1

Kâfir olanların ve Allah yolundan dönenlerin bütün amellerini, Allah boşa çıkarmıştır.

2

İman edip sâlih ameller işliyenlerin ve (Hazret-i Peygamber) Muhammed’e indirilene -ki, o (Kur’ân) Rableri tarafından gelen hakdır. - îman edenlerin günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir.

3

Bunun sebebi: Çünkü kâfir olanlar bâtıla uymuşlardır. İman edenler ise, Rablerinden gelen Kur’ân’a uymuşlardır. İşte Allah, insanlara, hallerini böyle beyan eder.

4

O’nun için, kâfirlerle muharebede karşılaştığınız zaman, hemen boyunlarını vurun; nihâyet onları mağlûb ve perişan bir hale getirdiğiniz zaman, bağı sağlam bağlayın (esir alın ve onları sağlam tutun). Sonra da ya lutfedib (esirleri) salıverirsiniz, yahut (geri vereceğiniz esirler karşılığında) fidye alırsınız. (İsterseniz esirleri meccanen serbest bırakırsınız, isterseniz kendi esirlerinizle değiştirir ve onlara karşılık mal ve para alırsınız. Bunda muhayyersiniz). Harb, ağırlıklarını (silâh ve levazımatını) bırakıncaya (kâfirler, şirk ve isyanlarını terk edinciye) kadar, (öldürülürler, onlara yapılacak iş) budur. Allah dileseydi, o kâfirlerden (savaş yapmaksızın) intikamını alırdı. Fakat sizi birbirinizle imtihan etmek için (size savaşı emrediyor). Allah yolunda öldürülenlere gelince; onların amellerini Allah asla boşa çıkarmaz:

5

Onları hidâyete erdirir ve hallerini güzelleştirir;

6

Onları, (dünyada) kendilerine tanıtmış olduğu cennete koyar.

7

Ey îman edenler! Eğer Allah’a (dinine) yardım ederseniz, O, size zafer verir ve ayaklarınızı (savaşta) kaydırmaz.

8

Kâfir olanlara gelince; düşüş onlara!... Allah amellerini boşa çıkarmıştır.

9

Bunun sebebi: Çünkü onlar Allah’ın indirdiği Kur’ân’ı inkâr etmişlerdir. Allah’da onların amellerini boşa çıkarmıştır.

10

Onlar yeryüzünde bir gezip dolaşmadılar mı? Baksalar ya, kendilerinden öncekilerin akıbeti nasıl olmuş? Allah, onların kökünü kazımıştır. Zaten o kâfirlere de öylesi yaraşır.

11

Sebebi şu: Çünkü Allah, îman edenlerin yardımcısıdır. Kâfirlere gelince; onların yardımcısı yoktur.

12

Muhakkak ki Allah, îman edip sâlih ameller işliyenleri, (ağaçları) altlarından ırmaklar akar Cennetlere koyacaktır. Kâfir olanlar ise, (dünyada) zevklenmeğe bakarlar; hayvanlar gibi yerler, içerler. Hâlbuki ateş, (Âhirette) onların yeridir.

13

Seni, memleketinden (Mekke’den) çıkaran halktan daha kuvvetli nice memleketler (halkı) vardı ki, (türlü azablarla) onları helâk ettik de kendilerini (azaptan), kurtaran olmamıştı.

14

Şimdi Rabbi katından bir din üzerinde bulunan kimse, hiç o kötü ameli kendine güzel gösterilmiş de şehvet arzuları ardına düşmüş kimselere benzer mi?

15

(Küfürden) sakınanlara vaad edilen cennetin hâli (şu): Orada tadı ve kokusu bozulmıyan bir sudan ırmaklar var; tadı değişmiyen bir sütten ırmaklar var; içenlere lezzet veren şarabdan, (sarhoşluk vermiyen tatlı içkiden) ırmaklar var; saf süzme baldan ırmaklar var... Hem orada meyvelerin her çeşidi onlarındır. Bir de onlara, Rablerinden bir mağfiret vardır. Hiç bunlar, o ateşte ebedî kalan ve kaynar bir sudan su içirilib de bağırsaklarını parçalayan kimselere benzer mi?

16

O münâfıklardan seni dinlemeğe gelen de var. Hatta senin yanından çıktıkları zaman, (ashabdan) kendilerine ilim verilmiş olanlara şöyle derler: “ O (peygamber), demin ne söyledi?” (Böylece alay ederler.) Bunlar öyle kimselerdir ki, Allah kalplerini mühürlemiştir de hep hevalarına uymuşlardır.

17

(İman etmekle) hidâyeti kabul edenlere gelince; (onlar seni her dinledikçe) Allah onların hidâyetini arttırmakta ve kendilerine takvalarını ilham etmektedir.

18

Artık onlar, yalnız o kıyâmetin kopmasını, onun birdenbire kendilerine gelivermesini bekliyorlar. İşte onun alâmetleri (sayılan âhir zaman Peygamberi) gelmiştir. Fakat o (kıyâmet ansızın) başlarına geldiği vakit, anlamaları kendilerine ne fayda verir?

19

Şimdi (Ey Resûlüm): Şunu bil ki, Allah’dan başka hiç bir ilâh yoktur. Bir de kendi günahına ve mü'min erkeklerle mü'min kadınlara mağfiret dile. Allah (dünyada) dolaştığınız yeri de bilir, (Âhirette) duracağınız yeri de...

20

İman edenler diyorlar ki: “ (Cihada dair) bir sûre indirilseydi!...” Derken açık ve kesin bir sûre indirilip onda savaş anılınca, kalplerinde bir hastalık (nifâk) bulunanları görüyorsun: Sana öyle bir bakış bakıyorlar ki, ölümden baygınlık gelmiş kimsenin bakışına benziyor. Onun da başlarına gelmesi pek yakındır.

21

Fakat bir itâat ve güzel bir söz, onlar için hayırlıdır. Sonra (cihadın farziyetine dair) emir kesinleşince, Allah’a sadakat gösterselerdi, elbette haklarında daha hayırlı olurdu.

22

(Ey Münâfıklar), demek idareyi ele alırsanız, hemen yeryüzünde fesad çıkaracak ve akrabalık bağlarını parçalayacaksınız?

23

Onlar öyle kimselerdir ki, Allah onları rahmetinden kovmuş da duygularını almış ve gözlerini kör etmiştir.

24

Öyle olmasa, Kur’ân’ı (içindeki nasihatleri) düşünmezler mi? Yoksa (münâfıkların) kalpleri üzerinde üst üste kilidleri mi var?

25

Muhakkak ki, kendilerine hak belli olduktan sonra arkalarına (eski küfürlerine ve bâtıl dinlerine) dönenlere şeytan teşvikte bulunmuş ve kendilerini uzun boylu emellere düşürmüştür.

26

Bunun (dinden geri dönüşün) sebebi şu: Çünkü Yahûdî’ler Allah’ın indirdiğinden hoşlanmıyanlara (münâfıklara) demişlerdi ki: “ Biz, size bazı işlerde, (Peygambere düşmanlıkta ve savaştan geri kalmakta) itâat edeceğiz.” Allah ise, onların o gizli konuşmalarını biliyor.

27

O hâlde, melekler onların yüzlerine ve arkalarına vura vura canlarını alırlarken nasıl hareket edecekler?

28

Böyledir, çünkü onlar Allah’ı gazablandıracak (küfür gibi) şeylere tâbi oldular da O’nun rızasını istemediler. Allah da onların bütün amellerini boşa çıkarmıştır.

29

Yoksa o kalplerinde bir hastalık (nifâk) bulunanlar, kinlerini Allah asla meydana çıkarmaz mı sandılar?

30

Dilesek, biz onları (münâfıkları) sana gösteriverirdik de kendilerini bütün simaları ile tanırdın. Fakat mutlaka sen, onları, lâkırdılarının edasından tanırsın. Allah ise bütün yaptıklarınızı bilir.

31

And olsun, sizi (savaşla) imtihana sokacağız; tâ ki içinizden mücahidleri ve sabır gösterenleri meydana çıkaralım ve haberlerinizi imtihan meydanlarına örnek yapalım.

32

Gerçekten kâfir olup da Allah yolundan saptıranlar, hak kendilerine belli olduktan sonra Peygambere karşı gelenler; Allah’a hiç bir şeyle (zerre kadar) zarar edemezler. Allah onların amellerini boşa çıkarır.

33

Ey îman edenler! Allah’a itâat edin; Peygambere de itâat edin (küfür ve nifâk gibi şeylerle) amellerinizi boşa çıkarmayın.

34

Muhakkak ki kâfir olanlar ve (insanları) Allah yolundan çevirenler, sonra da kâfir oldukları hâlde ölenler var ya, Allah hiç bir zaman bunları mağfiret buyurmaz.

35

Onun için (ey mü'minler, düşmanla savaşırken) gevşeklik etmeyin de, sizler daha üstün olacak iken sulha yalvarmayın. Allah sizinledir ve asla sizin amellerinizin mükâfatını eksiltmez.

36

Dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Eğer siz îman eder ve (küfürden) sakınırsanız, (Allah Âhirette) size mükâfatlarınızı verir. O, sizden mallarınızın tamamını da istemez.

37

Eğer sizden malların hepsini ister de sizi çıplak bırakacak olursa, cimrilik edip vermezsiniz; (Allah) bütün kinlerinizi de meydana çıkarır.

38

İşte siz, şu kimselersiniz: (Mallarınızdan ancak yüzde iki buçuğunu) Allah yolunda harcamaya davet olunuyorsunuz da, yine içinizden kimisi cimrilik ediyor. Hâlbuki kim cimrilik ederse, kendi zararına cimrilik etmiş olur. Allah Ganî’dir= hiç bir şeyinize muhtaç değildir. Siz ise, muhtaçlarsınız. Eğer Allah’a ibâdetten yüz çevirirseniz, sizin yerinize başka bir kavmi getirir. Sonra onlar sizin gibi (itâattan çıkmış) olmazlar.

 

Ali Fikri Yavuz Meâli

 

0 ﴿