1Ey Peygamber! Zevcelerinin gönül rızasını arayarak Allah’ın sana helâl kıldığını niçin haram edersin. Bununla beraber (üzülme) Allah Gafûrdur= mağfireti boldur, Rahîm’dir= çok merhametlidir. (Rivâyet edildiğine göre; Peygamber Aleyhisselâtü vesselâm bir defa Hazret-i Hafsa’nın gününde, diğer zeceleri bulunan Hazret-i Mariye ile beraber bulunmuşlar. Buna üzülen Hafsa’nın gönlünü almak için Mariye’yi kendilerine haram kıldılar. İşte bu âyet-i kerîme, bu hadise üzerine nazil olmuş ve Hazret-i Peygamberin de zellesi bağışlanmıştır.) 2Allah, yeminlerinizin (keffaret sûretiyle) çözülmesini size meşrû kılmıştır. Allah sizin yardımcınızdır ve O, Alîm’dir= her şeyi bilir, Hakîmdir= bütün işlerinde hikmet sahibidir. 3Hani Peygamber zevcelerinden birine, (Hafsa’ya Mariye’yi kendisine haram kıldığına dair) gizli bir söz söylemişti. Bunun üzerine o (Hafsa), bunu (Hazret-i Aişe’ye) haber verince; Allah da Peygambere onu (Hafsa’nın ifşasını) açıkladı. Peygamber de, (Hafsa’nın Aişe’ye söylediklerinden) bir kısmını (Hafsa’ya) bildirmiş, bir kısmından bahs etmemişti. Peygamber, ona bu şekilde anlatıverince, (Hafsa): “ Bunu sana kim haber verdi.” dedi. Peygamber de buyurdu ki: “ Bana, her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan Allah haber verdi.” 4(Ey Hafsa ve Aişe, Peygambere ettiğiniz bu eziyyetten) eğer ikiniz de Allah’a tevbe ederseniz ne güzel; çünkü (Peygamberi dinlemek hususunda) kalpleriniz eğildi. Yok eğer (kıskançlık ederek) Peygamberin aleyhinde birbirinizle yardımlaşırsanız, bilmiş olunuz ki, Allah O’nun yardımcısıdır, Cebrâil de, mü'minlerin Sâlih olanı da... Bunların arkasından bütün melekler de O’na yardımcıdır. 5Olur ki O’nun Rabbi, -eğer Peygamber sizi boşarsa- yerinize sizden daha hayırlı zevceler verir O’na... Öyle ki, müslüman kadınlar, mü'min kadınlar, devamlı ibâdet eden kadınlar, günahlarından tevbe eden kadınlar, Allah için ibâdet eden kadınlar, oruç tutan kadınlar, dullar ve bakireler... 6Ey îman edenler! Kendinizi ve aile halkınızı öyle bir ateşten koruyun ki, onun tutuşturucusu insanlarla taşlardır. (O ateşin) üzerinde öyle melekler vardır ki, çok sert, çok kuvvetlidirler. Allah kendilerine ne emretti ise, ona isyan etmezler ve emredildikleri şeyi yaparlar. 7(Kâfirler ateşi gördükleri zaman, kendilerine şöyle denilir): “ Ey kâfirler! Bugün (nafile) özür dilemeyin; siz, ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.” 8Ey îman edenler! Allah’a öyle tevbe edin ki, tam bir pişmanlıkla hâlis bir tevbe olsun; olur ki Rabbiniz, kötülüklerinizi örter ve sizi, (ağaçları) altından ırmaklar akar cennetlere koyar. O gün Allah, Peygamberini ve O’nunla beraber îman edenleri utandırmıyacaktır. (Sırat üzerinde) nurları önlerinde ve sağlarında koşub parlayacak; şöyle diyeceklerdir: “ Ey Rabbimiz! Bizim nûrumuzu tamamla, (bu Sırat üzerinde nûrları sönen münâfıklar gibi bizleri yapma). Bizi bağışla; muhakkak ki sen, her şeye kadirsin.” 9Ey Peygamber! Kâfirlere (kılıç ile), münâfıklara (öğüd ve şiddetle) savaş aç; onlara karşı sert davran. Onların barınakları cehennemdir. O, ne fena dönüş yeridir!... 10Allah, kâfirlere, Nûh’un karısı ile Lût’un karısını bir misal yaptı. O iki kadın, kullarımızdan birer Sâlih kulun (Nûh ile Lût peygamberin) nikâhları altında idiler. Böyle iken (îman hususunda) kocalarına hainlik ettiler. Onun için kocaları da onları Allah’ın azabından zerrece kurtaramadı. O iki kadına şöyle denildi: “ Girin ateşe, diğer girenlerle beraber...” 11Allah, îman edenlere de Fir'avun’un hanımını bir misal yaptı. O vakit, bu kadın şöyle demişti: “ Ey Rabbim! Senin katında benim için cennetde bir ev yap; beni Fir'avun’dan ve onun amelinden kurtar; beni o zâlimler topluluğundan kurtar.” 12Bir de İmran’ın kızı Meryem’i (misal yaptı) ki, ırzını pek sağlam korumuştu. Biz de ona ruhumuzdan, (vasıtasız olarak yarattığımız ruhdan) üfledik, intikal ettirdik. O, Rabbinin bütün dinî hükümlerini ve kitablarını tasdik etti. Hem o, ibâdete devam edenlerden idi. | |||
|
﴾ 0 ﴿