1Yıldıza (Süreyya’ya) battığı zaman kasem olsun ki, 2Sapmadı doğru yoldan arkadaşınız (Hazret-i Peygamber), azıtmadı da; (haberiniz olsun, ey Kureyş halkı!) 3O hevadan (kendi nefsinden) söylemiyor. 4Kur’ân sade bir vahiydir, ancak vahy olunur. 5O’na, kuvvetleri pek çok olan (Cebrâil) öğretti. 6Öyle ki, görünüşü güzel olup hemen hakiki şekli üzere doğruldu; 7Ve o (Cebrâil) yüksek ufukta idi. 8Sonra (Cebrâil, Hazret-i Peygambere) yaklaştı da sarktı. 9(Böylece Peygambere olan mesafesi) iki yay aralığı kadar, yahut daha az oldu. 10(Cebrâil) vahy etti Allah’ın kuluna vahy ettiğini!... 11(Hazret-i Peygamber, mi’raçta gözü ile) gördüğünü, kalbi tekzib etmedi. 12Şimdi siz Peygamberin o görüşüne karşı, onunla mücâdele mi ediyorsunuz? 13Yemin olsun ki, o (Cebrâil’i hakîki sûretinde) bir daha da (mi’raçtan) inerken gördü: 14Sidretü’l-Münteha’nın (yedinci göğün) yanında... 15(Takva sahiblerinin barınağı olan) Me’va Cenneti onun (Sidre’nin) yanındadır. 16O dem ki, Sidre’yi bürüyen bürüyordu, (çepçevre meleklerle kaplanmıştı)... 17(Hazret-i Peygamber aleyhisselâm gördüğü ahvali tam gördü de) göz ne kaydı, ne de aştı. 18And olsun ki, (Peygamber) Rabbinin en büyük alâmetlerinden bir kısmını gördü. 19Bize haber verin, (putlardan tapındığınız) Lât ve Uzza’yı... 20Diğer üçüncüsü olan Menât’ı... (Bunların ne kudretleri var?) 21(Evlâd olarak sevdiğiniz) erkek sizin de, (hoşlanmayıb diri diri gömdüğünüz) dişi O’nun mu? 22Öyle ise bu, çok insafsız bir taksim!... 23O putlar hiç bir şey değil, ancak sizin ve babalarınızın uydurduğu isimlerdir. Allah onlara (ilâh olduklarına dair) hiç bir hüccet indirmedi. O kâfirler, yalnız zanna ve nefislerin sevdasına tâbi oluyorlar. Hâlbuki kendilerine, Rableri katından doğru yolu gösteren (Rasûl) geldi. 24Yoksa insana, her kurduğu hülya mı var? 25Fakat Allah’ındır Âhiret ve dünya... 26Göklerde nice melekler vardır da, Allah dileyib razı olduğuna izin vermeden önce, şefaatleri hiç bir şeye yaramaz. 27Şüphesiz Âhirete îman etmiyenler, meleklere dişi ismi takıb duruyorlar. (Melekler, Allah’ın kızlarıdır diyorlar). 28Hâlbuki buna dair bir bilgileri yok; ancak zanna tâbi oluyorlar. Zan ise, hak olan ilmin yerini tutmaz. 29Onun için (Ey Resûlüm), sen, o bizim Kur’ânımızdan yüz çevirib de yalnız dünya hayatını istiyen kimselere bakma. 30İşte onların ilimden erebildikleri gaye, bu dünya işidir. Şüphesiz ki, O Rabbin, yolundan sapan kimseleri çok iyi bilendir. Hidâyete erenleri de O, en iyi bilendir. 31Hep Allah’ındır göklerdekiler, yerdekiler... Akıbet kötülük edenleri, yaptıklarıyla cezalandıracak, güzellik edenleri de daha güzeli (cennet) ile mükâfatlandıracaktır. 32Onlar ki, küçük günahlar müstesna, günahın büyüklerinden (şirkten) ve fuhşiyattan kaçınırlar, muhakkak Rabbin geniş mağfiretlidir (onları bağışlar). O, sizi (babanız Âdem’i) topraktan yarattığı sıra ve sizler analarınızın karınlarında ceninler iken, sizin hallerinizi çok iyi bilendir. Şimdi nefislerinizi temize çıkarmayın; O, Allah’dan korkanın kim olduğunu çok iyi bilendir. 33Şimdi gördün mü (îmandan) yüz çevireni; 34Ve (malından) pek az verip de kaskatı cimrileşeni... 35Gaybın ilmi, o cimrinin yanındadır da, (başkasının günahını kaldıracağını, bir gerçek olarak) kendisi mi görüyor? 36Yoksa (şu gerçek), haber verilmedi mi Mûsa’nın Tevrât’ı ile, 37Ve çok vefakâr İbrâhîm’inki ile: 38“Şüphesiz hiç bir günahkâr, başkasının günahını çekmez.” 39Hakikaten insan için kendi çalıştığından başkası yoktur; 40Ve muhakkak onun ameli yarın (kıyâmette) görülecek. 41Sonra ona en değerli mükâfat verilecek... 42Şüphe yok ki, nihâyet Rabbine gidilecek. 43Muhakak ki güldüren de O’dur, ağlatan da... 44Öldüren de muhakkak O’dur, dirilten de... 45Gerçekten O’dur, erkeği ve dişiyi iki eş yaratan; 46Bir meniden, (mahalline) ekildiği zaman... 47Elbette O’na aittir, ölüleri diriltmek. 48Şüphesiz zengin eden, sermaye veren O... 49Gerçekten (Huza’a kabilesinin tapındığı) Şi’ra yıldızının Rabbi O’dur... 50Şüphesiz, O helâk etti evvel ki Âd kavmini... 51Semûd’u da (helâk etti ve onlardan) hiç bırakmadı. 52(Âd ve Semûd kavimlerinden) daha evvel de Nûh’un kavmini...Çünkü onlar pek zalimdiler, pek azgındılar. 53(Yerin dibine geçen Lût kavmine ait) kasabaları da kaldırıb yere çarptı; 54Öyle ki, onlara sardırdığı musibeti sardırdı!... 55(Ey insan!) şimdi Rabbinin hangi nimetine karşı şüphe edersin? 56İşte bu (Peygamber Hazret-i Muhammed aleyhissalâtü ves-selâm) o azap ile korkutan evvelki peygamberlerden bir peygamberdir. 57Kıyâmet yaklaştı... 58Onun vaktini Allah’dan başka açıklayacak yoktur. 59Şimdi siz, bu Kur’ân’a mı şaşıyorsunuz? (Ey Mekke’liler). 60Bir de gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz? (Alay edip eğleniyorsunuz da felâketinize ağlamıyorsunuz.) 61Siz, kafa tutan gâfillersiniz. 62Haydi Allah için secdeye kapanın ve ibâdet edin, (Allah’ın hükümlerine boyun eğin; O’ndan başkasına kulluk etmeyin.) (Dikkat! Secde âyetidir.) | |||
|
﴾ 0 ﴿