22-HAC1Sadeleştirilmiş Ey İnsanlar! Rabbinizden sakının; şüphesiz o kıyamet gününün sarsıntısı çok büyük bir şeydir. Orijinal Ey o bütün insanlar! Rabbınıza korunun, çünkü o saat zelzelesi çok büyük bir şeydir. 2Sadeleştirilmiş Onu göreceğiniz gün, her emzikli kadın emzirdiğinden geçer. Ve her hamile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları hep sarhoş görürsün, halbuki sarhoş değillerdir. Fakat Allah'ın azabı çok şiddetlidir. Orijinal Onu göreceğiniz gün her emzikle emzirdiğinden geçer ve her yüklü kadın hamlini vaz' eder, ve nası hep sarhoş görürsün halbuki sarhoş değillerdir ve lâkin Allahın azâbı şediddir. 3Sadeleştirilmiş İnsanlardan bazıları Allah hakkında bir bilgisi olmadığı halde tartışır da her azılı şeytanın ardına düşer. Orijinal Nâstan kime de vardır Allah hakkında bigayri ılim mücadele eder de her kaypak Şeytanın ardına düşer. 4Sadeleştirilmiş (O şeytanki) hakkında şöyle hüküm verilmiştir: Şüphesiz kim onu dost edinirse, o muhakkak onu saptırır ve doğruca cehennem azabına götürür. Orijinal Ki onun üzerine şöyle yazılmıştır: her kim buna dost olursa muhakkak onu sapıtır ve doğru saîr azâbına götürür. 5Sadeleştirilmiş Ey insanlar ! Eğer öldükten sonra dirilmekten şüphede iseniz, (bilin ki) ne olduğunuzu size açıklamak için şüphesiz biz sizi topraktan, sonra nutfeden (spermadan) sonra bir alekadan (embriodan) sonra yapısı belli belirsiz bir et parçasından yaratmışızdır. Dilediğimizi belli bir süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi bir çocuk olarak çıkartırız, sonra sizi, olgunluk çağına erişmeniz için bırakırız. Bununla beraber kiminiz öldürülür, kiminiz de önceki bilgisinden sonra, hiçbir şey bilmemek üzere, ömrünün en fena zamanına ulaştırılır. Bir de yeryüzünü görürsün ki kupkurudur; fakat biz onun üzerine su indirdiğimiz zaman, harekete geçer, kabarır ve her güzel çiftten bitkiler bitirir. Orijinal Ey insanlar! Eğer ba'sten şübhede iseniz şu muhakkak ki biz sizi bir topraktan halketmekteyiz, sonra bir alekadan, sonra hılkati belli belirsiz bir mudgaden, ki size anlatalım diye hem müsemma bir ecele kadar dilediğimiz müddet rahimlerde durduruyoruz da sonra sizi bir bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da kuvvetinize irmeniz için, bununla beraber içinizden kimisi vefat ettiriliyor, yine içinizden kimisi de biraz ılimden sonra bir şey bilmesin diye erzeli omre doğru giri itiliyor, Arzı da görürsün sönmüş kül halinde, derken üzerine suyu indirdiğimiz zaman ihtizaz eder kabarır da her dilber çiftten nebatlar bitirir. 6Sadeleştirilmiş İşte bunlar gösteriyor ki, Allah şüphesiz haktır. Şüphesiz ölüleri o diriltir ve o her şeye kadirdir. Orijinal İşte bunlar hep Allahın şübhesiz hak ve o muhakkak ölüleri diriltiyor ve hakıkaten her şey'e kadir olmasındandır. 7Sadeleştirilmiş Kıyamet ise şüphesiz gelecek ve muhakkak ki Allah bütün kabirlerde olan kimseleri tekrar diriltecektir. Orijinal Ve hakıkat o saat gelecektir, onda hiç şübhe yoktur, ve hakıkat Allah kabirlerdeki kimseleri ba'sedecektir. 8Sadeleştirilmiş İnsanlardan kimi de vardır ki ne bir bilgiye, ne bir delile, ne de aydınlatıcı bir kitaba dayanmaksızın Allah hakkında tartışır. Orijinal Nâstan kimi de vardır ki ne bir ılme, ne bir rehbere nede tenvir eder bir kitaba istinad etmeksizin Allah hakkında mücadele eder. 9Sadeleştirilmiş Allah yolundan şaşırtmak (saptırmak) için büyüklük taslayarak (tartışır). Dünyada ona bir rezillik vardır. Kıyamet gününde ise ona cehennem azabını tattıracağız Orijinal Allah yolundan şaşırtmak için yanını bükerek ki: Dünyada ona bir rüsvalık vardır, Kıyamet günü de kendisine o yangın azâbını tattıracağızdır. 10Sadeleştirilmiş Ona "Bunlar, senin ellerinle kazandığın günahlar sebebiyledir" denir. Şüphesiz Allah kullarına zulmeden değildir. Orijinal Bu, diye: senin iki elinin takdim ettiği ve Allahın kullarına zulümkâr olmadığı içindir. 11Sadeleştirilmiş İnsanlardan kimi de Allah'a bir yar kenarındaymış gibi ibadet eder, eğer kendisine bir iyilik gelirse ona gönlü yatışır ve eğer başına bir bela gelirse yüzüstü dönüverir. Dünyayı da ahireti de kaybeder. İşte apaçık kayıp budur. Orijinal Nâstan kimi de Allaha kıyıdan kıyıya ıbadet eder, eğer kendisine bir hayır isabet ederse ona yatışır ve eğer bir mihnet isabet ederse yüz üstü dönüverir «dünyayı da ahireti de kaybetmiş» olur, işte husranı mübîn odur. 12Sadeleştirilmiş Allah'ı bırakır da kendine ne zarar, ne menfaat veremeyecek şeylere yalvarır. İşte derin sapıklık budur. Orijinal Allahı bırakır da kendine ne zarar ne menfeat vermiyecek şeylere yalvarır, işte dalâli baîd odur. 13Sadeleştirilmiş Herhalde o, zararı faydasından daha yakın olana yalvarıyor. Yalvardığı şey ne kötü yardımcı ve ne kötü yoldaştır. Orijinal Her halde zararı nef'ınden daha yakın olan zat diye yalvarıyor, o ne fena efendi, o ne fena yardak. 14Sadeleştirilmiş Şüphe yok ki Allah, iman edip salih amelleri işleyenleri altından ırmaklar akan cennetlere koyacak. Şüphesiz Allah dilediğini yapar. Orijinal Şübhe yok ki Allah, iyman edib salih ameller işliyenleri altından ırmaklar akar Cennetlere koyacak, şübhe yok ki Allah ne isterse yapar. 15Sadeleştirilmiş Allah'ın ona (peygambere) dünyada ve ahirette yardım etmeyeceğini sanan kimse hemen yukarıya bir ip uzatsın, sonra (kendini intihar edip) boğsun da baksın bu hilesi kendisini öfkelendiren şeyi giderecek mi? Orijinal Her kim, ona Allah Dünyada ve Âhırette aslâ yardım etmez zannediyorsa hemen Semâya bir ip uzatsın sonra nefesini kessin de baksın keydi gayzını giderecek mi? 16Sadeleştirilmiş İşte biz onu (Kur'ân'ı) böylece, apaçık âyetler olarak indirdik. Şüphesiz Allah dilediğini doğru yola eriştirir. Orijinal Ve işte biz onu böyle «âyâti beyyinat» olarak indirdik ve çünkü Allah istediğine hidayet eder. 17Sadeleştirilmiş Şüphesiz o iman edenler, yahudi olanlar, sabiîler (yıldıza tapanlar), hıristiyanlar, ateşe tapanlar ve (Allah'a) eş koşanlar (yok mu?) Allah, kıyamet günü bunların arasını şüphesiz ayıracaktır. Çünkü Allah her şeyi hakkıyla görüp bilendir. Orijinal Onlar ki iyman ettiler ve onlar ki Yehûdî oldular ve o sabiîler ve o Nesârâ ve o Mecûs ve o şirk edenler her halde Allah her şey'e şâhiddir. 18Sadeleştirilmiş Görmedin mi, göklerdeki kimseler, yerdeki kimseler, güneş, ay ve yıldızlar, dağlar, ağaçlar, bütün hayvanlar ve insanlardan birçoğu hep Allah'a secde ediyor. Birçoğunun üzerine de azab hak olmuştur. Allah kimi hor ve hakir kılarsa artık ona ikram edecek yoktur. Şüphesiz Allah dilediği şeyi yapar. Orijinal Görmedin mi hep Allaha secde ediyor Göklerdeki kimseler, Yerdeki kimseler, Güneş, Ay ve yıldızlar, dağlar, bütün hayvanlar, ve insanlardan bir çoğu, bir çoğunun da üzerine azâb hakk olmuş her, kimi de Allah tahkır ederse artık ona ikram edecek yoktur, şübhesiz Allah ne dilerse yapar. 19Sadeleştirilmiş Şu ikisi Rableri hakkında tartışmaya girmiş iki hasımdır. O'nu inkar edenler için ateşten elbiseleri biçilmiştir. Başlarının üstünden kaynar su dökülür. Orijinal Şu ikisi rabları hakkında muhakemeye duruşmuş iki hasımdırlar, binaenaleyh o küfredenler, için ateşten çamaşırlar biçilmiştir, başlarının üstünden kaynar su dökülür. 20Sadeleştirilmiş Bununla karınlarındaki ve derileri eritilir. Orijinal Bununla karınlarındaki ve derileri eritilir. 21Sadeleştirilmiş Bir de bunlara demirden kamçılar vardır. Orijinal Bir de bunlara demirden kamçılar vardır. 22Sadeleştirilmiş Uğradıkları gamdan (dolayı) oradan ne zaman çıkmak isteseler, her defasında oraya geri çevrilirler: "Yakıcı azabı tadın" denir. Orijinal Her ne zaman ateşten, onun bir gamından çıkmak isterlerse yine içine iade olunurlar, haydi tadın yangın azâbını. 23Sadeleştirilmiş Şüphesiz Allah iman edip yararlı iş işleyenleri, altından ırmaklar akan cennetlere koyacak, orada altın bilezikler ve inciler takınacaklar. Oradaki elbiseleri de ipektendir. Orijinal Şübhesiz Allah o iyman edip salih salih ameller işliyenleri altından ırmaklar akar Cennetlere koyacak, orada altın bileziklerden ve inci süslenecekler elbiseleri de orada ipek. 24Sadeleştirilmiş Hem sözün güzelini işitecek duruma ulaştırılmışlar, hem de övülmeye layık (olan Allah'ın) yoluna eriştirilmişlerdir. Orijinal Hem sözün hoşuna hidayet edilmişlerdir, hem hamîdin yoluna hidayet edilmişlerdir. 25Sadeleştirilmiş Şüphesiz inkâr edenlere, Allah'ın yolundan, yerli ve yolcu bütün insanlar için eşit kılınan Mescidi Haram'dan alıkoyanlara ve orada zulümle yanlış yola saptırmak isteyene can yakıcı bir azab tattırırız. Orijinal Amma şunlar ki küfr ettiler hem Allah yolundan ve o Mescidi haramdan meni' ediyorlar ki biz onu, mukîm ve müsafir içinde müsavi olmak üzere, umum insanlar için yapmışız ve her kim onun içinde zulm ile ilhad ile bir irade ederse ona muhakkak elîm bir azâb tattırırız. 26Sadeleştirilmiş Bir zamanlar Kâbe'nin yerini İbrahim'e şu şekilde hazırlamıştık: Sakın bana hiçbir şeyi ortak koşma; tavaf edenler, orada (kıyama) duranlar, ruku edenler ve secdeye varanlar için evimi tertemiz et. Orijinal Hem unutma o vakti ki o beytin yerini İbrahime şöyle diye hazırlamıştık: sakın bana hiç bir şey şirk koşma, ve beytimi dolaşanlar ve duranlar ve ruküa sücude varanlar için tertemiz et. 27Sadeleştirilmiş İnsanları hacca çağır; yürüyerek veya incelmiş binekler üstünde (uzak yollardan) her derin vadiyi aşarak sana gelsinler. Orijinal Ve umum nas içinde haccı i'lân eyle gelsinler sana: gerek yaya ve gerek her derin vadiden gelerek incelmiş her bir binid üzerinde. 28Sadeleştirilmiş Ta ki kendilerine ait birtakım menfaatlere şahid olsunlar; Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği hayvanları belli günlerde kurban ederken O'nun adını ansınlar. Siz de onlardan yiyin, yoksulu, fakiri de doyurun. Orijinal Gelsinler kendilerine aid bir takım menfeatlere şâhid olsunlar ve En'am behîmelerinden kendilerine merzük buyurduğu kurbanlıklar üzerine ma'lûm günlerde Allahın ismini ansınlar da onlardan yeyin ve yoksulu, fakıri doyurun. 29Sadeleştirilmiş Sonra kirlerini giderip temizlensinler. Adaklarını yerine getirsinler. Kâbeyi tavaf etsinler. Orijinal Sonra kirlerini atsınlar ve adaklarını yerine getirsinler ve o Beyti atikı tavaf etsinler. 30Sadeleştirilmiş Emir budur, Allah'ın yasaklarına kim saygı gösterirse, bu, kendisi için Rabbinin katında şüphesiz hayırdır. Size bildirilegelenden başka bütün hayvanlar helal kılınmıştır. O halde o pis putlardan kaçının ve yalan sözden sakının. Orijinal Emir budur, her kim de Allahın hurmetlerine ta'zîm ederse bu kendisi için rabbı ındinde mutlak hayırdır, size ise karşınızda tilâvet olunub duranlar müstesna olmak üzere bütün en'am halâl kılındı, o halde o evsandan, o pislikten kaçının ve tezvir sözden kaçının. 31Sadeleştirilmiş Allah için, O'na eş koşmayan, O'nun birliğine inanmış kimseler olun. Allah'a ortak koşan kimse, gökten düşüp de kuşların kaptığı veya rüzgarın bir uçuruma sürüklediği şeye benzer. Orijinal Allah için, ona şirk koşmayan hanîfler olun, her kim Allaha şirk koşarsa öyle olur ki sanki Semadan düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor, veya rüzgâr onu ocara bir yere sürüklüyordur. 32Sadeleştirilmiş Bu böyledir; kim Allah'ın nişanelerine, kurbanlıklarına saygı gösterirse, şüphesiz o kalblerin takvasındandır. Orijinal Bu budur, her kim de Allahın şeairine kurbanlıklarınata'zîm ederse şübhesiz o kalblerin tekvasındandır. 33Sadeleştirilmiş Sizin için onlarda belli bir süreye kadar bir takım faydalar vardır. Sonra bunlar Beyti atik (kâbe) de son bulurlar. Orijinal Sizin için onlarda muayyen bir zamana kadar bir takım menfeatler vardır, sonra da varacakları yer Beyti atika müntehîdir. 34Sadeleştirilmiş Her ümmet için Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerine O'nun adını ansınlar diye bir mabed yapmışızdır. Hepinizin ilâhı bir tek ilâhtır. Onun için yalnız O'na teslim olan müslümanlar olun. (Ey Rasûlüm Muhammed!) Allah'a itaat eden alçak gönüllüleri müjdele. Orijinal Ve her ümmet için, Allahın kendilerine merzuk kıldığı en'am behimesi üzerine ismini zikretsinler diye bir ma'bed yapmışızdır, imdi hepinizin tanrısı bir tek tanrıdır, onun için yalnız ona teslim olan müsliman olun ve müjdele o muti', mütevazı'ları. 35Sadeleştirilmiş Ki Allah anıldığı vakit onların kalpleri titrer. Onlar başlarına gelene sabreden, namaz kılan kimselerdir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar. Orijinal Ki Allah anıldığı vakıt kalbleri oynar, ve kendilerine isabet edene sabırlı ve namaza devamlıdırlar ve kısmet ettiğimiz şeylerden infak da ederler. 36Sadeleştirilmiş Kurbanlık deve ve sığırları Allah'ın size olan nişanelerinden kıldık. Sizin için onlarda hayır vardır. Ön ayaklarının biri bağlı halde keserken üzerlerine Allah'ın adını anın. Yanları yere yaslandığı vakit de onlardan yiyin, kanaat edip istemeyene de, isteyene de yedirin. Böylece onları sizin buyruğunuza verdik ki, şükredesiniz. Orijinal Hem o bedeneler, o güvdeli hayvanlarvar â biz onları Allah şeâirinden kıldık, sizin için onlarda hayır vardır, binaenaleyh ön ayaklarının biri bağlı olarak bir düzüye üzerlerine Allahın ismini anın, yanları yere yaslandığı vakıt da onlardan yiyin, kanaatliye ve istiyene ıt'am da edin, o böyle onları size müsahhar kıldı ki şükr edesiniz. 37Sadeleştirilmiş Elbette onların etleri ve kanları Allah'a ulaşmayacaktır. Ancak O'na sizin takvanız erecektir. Onları bu şekilde sizin buyruğunuza verdi ki, size yolunu gösterdiğinden dolayı, Allah'ı tekbir ile yüceltesiniz. (Ey Rasûlüm Muhammed!) Vazifelerini güzelce yapan iyilik sevenleri müjdele. Orijinal Elbette onların ne etleri, ne kanları Allaha ermez, velâkin ona sizden olan tekva irecektir, böyle onları size müsahhar kıldı ki size yolunu gösterdiğinden dolayı Allahı tekbir ile büyükleyesiniz, ve müjdele o vazifelerini güzel yapan muhsinleri. 38Sadeleştirilmiş Şüphesiz Allah iman edenlerı savunur. Çünkü Allah hâin ve nankörlerin hiçbirini sevmez. Orijinal Haberiniz olsun ki Allah iyman edenler tarafından müdafaa edecektir, çünkü Allah her hangi bir hâini, nankörü sevmez. 39Sadeleştirilmiş Kendilerine savaş açılan kimselere (kâfirlere karşı koymak için) izin verildi. Çünkü onlar zulme uğradılar. Şüphesiz Allah onları zafere ulaştırmaya kadirdir. Orijinal İzin verildi o kendilerine kıtal edilenlere, çünkü onlara zulm olundu ve şübhesiz ki Allah onları muzaffer kılmağa her halde kadirdir. 40Sadeleştirilmiş Onlar "Rabbimiz Allah'tır" demelerinden başka bir sebep olmaksızın haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah insanların bir kısmını bir kısmı ile defetmeseydi manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah'ın adı çok anılan mescidler elbette yıkılırdı. Şüphesiz Allah kendi (dini) ne yardım edene yardım edecektir. Şüphesiz Allah çok güçlüdür, çok izetlidir (her şeye galiptir). Orijinal Onlar ki rabbımız bir Allahdır demelerinden başka bir sebeb, bir hakk olmaksızın diyarlarından çıkarıldılar. Allahın da nasın bir kısmını bir kısmiyle def'etmesi olmasa idi her halde manastırlar, kiliseler, havralar Mescidler yıkılırdı ki bunlar da Allahın ismi çok zikr olunur ve elbette Allah kendine nusret edeni mensur kılacaktır, şübhe yok ki Allah çok kuvvetli, çok ızzetlidir. 41Sadeleştirilmiş Onlar (o müminlerdir) ki, eğer kendilerini yeryüzünde iktidar mevkiine getirirsek namazı kılarlar, zekatı verirler, iyiliği emrederler ve fenalığı yasak ederler. Bütün işlerin sonu sırf Allah'a âittir. Orijinal Onlar ki şayed kendilerini Arzda makamı iktıdara getirirsek namazı kılarlar, zekâtı verirler, ma'ruf ile emir ve Münkerden nehiy ederler bütün umurun akıbeti de sırf Allaha aiddir. 42Sadeleştirilmiş (Ey Rasûlüm Muhammed!) Eğer seni (müşrikler) yalanlıyorlarsa bil ki onlardan önce Nûh kavmi, Âd ve Semûd (kavimleri de kendi peygamberlerini) yalancı saydılar. Orijinal Ve eğer seni tekzib ederlerse emin ol onlardan evvel kavmi Nuh da tekzib etti, Ad da, Semûd da, 43Sadeleştirilmiş İbrahim'in kavmi de, Lût'un kavmi de (peygamberlerini) yalancı saydılar. Orijinal kavmi İbrahim de, kavmi Lût da, 44Sadeleştirilmiş (Şuayb'ın kavmi olan) Medyen halkı da (Şûayb'ı) yalanladı. Musa da (Firavun tarafından) yalanlandı. Ben de o kâfirlere bir süre verdim. Sonra da onları yakalayıverdim. Beni tanımamak nasılmış görsünler. Orijinal Eshabi Medyen de. Musâ da tekzib olundu, ben de o kâfirlere bir mühlet verdim, sonra da kendilerini tuttum alıverdim, nasıl oldu o vakıt benim inkârım? 45Sadeleştirilmiş Nice memleketler vardı ki, zulüm yaparlarken biz onları yok ettik. Artık damları çökmüş, duvarları üzerine yıkılmıştır. (Geride) Nice terkedilmiş kuyularla bomboş kalmış yüksek saraylar (bırakılmıştır.) Orijinal Evet, nice memleketler vardı ki biz onları zulm etmektelerken helâk ettik de şimdi onlar damlarının üzerine çökmüş ıp ıssız, hem nice muattal kuyu ve müşeyyed köşk. 46Sadeleştirilmiş Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki olanları akledecek kalbleri, işitecek kulakları olsun. Gerçek şudur ki, gözler kör olmaz, fakat asıl göğüslerin içindeki kalpler kör olur. Orijinal Ya o yerde neye bir seyr etmediler ki kendileri için akıllanmalarına sebeb olacak kalbler ve işıtmelerine sebeb olacak kulaklar olsun, zira hakikat budur ki gözler körelmez ve lâkin sînelerdeki kalbler körelir. 47Sadeleştirilmiş Bir de senden acele azab istiyorlar. Elbette Allah sözünden caymaz. Bununla beraber Rabbinin katında birgün, sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir. Orijinal Bir de senden acele azâb istiyorlar, elbette Allah, va'dinde hulf etmez, bununla beraber rabbının ındinde bir gün sizin sayacaklarınızdan bin sene gibidir. 48Sadeleştirilmiş Zulmedip dururlarken kendilerine mühlet verdiğim nice memleket halkı vardı ki, sonunda onları yakalayıvermiştim. Dönüş ancak banadır. Orijinal Zulm etmektelerken kendilerine mühlet verdiğim nice memleket vardı ki ben onu tutmuş alıvermiştim, bütün inkılâb nihayet banadır. 49Sadeleştirilmiş (Habîbim!) De ki: "Ey insanlar! Ben size ancak apaçık anlatan bir uyarıcıyım." Orijinal De ki: ey o bütün insanlar: ben size ancak açık anlatan bir nezîrim. 50Sadeleştirilmiş İşte iman edip salih amel işleyenler için hem bir mağfiret, hem de (cennette) tükenmez bir rızık vardır. Orijinal İmdi iyman edip salih salih iş yapanlar, onlar için hem bir mağrifet var hem kerîm. 51Sadeleştirilmiş Âyetlerimizi tartışarak bozmaya uğraşanlara gelince, işte onlar cehennemliktirler. Böyle de ve temennilere uyma. Çünkü: Orijinal Âyetlerimiz hakkında muaccizlik için koşuşanlar ise işte onlar eshabı cehîm. 52Sadeleştirilmiş (Ey Rasûlüm Muhammed!) Biz senden önce hiçbir elçi ve hiçbir peygamber göndermedik ki o bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun arzusuna şüpheler karıştırmasın. Bunun üzerine Allah şeytanın karıştırdığı şüpheyi giderir. Sonra da Allah, âyetlerini tahkim eder (güçlendirir). Allah Alîm'dir (herşeyi bilir), Hakîmdir (Hikmet sahibidir) Orijinal Hem biz senden evvel ne bir Resul ve ne bir Nebiy göndermedik ki bir temenni kurduğu vakıt Şeytan onun ümniyyesine bir ilka yapmış olmasın, bunun üzerine Allah Şeytanın ilka ettiğini derhal nesheder de sonra Allah, âyetlerini muhkemler ve Allah, alîmdir, hakîmdir. 53Sadeleştirilmiş Allah, şeytanın karıştırdığını, kalblerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseleri sınamaya vesile kılar. Zalimler şüphesiz (haktan uzak) derin bir ayrılık içindedirler. Orijinal Şunun için ki Şeytanın ilka edeceğini kalbleri katı olanlar ve kalblerinde bir maraz bulunanlar için bir fitne kılacaktır ve çünkü o zalimler uzak bir şikak içindedirler. 54Sadeleştirilmiş Bir de kendilerine ilim verilmiş olanlar, Kur'ân'ın şüphesiz Rabbinden gelen bir gerçek olduğunu bilsinler ve ona iman etsinler de kalpleri ona saygı duysun. Çünkü Allah, iman edenleri doğru yola eriştirir. Orijinal Bir de kendilerine ılim verilmiş olanlar muhakkak rabbından gelen hakk olduğunu bilsinler ve ona iyman etsinler de kalbleri ona saygı duysun ve çünkü Allah, iyman edenleri doğru bir caddeye çıkarır. 55Sadeleştirilmiş İnkâr edenler de, kendilerine ansızın kıyamet gelinceye veya akîm (kısır) bir günün azabı gelinceye kadar, Kur'ân'dan şüphe etmekte devam edip giderler. Orijinal O küfredenler de kendilerine o saat bağteten gelinciye veya akîm bir günün azâbı gelinciye kadar ondan bir şekk içinde kalır giderler. 56Sadeleştirilmiş O gün hükümranlık yalnız Allah'ındır, O aralarında hükmünü verir. Artık iman edip yararlı iş işleyenler nimet cennetlerindedirler. Orijinal Mülk o gün bir Allahındır, beyinlerinde hukmünü verir, artık iyman edip salih iş yapmış olanlar Naîm Cennetlerindedir. 57Sadeleştirilmiş İnkâr edip âyetlerimizi yalan sayanlar ise, işte bunlar için hakîr düşüren bir azab vardır. Orijinal Kâfirlik edip âyetlerimize yalan demiş olanlar ise, işte bunlara mühîn bir azâb vardır. 58Sadeleştirilmiş Allah yolunda hicret edip de sonra öldürülmüş veya ölmüş olanlara gelince, elbette Allah, onları güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Çünkü Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır. Orijinal Allah yolunda hicret edip de sonra katl edilmiş veya ölmüş olanlar ise elbette Allah, onları muhakkak güzel bir rızk ile merzuk edecektir, ve çünkü Allah, elbette rızk verenlerin en hayırlısı odur. 59Sadeleştirilmiş Allah onları hoşnud olacakları bir yere (cennete) elbette koyacaktır. Şüphesiz Allah Alîmdir (herşeyi bilir) Halîmdir, (Kullarına yumuşak davranır.). Orijinal O elbette onları hoşnûd olacakları bir medhale koyacaktır ve çünkü Allah, gayet alîm, gayet halîmdir. 60Sadeleştirilmiş Bu böyledir, kim kendisine yapılan cezaya aynı ile karşılık verir de, sonra yine kendisine zulüm yapılırsa, muhakkak ki, Allah ona yardım eder. Allah şüphesiz çok af edicidir, çok bağışlayıcıdır. Orijinal Bu böyle, bir de her kim kendine edilen ukubete mislile makabele eder de sonra yine üzerine bağy olunursa elbette Allah ona nusrat eder, çünkü Allahın afvi çok, mağfireti çoktur. 61Sadeleştirilmiş Çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Şüphesiz Allah, Semîdir (herşeyi işitir) Basîrdir (herşeyi görür). Orijinal Çünkü Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar ve Allah, semi'dir, basîrdir. 62Sadeleştirilmiş (Bu sonsuz güç şundandır) Çünkü Allah, varlığı kendinden olan Hak'tır. Müşriklerin O'nu bırakıp da tapındıkları putlar ise hep bâtıldır. Şüphesiz Allah, yücedir, büyüktür. Orijinal Çünkü Allahdır ancak zati hak, onların ondan başka da'vet ettikleri ise hep bâtıldır, ve Allahdır ancak yegâne yüksek, yegâne büyük. 63Sadeleştirilmiş Görmedin mi Allah'ın gökten indirdiği su ile yeryüzü (nasıl) yemyeşil oluyor? Gerçekten Allah çok lütufkârdır, her şeyden haberdardır. Orijinal Görmedin mi Allah, Semadan bir su indirmekle Arz yemyeşil oluveriyor, hakikat Allah, çok lâtîf bir habîrdir. 64Sadeleştirilmiş Göklerde ve yerde ne varsa hep O'nundur. Doğrusu Allah müstağnîdir, övülmeğe layıktır. Orijinal Göklerdeki ve Yerdeki hep onundur ve hakıkat Allah, hamd olunacak yegâne ganiy ancak odur. 65Sadeleştirilmiş Görmedin mi ki, Allah bütün yerdekileri ve emriyle denizlerde akıp giden gemileri hep sizin buyruğunuz altına verdi. Göğü de izni olmaksızın yere düşmekten o (koruyup havada) tutuyor. Şüphesiz Allah insanlara çok şefkatlidir, çok merhametlidir. Orijinal Görmedin mi Allah, hakıkaten bütün Yerdekileri sizin için müsahhar kıldı, Semayı da izni olmaksızın Yere düşmekten tutuyor, hakıkaten Allah, insanlara çok ra'fetli bir rahîmdir. 66Sadeleştirilmiş Size (ilk defa) hayat veren, sonra öldürecek olan, sonra da yeniden diriltecek olan O'dur. İnsan gerçekten pek nankördür. Orijinal Size hayatı veren de odur, sonra sizi öldürür, sonra sizi yine diriltir, hakıkat insan çok nankördür. 67Sadeleştirilmiş Biz her ümmet için bir şeriat tayin ettik ki, onlar onunla amel ederler. Bunun için (Ey Rasûlüm Muhammed!) bu konuda seninle hiçbir zaman çekişmesinler. (İnsanları) Rabbine (ibadet etmeye) çağır. Şüphesiz sen gerçekten hidayete götüren doğru bir yol üzerindesin. Orijinal Biz her ümmet için bir ıbadet yolu yapmışızdır ki onlar onun âbidleridir, binaenaleyh emirde sana aslâ münazea etmesinler, ve rabbına da'vet et, çünkü sen cidden hakka götüren doğru bir yol üzerindesin. 68Sadeleştirilmiş Eğer seninle tartışırlarsa, de ki: "Allah yaptıklarınızı çok iyi bilir." Orijinal Ve eğer sana mücadele ederlerse de ki: ne yapıyorsunuz Allah pekâlâ biliyor. 69Sadeleştirilmiş Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında kıyamet günü Allah aranızda hükmünü verecektir. Orijinal Ve muhalefet edip durduğunuz şeyler hakkında Kıyamet günü Allah aranızda hukmünü verecek. 70Sadeleştirilmiş Bilmez misin ki, Allah, gökte ve yerde ne varsa hepsini bilir. Şüphesiz bunlar bir kitabtadır. Hiç şüphe yok ki bunlar Allah'a pek kolaydır. Orijinal Bilmez misin ki Allah Gökte ve Yerde ne varsa bilir, muhakkak o kitabdadır, her halde o Allaha göre kolaydır. 71Sadeleştirilmiş Onlar Allah'ı bırakıp da O'nun, haklarında hiçbir delil indirmediği ve kendilerinde de bir bilgi bulunmayan şeylere taparlar. Zalimler için hiçbir yardımcı yoktur. Orijinal Onlar Allahın karşısında öyle bir şey'e tapıyorlar ki o ona öyle bir ferman indirmedi ve öyle bir şey ki olbabda lehlerine hiç bir ılim yok, zalimlere ise yardımcı yoktur. 72Sadeleştirilmiş Âyetlerimiz kendilerine apaçık olarak okunduğu zaman, o kâfirlerin yüzlerinden inkârlarını anlarsın. Neredeyse, kendilerine âyetlerimizi okuyanlara saldıracaklar. De ki: "Şimdi size ondan daha kötü olanını haber vereyim mi? O, ateştir. Allah bunu kâfir olanlara vaad buyurdu. O ne kötü bir dönüş yeridir." Orijinal Kendilerine karşı âyetlerimiz birer beyyine olarak okunduğu zaman da o kâfirlerin yüzlerinde münkirliklerini tanırsın, hemen hemen karşılarında âyetlerimizi tilâvet edenlere saldırıverecek gibi olurlar, de ki: şimdi size ondan daha şer olanını haber vereyim mi? Ateş, Allah onu küfredenlere va'd buyurdu, ki o ne fena akıbettir. 73Sadeleştirilmiş Ey insanlar! Bir misal verilmektedir, şimdi ona iyi kulak verin: Sizin Allah'ı bırakıp taptıklarınız bir araya gelseler, bir sinek bile yaratamayacaklardır. Sinek onlardan bir şey kapsa onu kurtaramazlar. İsteyen de, istenen de âcizdir. Orijinal Ey insanlar! bir mesel darbedildi, şimdi ona iyi kulak verin, haberiniz olsun ki sizin Allahdan başka taptıklarınız bir sinek yaratamazlar, hepsi onun için toplansalar bile, ve şayed sinek onlardan bir şey kaparsa onu ondan kurtaramazlar, tâlib de zaıyf matlûb da. 74Sadeleştirilmiş Allah'ın büyüklüğünü gereği gibi değerlendirip bilemediler. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, her şeye üstündür. Orijinal Allahın kadrini gereği gibi takdir edemediler, hakıkat Allah, yegâne kaviy, yegâne azîzdir. 75Sadeleştirilmiş Allah hem meleklerden, hem de insanlardan elçiler seçer. Şüphesiz Allah her şeyi işitir, her şeyi görür. Orijinal Allah, hem Melâikeden Resuller süzer hem insanlardan, hakıkat Allah, yegâne semi', yegâne basîrdir. 76Sadeleştirilmiş O geçmişlerini ve geleceklerini bilir. Bütün işler Allah'a döndürülür. Orijinal Hepsinin önlerindekini ve arkalarındakini bilir ve bütün işler hep Allaha irca' olunur. 77Sadeleştirilmiş Ey iman edenler! rükû edin, secdeye varın, Rabbinize kulluk edin, iyilik yapın ki kurtulabilesiniz. Orijinal Ey o bütün iyman edenler, rükü' edin, secde edin, rabbınıza kulluk edin, hayır işleyin ki felâh bulabilesiniz. 78Sadeleştirilmiş Allah uğrunda gerektiği gibi cihad edin. Sizi o seçmiş, babanız İbrahim'in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kur'ân'da, Peygamberin size şahid olması, sizin de insanlara şahid olmanız için, size müslüman adını veren O'dur. Artık namaz kılın, zekat verin, Allah'a sarılın. O sizin sahibinizdir. O ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır! Orijinal Ve Allah uğruna hak cihâdiyle mücahede eyleyin, sizi o seçti, üzerinize dinde bir harec de yükletmedi, haydin babanız İbrahimin milletine, bundan evvel ve bunda size müsliman ismini oAllahtaktı, ki Peygamber size karşı şâhid olsun, siz de bütün insanlara karşı şâhidler olasınız, haydin namazı kılın zekâtı verin, ve Allaha sıkı tutunun ki mevlânız odur, artık ne güzel mevlâ, ne güzel nasîr. | |||
|
﴾ 0 ﴿