23-MÜ'MİNUN

1

Sadeleştirilmiş

Gerçekten müminler kurtuluşa ermiştir,

Orijinal

Hakikat felâh buldu o mü'minler.

2

Sadeleştirilmiş

Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler,

Orijinal

Ki onlar namazlarında huşu'ludurlar.

3

Sadeleştirilmiş

Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler,

Orijinal

Onlar ki bîyhude işe, boş lâfa bakmazlar.

4

Sadeleştirilmiş

Onlar ki, zekat (vazifelerini) yerine getirirler,

Orijinal

Onlar ki zekât vermek için çalışırlar.

5

Sadeleştirilmiş

Ve onlar ki, iffetlerini korurlar,

Orijinal

Ve onlar ki ırzlarını korurlar.

6

Sadeleştirilmiş

Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (cariyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerinden dolayı) kınanmış değillerdir.

Orijinal

Ancak zevcelerine ve kendilerinin milki olan cariyelerine karşı müstesnâ, çünkü bunlar levm olunmazlar.

7

Sadeleştirilmiş

Şu halde, kim bunun ötesine gitmeyi isterse, işte bunlar , haddi aşan kimselerdir.

Orijinal

Kim de bundan ötesini ararsa işte artık onlar haddi aşanlardır.

8

Sadeleştirilmiş

Yine onlar ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler,

Orijinal

Ve onlar ki emanetlerine ve ahidlerine riayetkârdırlar.

9

Sadeleştirilmiş

Ve onlar ki, namazlarını muhafaza ederler,

Orijinal

Onlar ki namazlarının üzerine muhafızlık ederler.

10

Sadeleştirilmiş

İşte asıl onlar varislerdir.

Orijinal

İşte onlardır o vârisler.

11

Sadeleştirilmiş

Ki, Firdevs'e varis olan bu kimseler orada ebedî kalırlar.

Orijinal

Ki Firdevse vâris olacak, onda muhallad kalacaklardır.

12

Sadeleştirilmiş

And olsun biz insanı, çamurdan, bir sülâleden (süzülüp çıkarılmış çamurdan) yarattık.

Orijinal

Şanım hakkı için biz insanı çamurdan, bir sülâleden yarattık.

13

Sadeleştirilmiş

Sonra onu emin ve sağlam bir karargahta (rahimde) nutfe (sperma) haline getirdik.

Orijinal

Sonra onu oturaklı bir karargâhta bir nufte yaptık.

14

Sadeleştirilmiş

Sonra nutfeyi bir alaka (embrio) yarattık, derken o alakayı bir mudga (bir çiğnem et parçası halinde) yarattık, derken o mudgayı bir takım kemik yarattık, derken o kemiklere bir et giydirdik, sonra onu diğer bir yaratık olarak teşekkül ettirdik. Yapıp yaratanların en güzeli olan Allah, pek yücedir.

Orijinal

Sonra o nufteyi bir aleka yarattık. derken o alakayı bir mudga yarattık derken o kemiklere bir et giydirdik, sonra ona diğer bir hılkat neş'eti verdik, bak ne şanlı o Allah, yaratanların en güzeli.

15

Sadeleştirilmiş

Sonra siz bunun ardından, muhakkak ki öleceksiniz.

Orijinal

Sonra siz bunun arkasından muhakkak öleceksiniz.

16

Sadeleştirilmiş

Sonra da siz, şüphesiz, kıyamet gününde tekrar diriltileceksiniz.

Orijinal

Sonra siz Kıyamet günü muhakkak ba'solunacaksınız.

17

Sadeleştirilmiş

Yemin olsun biz, sizin üstünüzde yedi yol yarattık. Biz, yaratmaktan habersiz değiliz.

Orijinal

Filhakıka biz, sizin fevkınızda yedi tarıyk yarattık ve halktan gafil olmadık.

18

Sadeleştirilmiş

Gökten uygun bir ölçüde yağmur indirip onu yerde durgunlaştırdık. Bizim onu gidermeye de elbet gücümüz yeter.

Orijinal

Ve Semadan bir kader ile bir su indirdik de onu yerde iskân eyledik, halbuki biz onu giderivermeğe de şübhesiz kadiriz.

19

Sadeleştirilmiş

Böylece onun (yağmurun) sayesinde sizin yararınıza hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik ki, bunlarda sizin için bir çok meyveler vardır ve siz onlardan yersiniz.

Orijinal

Öyle iken durdurduk da onunla sizin için hurmalıklar, üzümlükler kabîlinden bağlar, bağçeler yaptık ki içlerinde sizin için bir çok yemişler var onlardan yer ve geçiniriz.

20

Sadeleştirilmiş

Tûrı Sinâ'da (dahi) yetişen bir ağaç da meydana getirdik ki, bu ağaç, hem yağ, hem de yiyenlerin ekmeğine katık edecekleri (zeytin) verir.

Orijinal

Ve bir ağaç ki Turı siynadan çıkar, yağ ve yiyenlere bir katıkla biter.

21

Sadeleştirilmiş

Hayvanlarda da sizin için elbette ibretler vardır. Onların karınlarındakilerden size içiririz. Onlarda sizin için birtakım faydalar daha vardır; ayrıca etlerini yersiniz.

Orijinal

En'amda da sizin için cidden bir ıbret vardır, karınlarındakinden sizi iska ediyoruz sizin için de onlarda hem bir çok menafi' vardır, hem de onlardan yersiniz.

22

Sadeleştirilmiş

Hem onlara ve hem gemiye yüklenirsiniz.

Orijinal

Hem onlara ve hem gemiye yüklenirsiniz.

23

Sadeleştirilmiş

And olsun biz, Nûh'u kavmine gönderdik. "Ey kavmim dedi, Allah'a kulluk edin. O'ndan başka tanrınız yoktur. Hâlâ sakınmaz mısınız?"

Orijinal

Celâlim hakkı için biz Nuhu kavmine Resul gönderdik de dedi ki: ey benim kavmim: Allaha ıbadet edin, ondan başka bir tanrınız yoktur, binaenaleyh korunmaz mısınız?

24

Sadeleştirilmiş

Bunun üzerine, kavminin içinden kâfir kodaman topluluğu "Bu, dediler, tıpkı sizin gibi bir beşer olmaktan başka bir şey değildir. Size üstün ve hakim olmak istiyor. Eğer Allah (peygamber göndermek) isteseydi, muhakkak ki bir melek gönderirdi. Biz geçmişteki atalarımızdan böyle bir şey duymadık."

Orijinal

Bunun üzerine kavminden küfreden kodaman güruh şöyle dedi: bu, başka değil, ancak sizin gibi bir beşer, üstünüze geçmek istiyor, eğer Allah dilese idi elbette bir takım Melekler gönderirdi, biz evvelki atalırımız içinde bunu işitmedik.

25

Sadeleştirilmiş

"Bu, yalnızca kendisinde delilik bulunan bir kimsedir. Öyle ise, bir süreye kadar ona katlanıp (durumu) gözetleyin bakalım."

Orijinal

Her halde o öyle bir adam ki kendisinde bir cinnet var, binaenaleyh gözetin bunu bir zamana kadar.

26

Sadeleştirilmiş

Nuh: "Rabbim! dedi, beni yalana çıkarmalarına karşı bana yardım et!"

Orijinal

Dedi: ya rab! Beni tekzib etmelerine karşı sen bana nusrat ver.

27

Sadeleştirilmiş

Bunun üzerine ona şöyle vahyettik: Bizim nezaretimiz altında ve vahyimizle gemiyi yap. Bizim emrimiz gelip de tandır kaynayınca, her cinsten eşler halinde iki tane ve bir de içlerinden, daha önce kendisi aleyhinde hüküm verilmiş olanların dışındaki aileni gemiye al. Zulmetmiş olanlar konusunda bana hiç yalvarma! Zira onlar kesinlikle boğulacaklardır!

Orijinal

Biz de ona şöyle vahyettik: bizim nezaretimiz ve vahyimizle gemiyi yap, sonra emrimiz gelip de tennur feveran edince hemen ona topundan bir iki çift ve aleyhinde söz sebketmiş olandan başka ehlini sok ve o zulm edenler hakkında bana bir hıtabda bulunma, çünkü onlar gark olunacaklardır.

28

Sadeleştirilmiş

Sen, yanındakilerle beraber gemiye yerleştiğinde: "Bizi zalimler topluluğundan kurtaran Allah'a hamdolsun" de.

Orijinal

Binaenaleyh sen maıyyetindekilerle geminin üzerine çıktığında da de ki: hamd o Allaha ki bizi o zalim kavminden kurtardı.

29

Sadeleştirilmiş

Ve de ki: "Rabbim! Beni mübarek bir yere indir. Sen, konuklatanların en hayırlısısın."

Orijinal

Ve de ki: rabbım! Beni bir mübarek menzile kondur, konuklıyanların en hayırlısı sensin.

30

Sadeleştirilmiş

Şüphesiz bunda sizin için birtakım ibretler vardır. Çünkü biz, kullarımızı böyle denemişizdir.

Orijinal

İşte bunda çok âyetler vardır ve hakıkat biz pek imtihancıyızdır.

31

Sadeleştirilmiş

Sonra onların ardından bir başka nesil getirdik.

Orijinal

Sonra arkalarından başka bir karn inşa eyledik.

32

Sadeleştirilmiş

Bunun üzerine, onlar arasından kendilerine, "Allah'a kulluk edin; çünkü sizin O'ndan başka bir tanrınız yoktur. Hâlâ Allah'tan korkmaz mısınız? (mesajını ileten) bir resul gönderdik.

Orijinal

Onların içinde de kendilerinden bir Resul gönderdik şöyle ki: Allaha ıbadet edin ondan başka bir tanrınız yok, artık korunmaz mısınız?

33

Sadeleştirilmiş

Onun kavminden, kâfir olup ahirete ulaşmayı yalanlayan ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz kodaman güruh dedi ki: "Bu dediler, sadece sizin gibi bir insandır; sizin yediğinizden yer, sizin içtiğinizden içer."

Orijinal

Dünya hayatta kendilerine refah verdiğimiz halde küfredip Âhıret likasını tekzib eyliyen kavminden o (mele') kodaman güruh ise şöyle dedi: «bu başka değil, ancak sizin gibi bir beşer, yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor.

34

Sadeleştirilmiş

"Gerçekten, tıpkı kendiniz gibi bir beşere itaat ederseniz herhalde ziyan edersiniz."

Orijinal

ve şayet sizin gibi kat'ıyyen husrandasınızdır.

35

Sadeleştirilmiş

"Size, öldüğünüz, toprak ve kemik yığını haline geldiğinizde, mutlak surette sizin (tekrar) meydana çıkarılacağınızı mı vaad ediyor?"

Orijinal

Siz öldüğünüz ve bir toprak, bir yığın kemik olduğunuz vakıt muhakkak çıkarılacaksınız diye mi va'dediyor?

36

Sadeleştirilmiş

"Heyhât o size vaad edilen şey ne kadar uzak!"

Orijinal

Heyhât o va'dolunduğunuz şey ne kadar uzak.

37

Sadeleştirilmiş

"Dünya hayatından başka gerçek yoktur. (Kimimiz) ölürüz, (kimimiz) yaşarız; bir daha diriltilecek değiliz."

Orijinal

O, bizim Dünya hayatımızdan başka bir şey değildir, ölürüz ve yaşarız, fakat biz ba's olunmayız.

38

Sadeleştirilmiş

"Bu adam, sadece Allah hakkında yalan uyduran bir kimsedir; biz ona inanmıyoruz."

Orijinal

O ancak öyle bir adam ki bir yalanı Allaha iftira etti, biz ona inanacak değiliz.

39

Sadeleştirilmiş

O Peygamber: "Rabbim, dedi, beni yalanlamalarına karşı bana yardımcı ol!"

Orijinal

Ya rab! dedi: beni tekzib ettikleri cihetle öcümü al.

40

Sadeleştirilmiş

Allah şöyle buyurdu: "Pek yakında onlar pişman olacaklar!"

Orijinal

Buyurdu ki: az bir zamanda nâdim olacaklar.

41

Sadeleştirilmiş

Nitekim, Hak tarafından korkuç bir ses yakalayıverdi onları! Kendilerini hemen çepeçevre kuşattık. Zalimler topluluğunun canı cehenneme!

Orijinal

Derken onları sayha, bihakkın alıverdi de kendilerini bir seyl süpürüntüsü yapıverdik, artık öyle bir defolmuş oldu ki o kavm, o zalimler!

42

Sadeleştirilmiş

Sonra onların ardından bir başka nesil getirdik.

Orijinal

Sonra arkalarından başka karnlar inşâ ettik.

43

Sadeleştirilmiş

Hiçbir ümmet, ecelini ne öne alabilir, ne de erteleyebilir.

Orijinal

Hiç bir ümmet, ecelini sebkedemez ve geriletemezler.

44

Sadeleştirilmiş

Sonra biz peyderpey peygamberlerimizi gönderdik. Herhangi bir ümmete peygamberlerinin geldiği her defasında, onlar bu peygamberi yalanladılar; biz de onları birbiri ardından (yokluğa) yuvarladık ve onları efsâne yaptık. Artık iman etmeyen kavmin canı cehenneme!

Orijinal

Sonra ardı ardına Resullerimizi gönderdik, her ümmetle Resulü geldikçe onu tekzib ettiler, biz de onları birbiri ardınca yuvarladık ve hepsini birer efsâne yaptık, artık defolsun öyle bir kavim ki iymana gelmezler.

45

Sadeleştirilmiş

Sonra birtakım âyetlerimiz ve açık bir ferman ile Musa'yı ve kardeşi Harun'u gönderdik.

Orijinal

Sonra bir takım âyetlerimiz ve açık bir ferman ile Musâyı ve kardeşi Harûnu gönderdik.

46

Sadeleştirilmiş

Firavun'a ve ileri gelenlerine de (gönderdik). Bunun üzerine onlar kibire kapıldılar ve ululuk taslayan zorba bir kavim oldular.

Orijinal

Fir'avna ve cem'ıyyetine de bunlar kibirlerine yediremediler ve dik başlı bir kavm idiler.

47

Sadeleştirilmiş

Onun için: Biz, dediler, "kavimleri bize kölelik ederken bizim benzerimiz olan bu iki adama inanacak mıyız?"

Orijinal

Onun için biz, dediler, bizim gibi iki beşere iyman mı ederiz? Halbuki onların kavmi bize kulluk ediyor.

48

Sadeleştirilmiş

Böylece onları yalanladılar, bu yüzden de helâk edilenlerden oldular.

Orijinal

Bu suretle onları tekzib ettiler de helâk edilenlerden oldular.

49

Sadeleştirilmiş

Yemin olsun biz Musa'ya belki onlar yola gelirler diye, o kitabı da verdik.

Orijinal

Şanım hakkı için berikiler doğru yolu tutabilsinler diye Musâya o kitabı da verdik.

50

Sadeleştirilmiş

Meryemoğlunu ve annesini de (kudretimize) bir alâmet kıldık; onları, yerleşmeye elverişli, sulu bir tepeye yerleştirdik.

Orijinal

İbni Meryemi de anasiyle bir âyet kıldık ve ikisini bir oturaklı ve temiz sulu bir tepeye barındırdık.

51

Sadeleştirilmiş

Ey peygamberler! Temiz ve helal olan şeylerden yiyin; güzel amel ve hareketlerde bulunun. Çünkü ben sizin yaptıklarınızı bilirim.

Orijinal

Ey Resuller! Halâl ve hoş şeylerden yiyin ve güzel işler yapın, çünkü ben ne yaparsınız tamamen bilirim.

52

Sadeleştirilmiş

"Ve işte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet ve ben de sizin Rabbinizim. Öyle ise benden sakının." (denildi).

Orijinal

Ve işte bu sizin ümmetiniz bir tek ümmet ve rabbınız da ben, artık hep bana korunun.

53

Sadeleştirilmiş

Derken insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça böldüler. Her grup, kendinde bulunan ile sevinip böbürlendi.

Orijinal

Derken kumandalarını aralarında kitab kitab parçalaştılar, her hızib kendilerininkine güveniyor.

54

Sadeleştirilmiş

Sen şimdi onları bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!

Orijinal

Şimdi sen onları bırak dalgınlıkları içinde tâ bir deme kadar.

55

Sadeleştirilmiş

Sanıyorlar mı ki, onlara verdiğimiz servet ve oğullar ile,

Orijinal

Kendilerine imdad ettiğimiz mal ve evlâd ile sanıyorlar mı ki.

56

Sadeleştirilmiş

Kendilerine faydalar sağlamak için can atıyoruz. Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.

Orijinal

Onların hakıkaten hayırlarına müsareat ediyoruz Hayır, şuurları yok.

57

Sadeleştirilmiş

Rablerine olan saygıdan dolayı titreyenler,

Orijinal

Her halde rablarının haşyetinden titreyenler.

58

Sadeleştirilmiş

Rablerinin âyetlerine iman edenler,

Orijinal

Ve rablarının âyetlerine iyman edenler.

59

Sadeleştirilmiş

Rablerine ortak tanımayanlar,

Orijinal

Ve rablarına hiç şirk koşmıyanlar.

60

Sadeleştirilmiş

Ve, Rablerine dönecekleri için yapmakta oldukları işleri kalpleri titreyerek yapanlar;

Orijinal

Ve rablarının huzuruna varacaklarından yürekleri çarparak vergilerini verenler.

61

Sadeleştirilmiş

İşte onlar, iyiliklere koşuşurlar ve iyilik için yarışırlar.

Orijinal

İşte bunlar hayırlarda sür'at yarışı yaparlar ve hem onun için ileri giderler.

62

Sadeleştirilmiş

Biz hiç kimseyi, gücünün yettiğinden başkası ile yükümlü kılmayız. Nezdimizde hakkı söyleyen bir kitap vardır ve onlar haksızlığa uğratılmazlar.

Orijinal

Maamafih biz kimseye vüs'unden başka teklif etmeyiz, ve nezdimizde bir kitab vardır hakkı söyler, onlar da zulm edilmezler.

63

Sadeleştirilmiş

Hayır, onların kalpleri bu hususta cehalet içindedir. Ayrıca onların bundan öte birtakım kötü işleri vardır ki, onlar bu işleri yapar dururlar.

Orijinal

Fakat onların kalbleri bundan bir dalgınlık içindedir, hem onların ondan başka bir takım işleri vardır ki hep onlar için çalışırlar.

64

Sadeleştirilmiş

Nihayet, refah ve bolluk içinde olanlarını sıkıntıya uğrattığımızda, bakarsın ki onlar feryadı basarlar.

Orijinal

Nihayet refahlı olanlarını azâba çekiverdiğimiz zaman hemen feryada başlıyacaklardır.

65

Sadeleştirilmiş

Boşuna feryad etmeyin bugün! Zira bizden yardım göremeyeceksiniz.

Orijinal

Feryad etmeyin bu gün, çünkü siz bizden kurtarılamazsınız.

66

Sadeleştirilmiş

Çünkü âyetlerimiz size okunurdu da, buna karşı siz arkanızı dönerdiniz.

Orijinal

Karşınızda âyetlerim okunuyordu da siz ardınıza dönüyordunuz.

67

Sadeleştirilmiş

Kafa tutardınız ve geceleyin hezeyanlar savururdunuz.

Orijinal

Ona kafa tutarak, müsamere yaparak hezeyanlar ediyordunuz.

68

Sadeleştirilmiş

Onlar bu sözü (Kur'ân'ı) hiç düşünmediler mi? Yoksa kendilerine, daha önce geçmişteki atalarına gelmeyen bir şey mi geldi?

Orijinal

Ya hâlâ o kelâmı tedebbür etmezler mi? Yoksa onlara evvelki atalarına gelmemiş bir şey mi geldi?

69

Sadeleştirilmiş

Yoksa peygamberlerini tanımadılar da bu yüzden mi onu inkâr ediyorlar?

Orijinal

Yoksa Peygamberlerini tanımadılar mı da onun için inkâr ediyorlar?

70

Sadeleştirilmiş

Yoksa onda bir delilik olduğunu mu söylüyorlar? Aksine o, kendilerine hakkı getirmiştir. Halbuki onlar haktan hoşlanmamaktadırlar.

Orijinal

Yoksa onda bir Cinnet var, mı diyorlar? Hayır, o onlara hakk ile geldi fakat ekserisi hakkı hoşlanmıyorlar.

71

Sadeleştirilmiş

Eğer hak, onların kötü arzu ve isteklerine uysaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunan kimseler bozulur giderdi. Hayır, biz onlara şan ve şereflerini getirdik; fakat onlar kendi şereflerine sırt çevirirler.

Orijinal

Eğer hak onların keyflerine tâbi' olsa idi Semavât ve Arz ve bunlardaki kimseler kat'ıyyen fâsid olurdu, hayır, biz onlara unutulmaz ders olacak zikirlerini getirdik de onlar zikirlerinden ı'raz ediyorlar.

72

Sadeleştirilmiş

(Resulüm!) Yoksa sen onlardan bir haraç mı istiyorsun? Rabbinin vergisi daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.

Orijinal

Yoksa sen onlardan bir haraç mı istiyorsun? Rabbının harâcı daha hayırlıdır, hem o, rezzakların en hayırlısıdır.

73

Sadeleştirilmiş

Gerçek şu ki sen onları doğru bir yola çağırıyorsun.

Orijinal

Doğrusu sen onları dosdoğru bir caddeye çağırıyorsun.

74

Sadeleştirilmiş

Fakat ahirete inanmayanlar ise, ısrarla yoldan çıkmaktadırlar.

Orijinal

Fakat Âhırete inanmıyanlar caddeden sapmaktadırlar.

75

Sadeleştirilmiş

Eğer onlara acıyıp da için de bulundukları sıkıntıyı giderseydik, iyice körleşerek azgınlıklarında büsbütün direnirlerdi.

Orijinal

Eğer biz onlara acıyıb da baskılarını açıversek mutlaka tuğyanlarında ınad eder hiç bir şey görmezler.

76

Sadeleştirilmiş

Yemin olsun, biz onları sıkıntıya düşürdük de yine Rablerine boyun eğmediler, tazarru' ve niyazda da bulunmadılar.

Orijinal

Filhakika biz, onları azâba tuttuk da yine rablarına karşı uslanmadılar ve yalvarmıyorlar.

77

Sadeleştirilmiş

Nihayet üzerlerine, azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir de bakarsın ki onlar orada şaşkın ve ümitsiz kalmışlardır!

Orijinal

Nihayet üzerlerine şedid azâblı bir kapı açtığımız vakıt da onun içinde ye'se düşüvereceklerdir.

78

Sadeleştirilmiş

Halbuki sizin için o kulağı, o gözleri ve o gönülleri yaratan O'dur. Ne de az şükrediyorsunuz!

Orijinal

Halbuki sizin için o kulağı, o gözleri, o Gönülleri inşa eden o siz, pek az şükrediyorsunuz.

79

Sadeleştirilmiş

Ve sizi yeryüzünde yaratıp türeden O'dur. Sırf O'nun huzuruna toplanacaksınız.

Orijinal

Ve sizi Arzda yaratıp yayan o, hep ona haşrolunacaksınız.

80

Sadeleştirilmiş

Ve O, yaşatan ve öldürendir; gecenin ve gündüzün değişmesi O'nun eseridir. Hâlâ aklınızı kullanmaz mısınız?

Orijinal

Ve o öldüren ve dirilten o, gece ve gündüzün ıhtilâfı da hep onun için, artık akıllanmıyacak mısınız.

81

Sadeleştirilmiş

Hayır, öncekilerin söylediklerinin benzerini söylediler.

Orijinal

Hayır, evvelkilerin dedikleri gibi dediler.

82

Sadeleştirilmiş

Dediler ki: "Sahi biz, ölüp de bir toprak ve kemik yığını haline gelmişken, mutlaka yeniden diriltileceğiz öyle mi?"

Orijinal

«öldüğünüz ve bir türab, bir yığın kemik olduğumuz vakıt mı, cidden biz mi mutlak ba'solunacağız?

83

Sadeleştirilmiş

"Yemin ederiz ki, gerek bize, gerekse daha önce atalarımıza böyle bir vaadde bulunuldu; (fakat) bu geçmiştekilerin masallarından başka bir şey değildir!"

Orijinal

Yemîn ederiz ki bize de, atalarımıza da bu, bundan evvel va'dolundu, bu eskilerin masallarından başka bir şey değil» dediler.

84

Sadeleştirilmiş

(Resulüm!) de ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin bakalım), bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir?"

Orijinal

Kimin o Arz ve ondaki kimseler, eğer biliyorsanız? De.

85

Sadeleştirilmiş

"Allah'a aittir" diyecekler. "Öyle ise siz hiç düşünüp taşınmaz mısınız?" de.

Orijinal

Allahın diyecekler, o halde düşünmez misiniz? De.

86

Sadeleştirilmiş

"Yedi kat göklerin Rabbi, azametli Arş'ın Rabbi kimdir?" diye sor.

Orijinal

Kim o yedi Semânın rabbı ve o azametli Arşın rabbı? De.

87

Sadeleştirilmiş

"(Onlar da) Allah'ındır." diyecekler. "Şu halde siz Allah'tan korkmaz mısınız?" de.

Orijinal

Allahın diyecekler, o halde korkmaz mısınız? De.

88

Sadeleştirilmiş

"Eğer biliyorsanız (söyleyin), her şeyin melekûtu (mülkiyeti ve yönetimi) kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan; fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç olmayan) kimdir?" diye sor.

Orijinal

Kim o her şeyin melekûtü yedinde ve o kayırır da ona karşı kayırılmaz olan eğer ılminiz varsa? de.

89

Sadeleştirilmiş

"(Bunlar da) Allah'ındır." diyecekler. "Öyle ise nasıl olur da büyülenirsiniz?" de.

Orijinal

Allahın diyecekler, o halde nereden büyüleniyorsunuz? De.

90

Sadeleştirilmiş

Doğrusu biz onlara hakkı getirdik; onlar ise cidden yalancıdırlar.

Orijinal

Doğrusu biz onlara hakkı getirdik ve şüphesiz onlar yalancılar.

91

Sadeleştirilmiş

Allah evlat edinmemiştir; O'nunla beraber hiçbir ilâh da yoktur. Aksi takdirde her ilâh kendi yarattığını sevk ve idare eder ve bir gün mutlaka onlardan biri diğerine galip gelirdi. Allah, onların yakıştırdıkları şeylerden münezzehtir.

Orijinal

Allah, hiç veled ittihaz etmedi, beraberinde bir tanrı da yok O surette her tanrı kendi yarattığı ile giderdi ve elbette biri diğerine kibrederdi, o isnad ettikleri vasıflardan sübhan o Allah.

92

Sadeleştirilmiş

Allah, gaybı da, açık olanı da bilir. O, müşriklerin ortak koştukları şeylerden çok yüce ve münezzehtir.

Orijinal

O gaybü şehadetin âlimi, binaenaleyh onların koştukları çok yüksek.

93

Sadeleştirilmiş

(Resulüm!) De ki: Rabbim! Eğer onlara yöneltilen tehdidi (dünyevî sıkıntıyı ve uhrevî azabı) mutlaka göstereceksen,

Orijinal

De ki: rabbım! eğer onlara edilen vaîdi bana behemehal göstereceksen.

94

Sadeleştirilmiş

Bu durumda beni, o zalimler topluluğunda bulundurma, Rabbim!

Orijinal

Beni o zalimler güruhunda bulundurma rabbım!

95

Sadeleştirilmiş

Biz, onlara yönelttiğimiz tehdidi sana göstermeye elbette ki kadiriz.

Orijinal

Şübhesiz ki siz, onlara yaptığımız vaîdi sana göstermeğe elbette kadiriz.

96

Sadeleştirilmiş

Sen, kötülüğü en güzel bir tutumla sav, çünkü biz onların yakıştırmakta oldukları şeyi çok iyi bilmekteyiz.

Orijinal

Sen o kötülüğü en güzel olan hasletle def'et, biz, onların ne halt edeceklerini daha iyi biliriz.

97

Sadeleştirilmiş

Ve de ki: Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım!

Orijinal

Ve de ki: sana sığınırım rabbım! O Şeytanların dürtüşmelerinden.

98

Sadeleştirilmiş

Onların yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.

Orijinal

Ve sana sığınırım rabbım! huzuruma gelmelerinden.

99

Sadeleştirilmiş

Nihayet onlardan (müşriklerden) birine ölüm gelip çattığında, "Rabbim, der, lütfen beni (dünyaya) geri gönder,"

Orijinal

Nihayet Her birine ölüm geldiği vakıt diyecek ki: rabbım! döndür, döndür beni döndür.

100

Sadeleştirilmiş

"Ta ki, boşa geçirdiğim dünyada iyi iş (ve hareketler) yapayım." Hayır! Onun söylediği bu söz (boş) laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar (süren) bir berzah vardır.

Orijinal

Belki ben o baktığımda salih bir amel işlerim, hayır hayır! O bir kelimedir ki onu o söyler, ötelerinden ise bir berzah vardır, tâ ba's olunacakları güne kadar.

101

Sadeleştirilmiş

Sûr'a üflendiği zaman aralarında artık ne soysop (çekişmesi) vardır, ne de birbirlerini soruşturacaklardır.

Orijinal

O vakıt Sûr üfürüldü mü artık beyinlerinde o gün ne ensab vardır ne de soruşurlar.

102

Sadeleştirilmiş

Böylece kimlerin tartıları ağır basarsa, işte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.

Orijinal

O zaman her kimin tartıları ağır gelirse işte onlar o felâh bulanlardır.

103

Sadeleştirilmiş

Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; (çünkü onlar) ebedî cehennemdedirler.

Orijinal

Her kimin de tarıları yeğni gelirse işte onlar kendilerine yazık edenler, Cehennemde kalanlardır.

104

Sadeleştirilmiş

Orada dişleri sırıtır halde iken ateş yüzlerini yalar.

Orijinal

Ateş yüzlerini yalar, o halde ki içinde dişleri sırıtır.

105

Sadeleştirilmiş

(Allah Teâlâ,) Size âyetlerim okunurdu da, siz onları yalanlardınız değil mi?.. der.

Orijinal

Değil mi idi âyetlerim size okunuyor du siz onları tekzib ediyordunuz?

106

Sadeleştirilmiş

Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz, bir sapıklar topluluğu idik.

Orijinal

Rabbımız! derler: bize şekavetimiz galebe etti ve biz bir sapgın bir kavm idik.

107

Sadeleştirilmiş

Rabbimiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha (ettiklerimize) dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız.

Orijinal

Ey bizim rabbımız! çıkar bizleri bundan, döner bir daha edersek her halde bizler zalimiz.

108

Sadeleştirilmiş

(Allah) buyurur ki: Alçaldıkça alçalın orada! Bana konuşmayın artık.

Orijinal

Buyurur ki sinin orada, söylemeyin bana.

109

Sadeleştirilmiş

Çünkü kullarımdan bir zümre "Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi bağışla, bize merhamet et, sen, merhametlilerin en iyisisin." diyorlardı.

Orijinal

çünkü kullarımdan bir fırka vardı «rabbena amenna fağfirlena verhamna fein udna feinna zalimun» diyorlardı da.

110

Sadeleştirilmiş

İşte siz onları alaya aldınız; sonunda bu davranışınız size beni yâd etmeyi unutturdu; çünkü siz onlara gülüyordunuz.

Orijinal

siz onları mashara yerine tutunuz, hattâ size benim yâdımı unutturdular, onlara öyle gülüyordunuz.

111

Sadeleştirilmiş

Bugün ben onlara, sabrettiklerinin karşılığını verdim; onlar, hakikaten muradlarına erenlerdir.

Orijinal

İşte onlara ben sabretmelerine mukabil bu gün bu mükâfatı verdim, onlardır onlar, murada erenler.

112

Sadeleştirilmiş

(Allah inkârcılara) "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" diye sorar.

Orijinal

Arzda seneler sayısı ne kadar kaldınız? Buyurur.

113

Sadeleştirilmiş

"Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. İşte bilenlere sor." derler.

Orijinal

Bir gün veya bir günün birazı, sayanlara sor derler.

114

Sadeleştirilmiş

(Allah) buyurur ki: Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz (bunu) bilmiş olsaydınız!

Orijinal

Buyurur ki bilmiş olsanız cidden pek az kaldınız.

115

Sadeleştirilmiş

Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?

Orijinal

Ya zannettiniz mi ki biz, sizi sırf bir abes yarattık? ve siz, bize irca' edilmiyeceksiniz?

116

Sadeleştirilmiş

Mutlak hâkim ve hak olan Allah, çok yücedir. O'ndan başka ilâh yoktur. O, bereketli Arş'ın sahibidir.

Orijinal

Demek ki Allah, o hak padişah yüksek çok yüksek, başka tanrı yok ancak o, o Arşı kerîmin rabbı.

117

Sadeleştirilmiş

Her kim Allah ile birlikte diğer bir tanrıya taparsa ki bu hususla ilgili hiçbir delili yoktur o kimsenin hesabı ancak Rabbinin nezdindedir. Şurası muhakkak ki, kâfirler kurtuluşa eremezler.

Orijinal

Ve her kim Allahın beraberinde diğer bir tanrı da'vâ ederse onun ona hiç bir bürhanı yoktur ve ancak rabbının ındinde hisabı vardır, hak bu ki kâfirler felâh bulmazlar.

118

Sadeleştirilmiş

Resulüm! De ki: "Rabbim, bağışla ve merhamet et! Sen merhametlilerin en iyisisin."

Orijinal

Hem şöyle de: «Râbbım! bana magrifet, merhamet buyur, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.».

 

Elmalılı Meâli (Elmalılı M. Hamdi Yazır)

 

0 ﴿