır).

 

 

Meâl-i Şerîf (Ehl-i Sünnet Alimleri: Beydâvî, Celâleyn, Nesefî, Semerkandî...)

 

0 ﴿