19-MERYEM1Sadeleştirilmiş Kâf, Hâ, Yâ, Ayn, Sâd. Orijinal Kaf, Ha,Ya, Ayn, Sad. 2Sadeleştirilmiş Bu, Rabbinin, kulu Zekeriyya'ya olan rahmetini anmadır. Orijinal Rabbının rahmetini bir anış Zekerriya kuluna. 3Sadeleştirilmiş Bir zamanlar o, Rabbine gizlice (içinden) yalvarmıştı. Orijinal O vakıt ki rabbına nida etmişti, gizli bir nida. 4Sadeleştirilmiş Şöyle demişti: "Ey Rabbim! Şüphesiz (artık öyle bir durumdayım ki) benim kemiğim zayıflayıp gevşedi ve başım(ın saçı) bembeyaz alev gibi tutuştu. Sana dua etmekle de ey Rabbim, hiçbir zaman bedbaht olmadım." Orijinal Demişti: yarab işte ben artık kemik gevşedi benden, ve baş bembeyaz alev aldı, sana duâ ile ise rabbım hiç bir zaman bedbaht olmadım. 5Sadeleştirilmiş "Gerçekten ben, arkamdan yerime geçecek varislerden endişedeyim. Karım da kısır bulunuyor. Onun için katından bana bir çocuk ihsan et." Orijinal Bu halimle ben arkamdan yerime kalacak taallûkattan endişedeyim, hatunum da akîm bulundu, onun için bana bir veliy ihsan eyle. 6Sadeleştirilmiş "Ki bana da mirasçı olsun, Yakub ailesine de mirascı olsun. Rabbim, onu sen rızana kavuştur." Orijinal Ki hem benim mirasımı, hem Ya'kub henadanının mirasını ala, hem de onu rızaya mazhar kıl rabbım! 7Sadeleştirilmiş (Allah şöyle buyurdu): "Ey Zekeriyya! Şüphesiz biz sana Yahya isminde bir oğlanı müjdeliyoruz. Bundan önce ona hiçbir adaş yapmadık." Orijinal Ey Zekeriyya! Haberin olsun biz sana bir oğul tebşir ediyoruz, adı Yahya, bundan evvel hiç bir adaş yapmadık ona. 8Sadeleştirilmiş Zekeriyya: "Rabbim! Karım kısır, ben de son derece kocamışken nasıl oğlum olabilir?" dedi. Orijinal Dedi: Yarab! benim için bir oğul nereden olacak: hatunum akîm bulunuyor ben de ihtiyarlıktan kağşamak derecesine geldim. 9Sadeleştirilmiş (Allah yahut Cebrail ona şöyle) dedi: "Dediğin gibidir, (fakat) Rabbin buyurdu ki, bu işi yapmak bana kolaydır. Nitekim bundan önce seni yarattım. Halbuki sen hiçbir şey değildin." Orijinal Buyurdu: öyle, fakat rabbın buyurdu ki: o bana kolaydır, bundan evvel seni yarattım! Halbuki hiç bir şey değildin. 10Sadeleştirilmiş Zekeriyya şöyle dedi: "Rabbim! Bana alâmet ver." Allah: "Senin alâmetin, sapasağlam olduğun halde, üç gün, üç gece insanlarla konuşamaz hale gelmendir." buyurdu. Orijinal Dedi: yarab! Bana bir alâmet yap, buyurdu ki: alâmetin, sap sağlam olduğun halde üç gece nasa söz söyleyememendir. 11Sadeleştirilmiş Nihayet (birgün konuşamayınca) mihrabdan kavmine karşı çıktı da onlara "Sabah ve akşam (Rabbinizi) tesbih edin" diye işaret etti. Orijinal Derken mihrabdan kavmine karşı çıktı da «Sabah ve akşam tesbih edin» diye onlara işaret verdi. 12Sadeleştirilmiş "Ey Yahya! Kitaba kuvvetle sarıl" (dedik) ve daha çocukken ona hikmet verdik. 13Sadeleştirilmiş Hem de katımızdan bir merhamet ve (günahlardan) paklık verdik, o çok takva sahibi idi. Orijinal Hem de ledünnümüzden bir rikkat ve bir pâklik, ki çok takvaşiar idi. 14Sadeleştirilmiş Anne ve babasına karşı iyi davranan bir kimse idi, zorba ve isyankâr değildi. Orijinal Ve valideynine ihsankâr idi, cebbar, isyarkâr değil idi. 15Sadeleştirilmiş Doğduğu gün, öleceği gün ve dirileceği gün ona selam olsun. Orijinal Selâm ona hem doğduğu gün, hem öleceği gün hem de diri olarak ba'solunacağı gün. 16Sadeleştirilmiş (Ey Rasûlüm Muhammed!) Kur'ân'daki Meryem kıssasını da an (insanlara anlat). Hani o, ailesinden ayrılarak (evinin veya mescidin) doğu tarafında bir yere çekilmişti. Orijinal Kitabda Meryemi de an, o vakıt ki ailesinden çekildi de şark tarafından bir mekâna. 17Sadeleştirilmiş Sonra ailesiyle kendisi arasına bir perde koymuştu. Biz ona meleğimiz (Cebrail)i gönderdik de ona tam bir insan şeklinde göründü. Orijinal Onlardan öte bir perde çekti derken kendisine ruhumuzu gönderdik de düzgün bir beşer halinde ona temessül ediverdi. 18Sadeleştirilmiş Meryem: "Ben senden Rahmân (olan Allah) a sığınırım. Eğer Allah'dan korkuyorsan (dokunma bana)" dedi. Orijinal (Meryem) ona ben, dedi: her halde senden rahmana sığınırım, sakınırsın eğer bir teki isen. 19Sadeleştirilmiş Melek: "Ben, sana temiz bir oğlan bağışlamak için, Rabbinin gönderdiği bir elçiyim" dedi. Orijinal (Ruh) dedi: haberin olsun ben sana gayet temiz bir oğlan vermek için sırf rabbının resulüyüm. 20Sadeleştirilmiş Meryem: "Benim nasıl çocuğum olabilir? Bana hiçbir insan dokunmamıştır. Ben iffetsiz de değilim" dedi. Orijinal Dedi: benim için bir oğlan nasıl olur? bana bir beşer dokunmadı, ben bir kahbe de değilim. 21Sadeleştirilmiş Melek: "Bu, dediğin gibidir. Ancak Rabbin buyurdu ki: Bu (babasız çocuk vermek), bana pek kolaydır. Hem biz onu nezdimizden insanlara bir mucize ve rahmet kılacağız. Hem, bu önceden (ezelde) kararlaştırılmış bir iştir." dedi. Orijinal Dedi öyle, fakat rabbın buyurdu ki o bana göre kolay hem onu nasa kudretimizin bir bürhanı ve tarafımızdan bir rahmet kılacağımız için, hem de o, bir kaza edilmiş emir bulunuyor. 22Sadeleştirilmiş Nihayet (Allah'ın emri gerçekleşti) Meryem İsa'ya gebe kaldı ve o haliyle uzak bir yere çekildi. Orijinal Bu suretle ona hamil oldu, ve bu hamlile uzak bir yere çekildi. 23Sadeleştirilmiş Sonra doğum sancısı onu bir hurma dalına tutunup dayanmaya zorladı. "Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim" dedi. Orijinal Derken ağrı onu bir hurma dalına götürdü, ay dedi: nolaydım bundan evvel öleydim ve unutulmuş gitmiş olaydım. 24Sadeleştirilmiş Melek, Meryem'e, aşağı tarafından şöyle seslendi. "Sakın üzülme, Rabbin alt tarafında bir ırmak akıttı." Orijinal Derken ona altından nida etti: sakın mahzun olma, rabbın senin altında bir su arkı vücûde getirdi. 25Sadeleştirilmiş "Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine devşirilmiş taze hurmalar dökülsün." Orijinal Hurmanın da dalını kendine doğru silkele, üzerine derilmiş tâze hurmalar dökülsün. 26Sadeleştirilmiş "Ye, iç, gözün aydın olsun. Eğer insanlardan birini görürsen, ben Rahmân (olan Allah)a bir oruç (susmak) adadım. Onun için bugün hiçbir kimseyle konuşmayacağım" de. Orijinal Artık ye, iç, gözün aydın olsun, bunun üzerine şayed beşerden birini görürsen ben, de: rahmana oruç adadım, onun için bu gün hiç bir inse söz söylemiyeceğim. 27Sadeleştirilmiş Sonra Meryem onu (İsa'yı) yüklenerek kavmine getirdi. Onlar (hayretler içinde şöyle) dediler: "Ey Meryem! doğrusu sen görülmemiş bir şey yaptın." Orijinal Derken onu yüklenerek kavmine getirdi, hey Meryem! Dediler: alimallah yumurcak bir şey getirdin. 28Sadeleştirilmiş "Ey Harun'un kızkardeşi! Senin baban kötü bir adam değildi, annen de iffetsiz bir kadın değildi." Orijinal Ey Harûnun hemşiresi, baban bir kötülük adamı değil idi, anan da bir kahbe değil idi. 29Sadeleştirilmiş Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi. Onlar; "Biz beşikteki bir çocukla nasıl konuşuruz?" dediler. Orijinal Bunun üzerine ona işaret etti, beşikteki bir sabî ile nasıl konuşuruz dediler. 30Sadeleştirilmiş (Allah'ın bir mucizesi olarak İsa şöyle) dedi: "Şüphesiz ben Allah'ın kuluyum. O bana kitab verdi ve beni bir peygamber yaptı." Orijinal O dedi ki: haberiniz olsun ben Allahın kuluyum, o bana kitab verdi ve beni bir Peygamber yaptı. 31Sadeleştirilmiş "Beni, nerede olursam olayım mübarek kıldı. Hayatta bulunduğum müddetçe namaz kılmamı ve zekat vermemi emretti." Orijinal Ve beni her nerede olsam mübarek kıldı ve berhayat olduğum müddetçe bana namaz ve zekât tavsıye buyurdu. 32Sadeleştirilmiş "Beni anneme hürmetkar kıldı. Beni zorba ve isyankar yapmadı." Orijinal Ve beni valdeme hürmetkâr kıldı, bir cebbar şekıy kılmadı. 33Sadeleştirilmiş "Doğduğum gün, öleceğim gün ve dirileceğim gün selam ve emniyet benim üzerimedir." Orijinal Ve selâm bana hem doğduğum gün hem öleceğim gün, hem diri olarak ba'olunacağım gün. 34Sadeleştirilmiş İşte hakkında (yahudilerle hıristiyanların) ihtilaf edip durdukları Meryemoğlu İsa'ya dair Allah'ın sözü budur. Orijinal İşte hakkında niza edip durdukları İsâ ibin Meryem hak sözü olarak budur. 35Sadeleştirilmiş Çocuk edinmek asla Allah'ın şanına yakışmaz. O bundan münezzehtir. O, bir şeyin olmasını dilerse, ona sadece "ol" der, o da oluverir. Orijinal Allahın veled ittihaz etmesi hiç bir zaman olur şey değildir, tenzih o sübhana, o bir emri murad edince ona ol der! oluverir. 36Sadeleştirilmiş "Şüphesiz benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz Allah'tır. O halde ona ibadet edin, işte dosdoğru yol budur." Orijinal Hem o haberiniz olsun dedi: Allah benim de rabbım sizin de rabbınızdır, onun için hep ona ibadet ediniz iste yegâne doğru yol budur. 37Sadeleştirilmiş Ne var ki, fırkalar (yahudi ve hıristiyanlar) kendi aralarında ihtilafa düştüler. O büyük (dehşetli) günü görecek kâfirlerin vay haline! Orijinal Sonra hizibler kendi aralarında ıhtilâfa düştüler, artık büyük bir günün görülecek hâilesinden veyl o küfredenlere. 38Sadeleştirilmiş Bize gelecekleri gün, neler işitecekler, neler görecekler! Fakat o zalimler bugün apaçık bir sapıklık içindedirler. Orijinal Neler işidecek neler görecekler onlar bize gelecekleri gün, lâkin o zalimler bugün açık dalâl içindeler. 39Sadeleştirilmiş (Ey Rasûlüm Muhammed!) İnsanların pişmanlık duyacağı ve işin bitmiş olacağı (kıyamet) günü ile onları uyar. Onlar hâlâ gaflet içindedirler, onlar iman etmezler. Orijinal Onlar gaflet içinde iken, onlar iyman etmezlerken, o hasret gününün, o iş bitirildiği saatin dehşetini kendilerine haber ver, 40Sadeleştirilmiş Şüphesiz biz bütün yeryüzüne ve üzerindekilere varis olacağız. Ve onlar da mutlaka bize döndürüleceklerdir. Orijinal her halde Arza ve bütün üzerindekilere biz varis olacağız biz, ve hep onlar bize irca, olunacaklar. 41Sadeleştirilmiş Kur'ân'da İbrahim'i(n kıssasını da) an. Şüphesiz ki o, sıddık (özü, sözü doğru) bir peygamberdi. Orijinal Kitabda İbrahimi de an, çünki o bir sıddık, bir Peygamber idi. 42Sadeleştirilmiş O, bir zaman babasına şöyle demişti: "Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana hiçbir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun?" Orijinal Bir vakıt babasına demişti: â babacığım! o işitmez görmez ve sana hiç faidesi olmaz şeylere niçin taparsın. 43Sadeleştirilmiş "Babacığım! Doğrusu sana gelmeyen bir ilim bana geldi. O halde bana uy da, seni doğru bir yola eriştireyim." Orijinal  babacığım emin ol bana ilimden sana gelmiyen hakikat geldi, gel bana uy da seni bir düz yola çıkarayım. 44Sadeleştirilmiş "Babacığım! Şeytana tapma, çünkü şeytan Rahmân (olan Allah)a âsî oldu." Orijinal Babacığım Şeytana tapma, çünki Şeytan rehmana âsi oldu. 45Sadeleştirilmiş "Babacığım! Doğrusu ben korkarım ki, sana Rahmân'dan bir azab dokunur da şeytana (cehennemde arkadaş) olursun." Orijinal Babacığım ben cidden korkarım ki sana o rahmandan bir azâb dokunur da Şeytana yar olursun. 46Sadeleştirilmiş Babası "Ey İbrahim! Sen benim ilâhlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Yemin ederim ki, eğer (onları kötülemekten) vazgeçmezsen, seni muhakkak taşlarım. (gerçektenveya söz ile sana taş atarım). Haydi uzun bir müddet benden uzak ol" dedi. Orijinal Sen dedi: benim mabudlarımdan geçmekmi istiyorsun ya İbrahim? yemin ederim ki eğer vazgeçmezsen seni muhakkak recm ederim, hem beni uzun müddet bırak git. 47Sadeleştirilmiş İbrahim şöyle dedi: "Selâm sana olsun, senin için Rabbimden mağfiret dileyeceğim. Çünkü o, bana çok lütufkârdır." Orijinal Dedi: selâm sana, senin için rabbıma istiğfar edeceğim, çünkü o bana çok lütufkârdır. 48Sadeleştirilmiş "Ben, sizden ve Allah'tan başka taptığınız şeylerden çekilip ayrılırım da Rabbime dua (ibadet) ederim. Rabbime yalvarışımda mahrum kalmayacağımı umarım." Orijinal Hem sizi Allahdan başka taptıklarınızla bırakıp çekilirim de rabbıma duâ ederim, umulur ki rabbıma duâ ile bedbaht olmam. 49Sadeleştirilmiş İbrahim, kavminden ve onların Allah'tan başka ibadet ettikleri şeylerden uzaklaşınca, biz ona İshak'ı ve (İshak'ın oğlu) Yakub'u ihsan ettik. Ve hepsini de peygamber yaptık. Orijinal Vaktaki onları ve Allahtan başka taptıklarını bırakıp çekildi, bizde ona İshakı ve Ya'kubu bahşeyledik ve her birini birer Peygamber yaptık. 50Sadeleştirilmiş Biz onlara rahmetimizden lütuflarda bulunduk. Hepsine de dillerde güzel ve yüksek bir övgü verdik. Orijinal Ve bunlara rahmetimizden ihsanlar eyledik ve hepsine dillerdi yüksek bir yadı sıdk verdik. 51Sadeleştirilmiş Kur'ân'da Musa'yı da an; Şüphesiz ki o, ihlaslı bir kuldu ve gönderilmiş bir peygamberdi. 52Sadeleştirilmiş Biz ona Tur dağının sağ yanından seslendik ve onu hususi bir konuşmada bulunmak üzere kendimize yaklaştırdık. Orijinal Hem ona Tûrun canibi eymeninden nidâ ettik, hem de onu makamı münacatta mertebei kurbe erdirdik. 53Sadeleştirilmiş Rahmetimizden de ona, kardeşi Harun'u bir peygamber olarak ihsan eyledik. Orijinal Ve rahmetimizden ona biraderi Harûnu da bir Peygamber olarak ihsan eyledik. 53Sadeleştirilmiş Rahmetimizden de ona, kardeşi Harun'u bir peygamber olarak ihsan eyledik. Orijinal Ve rahmetimizden ona biraderi Harûnu da bir Peygamber olarak ihsan eyledik. 54Sadeleştirilmiş Kur'ân'da İsmail'i de an; çünkü o, vaadine sadık bir kuldu ve gönderilmiş bir peygamberdi. Orijinal Kitabda İsmaili de an, çünkü o cidden va'dinde sadık idi, ve bir Resul, bir Peygamber idi. 55Sadeleştirilmiş Ailesine ve çevresine namaz kılmayı ve zekat vermeyi emrederdi ve Rabbinin katında hoşnutluğa ermişti. Orijinal Ve hanedanına namaz ve zekât ile emrederdi ve rabbının ındinde merdıyy idi. 56Sadeleştirilmiş Kitapta İdris'i de an; çünkü o, çok sadık (özü, sözü pek doğru) bir peygamberdi. Orijinal Kitabda İdrisi de an, çünkü o bir sıddık, bir Peygamber idi. 57Sadeleştirilmiş Biz onu yüce bir yere yükselttik. Orijinal Ve biz onu yüksek bir mekâna ref'ettik. 58Sadeleştirilmiş İşte bunlar, Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden, Âdem'in soyundan ve gemide Nuh ile beraber taşıdıklarımızın neslinden, İbrahim ve İsrail'in soyundan, hidayete erdirdiğimiz ve seçtiğimiz kimselerdir. Kendilerine Rahmân (olan Allah)ın âyetleri okunduğu zaman ağlayarak secdeye kapanırlardı. Orijinal İşte bunlar Allahın kendilerine in'am eylediği Peygamberlerden, Âdem zürriyyetinden ve Nuh ile beraber taşıdıklarımızdan ve İbrahim ve İsrail zürriyyetinden ve hidayete erdirdiğimiz ve intihab eylediğimiz kimselerdendir. Kendilerine rahmanın âyetleri tilâvet olunduğu zaman ağlıyarak secdelere kapanırlardı. 59Sadeleştirilmiş Sonra bunların ardından öyle bir nesil geldi ki, namazı terkettiler, heva ve heveslerine uydular; onlar bu taşkınlıklarının karşılığını mutlaka göreceklerdir. (Cehennemdeki "Gayya" vadisini boylayacaklardır.) Orijinal Sonra arkalarından bozuk bir güruh halef oldu, namazı zayi' ettiler ve şehvetleri ardına düştüler, bunlar da «Gayya» yı boylıyacaklar. 60Sadeleştirilmiş Fakat tevbe edip iman eden ve salih amel işleyen bunun dışındadır. Bunlar cennete girecekler ve hiçbir haksızlığa uğratılmayacaklardır. Orijinal Ancak tevbe edip iymana gelen ve salih amel işliyenler müstesna, çünkü bunlar zerre kadar hakları yenmiyerek Cennete gireceklerdir. 61Sadeleştirilmiş O cennet, Rahmân (olan Allah)ın kullarına görmedikleri halde vadettiği "Adn" cennetleridir. Şüphesiz O'nun vaadi mutlaka yerini bulacaktır. Orijinal Rahmanın kullarına va'd buyurduğu Adin Cennetlerine, şüphe yok ki onun va'di icra olunagelmiştir. 62Sadeleştirilmiş Onlar orada boş bir söz işitmezler. Ancak "Selam" işitirler. Orada sabah akşam rızıkları da hazırdır. Orijinal Orada hiç boş söz işitmezler, ancak bir selâm, rızıkları da vardır orada sabah, akşam. 63Sadeleştirilmiş İşte kullarımızdan takva sahibi olanlara vereceğimiz cennet budur. Orijinal O o Cennettir ki kullarımızdan her kim korunur takıyy ise ona miras kılarız. 64Sadeleştirilmiş "(Cebrail dedi ki: Ey Rasûlüm Muhammed!) "Biz senin Rabbinin emri olmadıkça inmeyiz. Önümüzdeki ve ardımızdaki (bütün geçmiş ve gelecek şeyler) ve bunların arasındakiler hep O'nundur. Rabbin de (seni) unutmuş değildir?" Orijinal Bir de rabbının emri olmayınca biz (rabbının Resulleri) inemeyiz, önümüzdeki ardımızdaki ve bunun arasındaki hep onundur ve rabbın seni unutmuş değildir. 65Sadeleştirilmiş O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir. O halde, O'na ibadet et ve O'na ibadet etmekte sabırlı ol. Hiç sen Allah'ın ismini taşıyan başka birini bilir misin? Orijinal O bütün Semavâtü Arzın ve aralarındakilerin rabbı, binaenaleyh ona ıbadet et ve ıbadetine sebatle sabreyle, hiç sen ona bir adaş bilir misin? 66Sadeleştirilmiş Halbuki insan şöyle der: "Ben öldüğüm zaman, ileride gerçekten diri olarak (mezardan) çıkarılacak mıyım?" Orijinal Böyle iken insan diyor ki: her ne zaman ölürsem ileride mutlak bir zîhayat olarak çıkarılacak mıyım? 67Sadeleştirilmiş O insan, daha önce hiçbir şey değilken kendisini yoktan var ettiğimizi hatırlamaz mı? Orijinal Ya o insan hiç bir şey değil iken bizim kendisini halketmiş olduğumuzu düşünmez mi? 68Sadeleştirilmiş Rabbine Yemin olsun ki biz onları (öldükten sonra dirilmeyi inkâr eden kâfirleri) şeytanları ile beraber elbette ve elbette mahşerde toplayacağız. Sonra onları muhakkak cehennemin etrafında dizleri üstü hazır bulunduracağız (ki cennetlikleri görüp hasret çeksinler.). Orijinal Evet rabbına kasem ederim ki biz onları ve o Şeytanları muhakkak ve muhakkak mahşere toplıyacağız, sonra onları muhakkak ve muhakkak dizleri üstü Cehennemin etrafına ihzar eyliyeceğiz. 69Sadeleştirilmiş Sonra her zümreden Rahmân'a karşı en ziyade isyankâr hangileri ise, muhakkak ayırıp atacağız. Orijinal Sonra her zümreden rahmana karşı en ziyade serkeşlik eden hangileri ise muhakkak ve muhakkak nez'edeceğiz. 70Sadeleştirilmiş Sonra o cehenneme atılmaya layık olanların kimler bulunduğunu elbette biz daha iyi biliriz. Orijinal Sonra elbette biz o Cehenneme yaslanmıya evlâ olanların kimler olduğunu daha iyi biliriz:. 71Sadeleştirilmiş İçinizden hiçbiri istisna edilmemek üzere mutlaka herkes cehenneme varacaktır. Bu, Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür. Orijinal Hem içinizden hiç biri yoktur ki mutlak ona varacak olmasın, ve bu rabbının uhdesine vacib kıldığı bir kazıyyei mahkeme olmuştur. 72Sadeleştirilmiş Sonra Allah'dan korkup, sakınanları kurtaracağız ve zalimleri de toptan cehennemde bırakacağız. Orijinal Sonra müttakı olanlara necat veririz de zalimleri dizleri üstü bırakırız. 73Sadeleştirilmiş Âyetlerimiz kendilerine apaçık okunduğu zaman, o inkâr edenler, iman edenlere dediler ki :"Bu iki zümreden (Mümin ve kâfirlerden) hangisi mevki bakımından daha iyi, meclis ve topluluk itibariyle daha güzeldir?" Orijinal Âyetlerimiz kendilerine açık açık tecvid üzere okunduğu vakıt da o küfredenler dediler ki iyman edenlere: «bu iki ferikin hangisi makamca daha iyi ve meclisü mahfilce daha güzel?». 74Sadeleştirilmiş Halbuki biz, kendilerinden evvel, mal ve gösterişce daha güzel nice asırlar halkını helak etmişizdir. Orijinal Halbuki biz kendilerinden evvel meta' ve manzaraca daha güzel nice karınlar helâk etmişiz. 75Sadeleştirilmiş Onlara de ki: "Kim sapıklık içinde ise, Rahmân ona mal ve evlatça ziyadelik ve azgınlığında mühlet verir. Nihayet kendilerine vaad edilen azabı, yahut kıyamet günü cehennemi gördükleri vakit, artık bilecekler kimin mevkii daha fena ve yardımcıları daha zayıfmış. Orijinal De ki: kim dalâlette ise rahman onun istediği kadar meddini uzatsın, nihayet va'dolunacak şeyi gördükleri vakıt: ya azâb veya saat, o zaman bilecekler ki kimmiş o mevkıı daha fena ve iradesi daha zaıyf? 76Sadeleştirilmiş Allah, hidayeti kabul edenlere, daha çok hidayet verir. Baki kalacak olan salih ameller, Rabbinin katında sevap bakımından da daha hayırlıdır, sonuç bakımından da daha hayırlıdır. Orijinal Hidâyeti kabul edenlere ise Allah daha ziyade hidayet verir ve bâkı kalacak olan salih ameller rabbının ındinde sevabca da daha hayırlı akıbetçe de daha hayırlıdır. 77Sadeleştirilmiş Şimdi âyetlerimizi inkâr eden ve "Elbette bana mal ve evlat verilecektir." diyen adamı gördün mü? Orijinal Şimdi şu küfredip de bana muhakkak mal ve veled verilecek diyen herifi gördün. 78Sadeleştirilmiş O (kâfir), gaybı mı bildi? Yoksa Rahmân (olan Allah) katından bir söz mü aldı? Orijinal Gaybe muttali' mi olmuş? Yoksa rahmanın huzurunda bir ahid mi almış? 79Sadeleştirilmiş Hayır, asla öyle değil; biz onun söylediklerini yazacağız ve azabını çoğalttıkça çoğaltacağız. Orijinal Hayır biz onun dediğini yazacağız ve kendisine azâbdan bir med çekeceğiz. 80Sadeleştirilmiş O söylediği (mal ve evlat gibi) şeyleri de hep elinden alacağız ve o, tek başına bize gelecektir. Orijinal Ve o söylediği şeyleri hep elinden alacağız da o bize tek başına gelecek. 81Sadeleştirilmiş Onlar, kendilerine kuvvet ve şeref kazandırsın diye, Allah'dan başka ilâh edindiler. Orijinal Tuttular Allahtan başka ma'budlar edindiler ki kendilerine ızzet ve kuvvet olsunlar diye. 82Sadeleştirilmiş Hayır, (zannettikleri gibi değil) tapındıkları ilâhlar onların ibadetlerini inkâr edecekler ve aleyhlerine dönüp düşman olacaklardır. Orijinal Hayır yarın ıbadetlerini inkâr edecekler de aleyhlerine zıdd olacaklar. 83Sadeleştirilmiş Görmedin mi? Biz şeytanları o kâfirler üzerine musallat ettik. Onları (günaha) kışkırtıp duruyorlar. Orijinal Görmedin mi biz o Şeytanları o kâfirlerin üzerine salmışız onları kaynatıp oynatıp kıvrandırıyorlar. 84Sadeleştirilmiş Öyleyse onların hemen azaba uğratılmalarını isteme. Biz onların (ecel) günlerini sayıyoruz. Orijinal Aleyhlerinde acele etme, biz onlar için ancak bir sayı sayıyoruz. 85Sadeleştirilmiş O gün, takva sahiplerini, heyet olarak Rahmân'ın huzuruna toplayacağız. Orijinal Müttekîleri vedf halinde (bir mes'us olarak) huzuru rahmana cem'edeceğimiz gün. 86Sadeleştirilmiş Suçluları da susuz olarak cehenneme süreceğiz. Orijinal Mücrimleri de susuz olarak Cehenneme sevkedeceğiz. 87Sadeleştirilmiş (O gün) Rahmân (olan Allah)'ın katında bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır. Orijinal Rahmanın nezdinde bir ahd almış olan kimseden başkaları şefaate malik olamıyacaklar. 88Sadeleştirilmiş (Yahudilerle hıristiyanlar) "Rahmân, çocuk edindi" dediler. Orijinal O rahman veled edindi dediler. 89Sadeleştirilmiş Yemin olsun ki, siz çok çirkin bir şey söylediniz. Orijinal Kasem olsun pek ağır pek şeni' bir cür'ette bulundunuz. 90Sadeleştirilmiş Az kalsın, söyledikleri sözden gökler çatlayacak, yer yarılacak ve dağlar parçalanıp dağılacaktı, Orijinal Az daha ondan Gökler çatlıyacak ve dağlar yıkılıp yerlere geçecek. 91Sadeleştirilmiş O Rahmân'a çocuk isnad ettiler diye... Orijinal O rahmana veled iddia ettiler diye. 92Sadeleştirilmiş Halbuki Rahmân'a çocuk edinmek yaraşmaz. Orijinal Halbuki veled edinmek rahmana yaraşmaz. 92Sadeleştirilmiş Halbuki Rahmân'a çocuk edinmek yaraşmaz. Orijinal Halbuki veled edinmek rahmana yaraşmaz. 93Sadeleştirilmiş Göklerde ve yerde bulunan hiçbir kimse yoktur ki (kıyamet günü) Rahmân'ın huzuruna kul olarak çıkmasın. Orijinal Göklerde ve Yerde hiç bir kimse yoktur ki o rahmana kul olarak gelecek olmasın. 94Sadeleştirilmiş And olsun ki Allah onların hepsini kuşatmış, kendilerini ve yaptıklarını bir bir saymıştır. Orijinal Kasem olsun ki hepsini ihsa etmiş, hepsini sayıile ta'dad buyurmuştur. 95Sadeleştirilmiş Kıyamet günü onların herbiri Allah'ın huzuruna tek başına çıkacaktır. Orijinal Ve hepsi Kıyamet günü ona tek olarak gelecektir. 96Sadeleştirilmiş İman edip, salih amel işleyenler var ya, Rahmân (olan Allah) onları (gönüllere) sevdirecektir. Orijinal İyman edip salih işler yapanlar muhakkak, rahman onlar için bir meveddet verecek gönüllere sevdirecektir. 97Sadeleştirilmiş (Ey Rasûlüm Muhammed!) Biz Kur'ân'ı senin dilin üzere kolaylaştırdık ki, onunla Allah'tan korkup sakınanları müjdeleyesin, inat edenleri de korkutasın. Orijinal Sırf o Kur'anı senin lisanınla şunun için müyesser kıldık ki onunla müttekîleri müjdeliyesin ınad edenleri de inzar edesin. 98Sadeleştirilmiş Hem onlardan önce nice nesilleri helak ettik. (Şimdi) onlardan hiçbirini görüyor musun, yahud onların hafif bir sesini işitiyor musun? Orijinal Hem onlardan evvel nice karn helâk ettik, hiç onlardan birini hissediyor musun, yâhud gizli bir seslerini işitiyor musun? | |||
|
﴾ 0 ﴿