95. TÎN SÛRESİ

Rahmân (ve) rahîm (olan) Allah’ın ismiyle.

95/1. İncir ve zeytine (veya arz-ı mukaddeste bunları yetiştiren iki dağa yahut Şâm ve Beyt-i Mukaddes mescidlerine veyahut Kûfe ve Şâm’a) yemin olsun,

95/2. (Mûsa “aleyhisselâm”ın Rabbine münâcatta bulunduğu) Sîna dağına,

95/3. Bir de bu emîn (Mekke) şehr(in)e ki:

95/4. Biz (bütün) insan(lar)ı (şekil, özellik ve kâbiliyetler bakımından) en güzel bir biçimde yarattık.

95/5. Sonra onu (küfür yolunu seçenleri) aşağıların en aşağısı (olan ateşe atarak cehennem ehlinden) kıldık (veya onu erzel-i ömür olan ihtiyarlığın en kötü sonuna getirdik).

95/6. Ancak îman edip sâlih amel (beş vakit namaz başta olmak üzere Kitap, sünnet ve akla uygun iş)ler yapanlar başka. (Onlar ateşte değildir veya yaşlanınca amelleri gençlik zamanına nispetle noksan olsa da gençliklerindeki gibi sevap kazanırlar.) Onlar için kesintisiz (veya başa kakılmayan) bir mükâfat vardır.

95/7. O hâlde (ey küfreden insan! Yüce Allah’ın insanı en güzel bir biçimde yaratmaya ve sonra onu erzel-i ömre döndürmeye kâdir olduğunu gösteren bunca delillerden) sonra, sana (öldükten sonra dirilmeyi ve) hesap gününü yalan saydıran nedir?

95/8. (Yüce) Allah, hâkimlerin hâkimi (hüküm verenlerin en üstünü, en iyisi) değil midir?

(Kim Tîn sûresini sonuna kadar okursa, “Belâ ve ene zâlike mine’ş-şâhidîn / Evet kâdirdir. Ben de buna şâhidlik edenlerdenim.” desin. Bk. Tirmizî, Tefsir 83)

 

Meâl-i Şerîf (Ehl-i Sünnet Alimleri: Beydâvî, Celâleyn, Nesefî, Semerkandî...)

 

0 ﴿