1Elif, Lâm, Mîm. 2Kendisinde şüphe olmıyan bu Kitap’ın indirilişi, alemlerin Rabbindendir. 3Yoksa (kâfirler Hazret-i Peygamber s.aleyhisselâm için) onu uydurdu mu diyorlar? Hayır, O Kur’ân hakdır, Rabbindendir (Cebrâil onu sana indirmiştir. Onu sana indirdik ki), Kendilerine senden önce bir korkutucu peygamber gelmemiş olan bir kavmi (azap ile) korkutasın. Olur ki, onlar hidâyeti kabul ederler. 4Allah, O’dur ki, gökleri ve yeri ve aralarında olanları altı günde yarattı; sonra arşı istilâ etti, saltanatını kurdu. Sizin, O’ndan başka hiç bir yardımcınız yok, hiç bir şefaatçınız da yok. Artık Allah’ın öğüdlerini kabul etmez misiniz? 5Allah, gökten (meleklerle) bütün dünya işlerini idare eder. Sonra (melekler o işlerde), bir günde O’na yükselir ki, (o günün) miktarı, sizin saydıklarınızdan (dünya yılından) bin yıldır. 6İşte budur, gaibi (insanların göremediklerini) ve hazırı (insanların gördüklerini) bilen Azîz, Rahîm... 7O’dur ki, yarattığı her şeyi güzel yarattı ve insanı yaratmağa bir çamurdan başladı. 8Sonra insanın neslini, bir nutfeden (erkek ve dişi hücreden), hakîr bir sudan yaptı. 9Sonra Allah onu (şeklini) düzeltip tamamladı ve bizzat kendi kudretinden ona ruh koydu. Sizin için kulaklar, gözler, kalpler yarattı. (Allah’ın size verdiği nimetlere karşı), şükrünüz pek az!... 10Bir de (kıyâmeti inkâr edenler): “ Arzda, toprağa karışıb kaybolduğumuzda mı; cidden biz mi, yeni bir yaratılışta olacağız?” dediler. Şüphesiz onlar, Rablerinin huzuruna varacaklarını inkâr eden kâfirlerdir. 11(Ey Resûlüm, onlara) de ki: “ Sizin canınızı almağa vekil kılınan Ölüm Meleği (Azrail) canınızı alacak; sonra döndürülüb Rabbinize götürüleceksiniz.” 12(Ey Resûlüm, kıyâmette) müşrikleri, Rableri huzurunda başlarını eğerek: “Ey Rabbimiz! Bize vaad ettiğini gördük, peygamberlerin doğruluğunu işittik ve kabul ettik. Şimdi bizi (dünyaya) geri çevir, Sâlih bir amel işliyelim. Çünkü (inkâr ettiklerimize tamamen ve) yakînen inandık.” derlerken bir görsen!... 13Eğer dileseydik, herkese (dünyada) hidâyetini verirdik, fakat benden şu söz gerçekleşti: “ Muhakkak ki cehennemi bütün (kâfir olan) cinlerle, insanlardan dolduracağım.” 14(Kâfirler cehenneme girdikleri vakit, melekler onlara şöyle der): “ O hâlde, bu günümüze kavuşmayı unutmanız, (O’na îmanı terk etmeniz) yüzünden tadın azabı!...Biz de sizi unuttuk, (sizi cehennemde bıraktık). İşlemiş olduğunuz küfür ve isyan sebebiyle bitmez tükenmez azabı tadın bakalım...” 15Bizim âyetlerimize öyle kimseler îman ederler ki, onlarla kendilerine öğüt verildiği zaman secdelere kapanırlar ve Rablerine hamd ile tesbih ederler de kibirlenmezler. (Dikkat! Secde âyetidir.) 16(Onlar, o kimselerdir ki, geceleyin namaz kılmak için) yataklarından kalkarlar; Rablerine, azabından korkarak ve rahmetinden ümidvar olarak dua ederler. Kendilerine verdiğimiz rızıklardan da (hayır yollarına) harcalar. 17Artık (dünyada) işledikleri sâlih amellere mükâfat olarak kendileri için, göz aydınlığından ne hazırlanıb saklandığını kimse bilmez. 18Öyle ya! Mü'min olan, hiç fâsık (kâfir) olan gibi olur mu? Onlar, müsavi olmazlar. 19İman edip de sâlih amelleri işliyenlere, amellerine karşılık, konukluk olarak Me’va Cennetleri vardır. 20Amma fâsık (münâfık) olanların barınacağı yer ateştir. Oradan her çıkmak istedikçe, onlar yine ateş içine döndürülürler ve onlara: “ Haydi tadın bakalım, yalanlayıp durduğunuz o ateşin azabını!...” denilir. 21Şu da muhakkak ki, o kâfirlere, o en büyük azaptan (cehennem azabından) önce, yakın azaptan (dünyadaki esaret, ölüm, açlık gibi felâketlerden) taddıracağız. Olur ki, (küfürlerinden) dönerler, tevbe ederler. 22Rabbinin âyetleri ile nasihat edilib de, sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim kim olabilir? Muhakkak ki, müşriklerden biz intikam alırız. 23Gerçekten biz Mûsa’ya Tevrât’ı verdik. Şimdi sen, ona kavuşmakdan dolayı şübhede olma, (Mi’raç gecesinde ona kavuşacaksın). Biz O’nu (Mûsa’yı), İsrâîloğullarına bir hidâyet rehberi yapmıştık. 24İsrâil oğullarından da, (dinlerinde) sabrettikleri için, emrimizle (insanları) doğru yola götürecek imamlar (önderler) yetiştirmiştik. Onlar, (Tevrât’daki) âyetlerimizi yakînen biliyorlardı. 25Şüphe yok ki Rabbin, (mü'minlerle kâfirlerin) aralarında, kıyâmet günü, ihtilâf edip durdukları (dîne ait) şeylerde hükmünü verecektir. 26Biz, o Mekke kâfirlerinden önce nice nesiller helâk ettik. Kendileri de yurdlarında gezip duruyorlar. Bu, onları hidâyete iletmedi mi? İşte bunlarda (önceki nesillere yaptığımız helâk işlerinde) elbette ibret alâmetleri vardır. Hâlâ dinlemiyecekler, nasihat kabul etmiyecekler mi? 27Görmediler mi ki, biz suyu çorak araziye sevk ediyoruz da onunla hayvanlarının ve kendilerinin yiyecekleri ekini bitiriyoruz. Hâlâ (bunların Allah’dan olduğunu) görmiyecekler mi? 28Bir de: “ Bu (Mekke) fethi ne zaman, eğer doğru söyliyenlerseniz?” diyorlar. 29(Ey Resûlüm), de ki: “ Fetih günü, o kâfirlere îmanları fayda vermiyecek, onlara gözde açtırılmıyacaktır. 30Şimdi o kâfirlerden yüz çevir de (kendilerine inecek azabı) gözet; çünkü onlar (senin helâkini) bekleyip duruyorlar. | |||
|
﴾ 0 ﴿