26-ŞUARA1Sadeleştirilmiş Tâ, Sîn, Mîm. Orijinal Ta, Sin, Mim. 2Sadeleştirilmiş Bunlar sana apaçık kitabın âyetleridir. Orijinal Bunlar sana o mübin kitabın âyetleri. 3Sadeleştirilmiş (Resulüm!) Onlar iman etmiyorlar diye adeta kendine kıyacaksın! Orijinal Sen âdetâ kendine kıyacaksın mü'min olmıyacaklar diye. 4Sadeleştirilmiş Biz dilersek onların üzerlerine gökten bir âyet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilekalır. Orijinal Dilersek üzerlerine Semadan bir âyet indiriveririz de ona boyunları eğile kalır. 5Sadeleştirilmiş Bununla beraber kendilerine O Rahmân'dan yeni bir öğüt gelmeyedursun, ille ondan yüz çevirirler. Orijinal Bununla beraber Rahmandan kendilerine yeni bir zikir gelmiyor ki ondan yüz çevirmiş olmasınlar. 6Sadeleştirilmiş Üstelik (ona) "yalandır" dediler; fakat onlara alay edip durdukları şeyin haberleri yakında gelecektir. Orijinal Evet tekzib etmekteler, fakat onlara o istihza ettikleri şeyin müdhiş haberleri gelecek. 7Sadeleştirilmiş Yeryüzüne bir bakmadılar mı? Biz orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirmişiz. Orijinal Arza bir bakmadılar da mı? biz onda her hoş çiftten ne kadar bitirmişiz. 8Sadeleştirilmiş Şüphesiz ki bunda mutlak bir âyet (nişane) vardır; ama onların çoğu iman etmezler. Orijinal Şübhesiz ki bunda mutlak bir âyet var, hemde ekserîsi mü'min olmadı. 9Sadeleştirilmiş Ve şüphe yok ki Rabbin, galip ve engin merhamet sahibidir. Orijinal Ve şübhesiz ki rabbın o öyle azîz, öyle rahîm. 10Sadeleştirilmiş Bir vakit de Rabbin, Musa'ya nida edip "Git o zalim kavme" dedi. Orijinal Bir vakıt da rabbın, Musaya nidâ buyurdu: git o zalim kavme dedi. 11Sadeleştirilmiş "Firavun kavmine, hâlâ sakınmayacaklar mı?" Orijinal Fir'avn kavmine, daha sakınmıyacaklar mı? 12Sadeleştirilmiş (Musa) şöyle seslendi: "Ya Rab! Doğrusu ben korkarım ki beni yalancı sayarlar." Orijinal Yarab! dedi: doğrusu ben korkarım ki beni tekzib ederler. 13Sadeleştirilmiş "Ve göğsüm daralır, dilim dönmez, onun için Harun'a da elçilik ver." Orijinal ve Göğsüm daralır, dilim açılmaz, onun için Harûna da risalet ver. 14Sadeleştirilmiş "Hem onların bana isnad ettikleri bir suç var. Ondan dolayı korkarım ki, hemen beni öldürürler." Orijinal Hem onlara üzerinde bir günah var, ondan dolayı korkarım ki hemen beni öldürürler. 15Sadeleştirilmiş (Allah): "Hayır hayır" buyurdu, "haydi ikiniz âyetlerimizle (mucizelerimizle) gidin. Şüphesiz ki, biz sizinle beraberiz. (Onları) işitiyoruz." Orijinal Hayır, buyurdu: haydi ikiniz bir, âyetlerimizle gidin, her halde biz sizinle beraberiz, dinliyoruzdur. 16Sadeleştirilmiş "Haydin Firavun'a gidin de deyin ki: İnan biz, âlemlerin Rabbinin elçisiyiz. Orijinal Haydin Fir'avne varın da deyin: inan biz, rabbülaleminin resulüyüz. 17Sadeleştirilmiş İsrail oğullarını bizimle beraber gönder." Orijinal Beni İsraili bizimle beraber salıver. 18Sadeleştirilmiş "Â, dedi, biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının bir çok yıllarını aramızda geçirmedin mi?" Orijinal Â, dedi: seni çocukken bizde büyütmedik mi? hem bizde ömründen senelerce kaldın. 19Sadeleştirilmiş "Sonunda o yaptığın (kötü) işi de yaptın. Sen nankörün birisin!" Orijinal Hem de o yaptığın fi'li yaptın, o halde sen o nankör kâfirlerdensin. 20Sadeleştirilmiş Musa, "Ben, dedi, o işi o anda yaptım ki şaşkınlardandım." Orijinal O vakıt, dedi: o fi'li yaptım şaşkınlardandım. 21Sadeleştirilmiş "Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı." Orijinal Onun üzerine vaktâki sizden korktum, içinizden kaçtım, derken rabbım bana huküm ihsan buyurdu ve beni mürselinden kıldı. 22Sadeleştirilmiş "O başıma kaktığın nimet de (aslında) İsrail oğullarını kendine köle edinmiş olmandır. " Orijinal O başıma kakdığın bir ni'met de Beni İsraili kul, köle edinmiş olmandır. 23Sadeleştirilmiş Firavun şöyle dedi: "Âlemlerin Rabbi dediğin nedir ki?" Orijinal Fir'avn, rabbülâlemin de nedir? Dedi. 24Sadeleştirilmiş Musa cevap olarak: "Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız (itiraf edersiniz ki) O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbi'dir." Orijinal Göklerin ve Yerin ve bütün aralarındakilerin rabbı, eğer ehli yakîn iseniz dedi. 25Sadeleştirilmiş (Firavun) etrafında bulunanlara: "İşitmiyor musunuz?" dedi. Orijinal Etrafındakilere dinlemezmisiniz? Dedi. 26Sadeleştirilmiş Musa dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, daha önce ki atalarınızın da Rabbidir." Orijinal Rabbinizin ve evvelki atalarınızın rabbı dedi. 27Sadeleştirilmiş (Firavun): "Size gönderilen bu elçiniz mutlaka delidir" dedi. Orijinal Her halde size gönderilmiş olan resulünüz mutlak mecnun dedi. 28Sadeleştirilmiş Musa devamla şöyle söyledi: "Şayet aklınızı kullansanız (anlarsınız ki), O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir." Orijinal Meşrık ve Mağrıbın ve bütün aralarındakilerin rabbı, eğer siz âkıl iseniz dedi. 29Sadeleştirilmiş Firavun: "Benden başkasını ilâh tutarsan, Yemin olsun ki seni zindana kapatılmışlardan ederim" dedi. Orijinal Yemin ederim ki dedi: eğer benden başka bir ilâh tutarsan seni mutlak ve muhakkak zindandakilerden ederim. 30Sadeleştirilmiş Musa sordu: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsam da mı?" Orijinal Ya, dedi: sana ap açık isbat edecek bir şey getirdimse demi? 31Sadeleştirilmiş Firavun: "Haydi getir onu bakayım, doğrulardan isen" dedi. Orijinal Haydi, dedi: getir onu bakayım sadıklardan isen. 32Sadeleştirilmiş Bunun üzerine Musa asâsını bırakıverdi; apaçık bir ejderha oluverdi. Orijinal Bunun üzerine Asasını bırakıverdi, ap açık bir ejderha kesiliverdi. 33Sadeleştirilmiş Elini de (koynundan) çekti çıkardı; bakanlara bembeyaz (görünen, nur saçan bir şey) oluverdi. Orijinal Bir de elini çekti çıkardı, o da bakanlara bem beyaz oluverdi. 34Sadeleştirilmiş Firavun çevresinde bulunan ileri gelenlere: "Bu dedi, herhalde çok bilgili bir sihirbaz!" Orijinal Etrafındaki cem'ıyyete bu, dedi: her halde bilgiç bir sihirbaz. 35Sadeleştirilmiş "Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?" Orijinal Sihrile sizi yerinizden çıkarmak istiyor, binaenaleyh ne emredersiniz? 36Sadeleştirilmiş Dediler ki: "Bunu ve kardeşini eğle, şehirlere de toplayıcılar gönder." Orijinal Bunu ve kardeşini dediler; eğle, şehirlere de derleyiciler yolla. 37Sadeleştirilmiş "Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler." Orijinal Bütün bilgiç sihirbazları getirsinler. 38Sadeleştirilmiş Böylece, sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde bir araya getirildi. 39Sadeleştirilmiş Halka, "Siz de toplanıyor musunuz? (Haydi çabuk olun)" denildi. Orijinal Bu suretle ma'lûm bir gün miykat ta'yin olunarak sihirbazlar cemolundu. 40Sadeleştirilmiş "Üstün gelirlerse herhalde sihirbazlara uyarız" dediler. Orijinal Bu suretle ma'lûm bir gün miykat ta'yin olunarak sihirbazlar cemolundu. 41Sadeleştirilmiş Sihirbazlar geldiklerinde Firavun'a "Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vardır, değil mi?" dediler. Orijinal Derken vaktâ ki sihirbazlar geldiler Firavne elbette: biz galip gelirsek bize mutlak ecir var ya? Dediler. 42Sadeleştirilmiş Firavun cevaben: "Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, gözde kimselerden olacaksınız" dedi. Orijinal Evet, dedi: hem siz o vakıt muhakkak mukarrebîndensiniz. 43Sadeleştirilmiş Musa onlara "Atın, ne atacaksanız" dedi. Orijinal Mûsâ onlara atın dedi: siz ne atacaksanız. 44Sadeleştirilmiş Bunun üzerine iplerini ve değneklerini attılar ve "Firavun'un kudreti hakkı için şüphesiz elbette bizler galip geleceğiz" dediler. Orijinal Hemen iplerini ve sopalarını ortaya attılar ve Firavnin ızzeti hakkı için elbette biz galibiz, şüphesiz, dediler. 45Sadeleştirilmiş Ardından Musa asâsını attı; bir de ne görsünler, onların uydurduklarını yutuyor! Orijinal Mûsâ da Asasını koyuverdi, bir de baktılar ki o, her ne dolap çeviriyorlarsa yutuyor. 46Sadeleştirilmiş Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar. Orijinal Derhal sihirbazlar secdeye kapandılar. 47Sadeleştirilmiş "İman ettik, dediler, Âlemlerin Rabbine " Orijinal «iyman ettik rabbül'âlemîne. 48Sadeleştirilmiş "Musa ve Harun'un Rabbine!" Orijinal Musâ ve Hârunun rabbına» dediler. 49Sadeleştirilmiş Firavun (kızgınlık içinde) dedi ki: "Ben size izin vermeden O'na iman ettiniz ha! Anlaşıldı ki o size sihri öğreten büyüğünüzmüş! Ama şimdi bileceksiniz: Yemin olsun, ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestireceğim, hepinizi çarmıha gerdireceğim!" Orijinal Ona, dedi: ben size izin vermeden iyman ettiniz, anlaşıldı ki o size sihri ta'lim eden büyüğünüzmüş, o halde mutlak yakında bileceksiniz, çaresiz ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazına kestireceğim, hem muhakkak hepinizi çarmıha gerdireceğim». 50Sadeleştirilmiş "Zararı yok dediler nasıl olsa biz Rabbimize döneceğiz." Orijinal Dediler: zararı yok, her halde biz rabbımıza döneceğiz. 51Sadeleştirilmiş "Herhalde biz müminlerin evveli olduğumuzdan dolayı, Rabbimizin bize mağfiret buyuracağını ümit ederiz" Orijinal Her halde biz mü'minlerin evveli olduğumuzdan dolayı rabbımızın bize mağfiret buyuracağını ümid ederiz. 52Sadeleştirilmiş Biz, Musa'ya: "Kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz" diye vahyettik. Orijinal Hem Musâya şu vahyi yerdik: kullarımı gece yürüt çünkü ta'kıb edileceksiniz. 53Sadeleştirilmiş Firavun da şehirlere (asker) toplayıcılar gönderdi. Orijinal Firavn de şehirlere asker toplayıcılar gönderdi. 54Sadeleştirilmiş "Esasen bunlar, sayıları azar azar, bölük pörçük bir cemaattır." Orijinal Şunlar şübhe yok ki bir şirzimei kaliledirler. 55Sadeleştirilmiş "(Böyle iken) hakkımızda çok gayz (öfke) besliyorlar. " Orijinal Fakat hakkımızda çok gayz besliyorlar. 56Sadeleştirilmiş "Biz ise, elbette uyanık (ve tekvücut) bir cemaatız." (diyor ve dedirtiyordu.) Orijinal Biz ise uyanık ihtiyatlı bir cem'ıyyet bulunuyoruz. Diyordu. 57Sadeleştirilmiş Ama (sonunda) biz, onları (Firavun ve kavmini) bahçelerden, pınarlardan, Orijinal Bu suretle bunları bostanlardan, pınarlardan. 58Sadeleştirilmiş Hazinelerden ve şerefli makamlardan çıkardık. Orijinal Hazinelerden ve Dilruba makamlardan çıkardık. 59Sadeleştirilmiş Ve onlara İsrail oğullarını mirasçı yaptık. Orijinal Ve onları Beni İsraile miras kıldık. 60Sadeleştirilmiş Derken (Firavun ve adamları) güneş doğmuştu ki, onların ardına düştüler. Orijinal Derken arkalarına düştüler Güneş doğmuştu. 61Sadeleştirilmiş İki topluluk birbirini görünce, Musa'nın adamları "Eyvah, yakalandık! dediler. Orijinal Vakta ki iki cemiyet birbirine göründü Musâ’nın eshabı yakalandık dediler. 62Sadeleştirilmiş Musa: "Hayır, aslâ! dedi, Rabbim şüphesiz benimledir, bana yolunu gösterecektir. Orijinal Hayır asla, dedi: rabbım muhakkak benimledir, bana yolunu gösterecektir. 63Sadeleştirilmiş Bunun üzerine Musa'ya "Vur asân ile denize" diye vahyettik; vurunca bir infilak etti, her bölük koca bir dağ gibi oluverdi, Orijinal Bunun üzerine Musâya «vur Asan ile denize» diye vahyeyledik, vurunca bir infilak etti her bölük koca bir dağ gibi oluverdi. 64Sadeleştirilmiş Ötekilerini de buraya yanaştırıvermiştik. Orijinal Ötekileri de buraya yanaştırmıştık. 65Sadeleştirilmiş Musa ve beraberindekilerin hepsini kurtardık, Orijinal Musâyı ve maıyyetindekileri tamamen necata çıkardık. 66Sadeleştirilmiş Sonra da ötekileri suda boğduk. Orijinal Sonra da ötekileri gark ettik. 67Sadeleştirilmiş Şüphesiz bunda bir âyet (ibret) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir. Orijinal Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı. 68Sadeleştirilmiş Ve şüphesiz, işte o Rabbin, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. Orijinal Ve şübhesiz ki rabbın o öyle azîz öyle rahîm. 69Sadeleştirilmiş (Resulüm!) onlara İbrahim'in kıssasını da naklet. Orijinal Onlara İbrahimin kıssasını da oku. 70Sadeleştirilmiş Hani o, babasına ve kavmine, "Neye tapıyorsunuz?" demişti. Orijinal O bir vakıt babasına ve kavmine: siz neye taparsınız? Dedi. 71Sadeleştirilmiş "Birtakım putlara taparız da onlar sayesinde toplanırız" dediler. Orijinal Bir takım putlara taparız da dediler: onlar sayesinde toplanırız. 72Sadeleştirilmiş İbrahim "Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi işitiyorlar mı?" Orijinal Onlar, dedi: dua ettiğiniz vakıt işidirler mi? 73Sadeleştirilmiş "Veya size fayda veya zararları olur mu?" Orijinal Veya size bir menfeat verir yâhud bir zarar ederler mi? 74Sadeleştirilmiş "Yok, dediler, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk." Orijinal Yok dediler: atalarımızı bulduk, böyle yapıyorlardı. 75Sadeleştirilmiş İbrahim dedi ki: "İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?" Orijinal Şimdi, dedi: gördünüz o sizin ve eski atalarınızın taptıklarınızı. 76Sadeleştirilmiş İbrahim dedi ki: "İyi ama, ister sizin, ister önceki atalarınızın olsun, neye taptığınızı (biraz olsun) düşündünüz mü?" Orijinal Şimdi, dedi: gördünüz o sizin ve eski atalarınızın taptıklarınızı. 77Sadeleştirilmiş "Hep onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Rabbi (benim dostumdur)" Orijinal Hep onlar benim düşmanım, ancak o rabbül'âlemîn başka. 78Sadeleştirilmiş "O ki, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir," Orijinal O ki beni yarattı sonra da bana o hidayet eder. 79Sadeleştirilmiş "Beni yediren, içirendir," Orijinal Ve o ki bana o, yedirir, o içirir, 80Sadeleştirilmiş "Hastalandığım zaman bana O, şifâ verir." Orijinal Hastalandığım vakit da bana o şifa verir. 81Sadeleştirilmiş "O ki, benim canımı alacak, sonra diriltecektir. " Orijinal Ve o ki beni öldürür, sonra beni yine diriltir. 82Sadeleştirilmiş "Ve hesap günü, hatamı bağışlayacağını umduğumdur." Orijinal Ve o ki ceza günü ben onun günahımı afivbuyurmasını niyaz ederim. 83Sadeleştirilmiş "Ya Rab! Bana hikmet (hüküm) ver ve beni iyiler (zümresin)e kat." Orijinal Yarab, bana bir huküm ıhsan et ve beni sâlihine ilhak buyur. 84Sadeleştirilmiş "Sonra gelecekler içinde beni doğrulukla anılanlardan eyle!", Orijinal Ve bana sonrakiler içinde bir «lisanı sıdık» tahsıys eyle. 85Sadeleştirilmiş "Ve beni naîm (nimeti bol) cennetin varislerinden eyle!" Orijinal Ve beni naıym cennetinin varislerinden eyle. 86Sadeleştirilmiş "Babamı da bağışla, çünkü o yanlış gidenlerdendir. " Orijinal Babama da mağfiret buyur, çünkü o yanlış gidenlerden idi. 87Sadeleştirilmiş "(İnsanların) diriltilecekleri gün, beni mahcup etme.", Orijinal Ve utandırma beni ba's olunacakları gün. 88Sadeleştirilmiş "O gün ki ne mal fayda verir ne oğullar!" Orijinal O gün ki ne mal faide verir ne oğulları. 89Sadeleştirilmiş "Ancak Allah'a temiz bir kalple gelenler o günde (kurtuluşa erer)." Orijinal Ancak Allaha selim bir kalb ile varan başka. 90Sadeleştirilmiş (O gün) Cennet müttakilere yaklaştırılmıştır. Orijinal Hem müttekiler için cennet yaklaştırılmış. 91Sadeleştirilmiş Azgınlar için de cehennem hortlatılmıştır., Orijinal Azgınlar için de Cehennem hortlatılmıştır. 92Sadeleştirilmiş Onlara, "Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilir. Orijinal Ve bunlara hani nerede o Allahın gayrıdan taptıklarınız? Nasıl size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarıyorlar mı? Denilmekte. 93Sadeleştirilmiş Onlara, "Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, hani nerede? Size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilir. Orijinal Ve bunlara hani nerede o Allahın gayrıdan taptıklarınız? Nasıl size yardım ediyorlar veya kendilerini kurtarıyorlar mı? Denilmekte. 94Sadeleştirilmiş Ve arkasından hep onlar (putlar ve azgınlar) o cehennemin içine fırlatılmaktadırlar. Orijinal Ve arkasından hep onlar o Cehennemin içine fırlatılmaktadır. 95Sadeleştirilmiş Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki, Orijinal Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler. 96Sadeleştirilmiş Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken dediler ki Orijinal Ve bütün o İblis orduları onun içinde birbirleriyle çekişirlerken şöyle demektedirler. 97Sadeleştirilmiş "Vallahi biz, gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz." Orijinal Tallahi biz doğrusu açık bir dalâl içinde imişiz. 98Sadeleştirilmiş "Çünkü biz sizi, âlemlerin Rabbi ile bir seviyede tutuyorduk." Orijinal Çünkü sizi rabbül'âlemîn seviyesinde tutuyorduk. 99Sadeleştirilmiş "Ve bizi hep o günahkarlar saptırdı." Orijinal Ve bizi hep o mücrimler şaşırtmıştı. 100Sadeleştirilmiş "Bak bizim için ne şefaatçiler var," Orijinal Bak şimdi bizim için ne şefaatciler var. 101Sadeleştirilmiş "Ne de yakın bir dost." Orijinal Ne de yakın bir sadîk. 102Sadeleştirilmiş "Ah keşke (dünyaya) bir kere daha dönebilsek de, müminlerden olabilseydik." Orijinal Bari bizim için geriye bir dönmek olsa idi de mü'minlerden olsa idik. 103Sadeleştirilmiş Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır; oysa çokları iman etmiş değillerdir. Orijinal Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı. 104Sadeleştirilmiş Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. Orijinal Ve şüphesiz ki rabbın o öyle azîz öyle rahîm. 105Sadeleştirilmiş Nuh kavmi de peygamberleri yalancılıkla itham etti. Orijinal Ve şüphesiz ki rabbın o öyle azîz öyle rahîm. 106Sadeleştirilmiş Hani kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?" Orijinal O vakıt ki kardeşleri Nuh onlara şöyle demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız? 107Sadeleştirilmiş "Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir Peygamberim. Orijinal Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, bir eminim. 108Sadeleştirilmiş "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." Orijinal Gelin Allahdan korkun, bana itaat edin. 109Sadeleştirilmiş "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafaatımı verecek olan ancak, âlemlerin Rabbidir." Orijinal Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir. 110Sadeleştirilmiş "Gelin, artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." Orijinal Gelin Allahdan korkun bana itaat edin. 111Sadeleştirilmiş "Â, dediler, senin ardına hep düşük kimseler düşmüşken, biz sana hiç inanır mıyız?" Orijinal A, dediler: hiç biz sana inanır mıyız? Senin ardına hep o ezrail düşmüş? 112Sadeleştirilmiş Nuh dedi ki: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur." Orijinal Benim ne ılmim olabilir? dedi: onlar ne yapıyorlarmış. 113Sadeleştirilmiş "Onların hesabı ancak Rabbime aittir. Düşünsenize!" Orijinal Sizin şuurunuz olsa onların hısabı ancak rabbıma aiddir. 114Sadeleştirilmiş "Hem ben iman edenleri kovmaya memur değilim." Orijinal Hem ben iyman edenleri koğmaya me'mur değilim. 115Sadeleştirilmiş "Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım." Orijinal Ben ancak açık, bir nezirim. 116Sadeleştirilmiş Dediler ki: "Ey Nuh! Eğer vazgeçmezsen, iyi bil ki, taşa tutulanlardan olacaksın!" Orijinal And ederiz ki dediler; eğer vazgeçmezsen yâ Nuh! Mutlak ve muhakkak recm edilenlerden olacaksın. 117Sadeleştirilmiş Nuh: "Rabbim! dedi, kavmim beni yalancılıkla itham etti." Orijinal Yâ reb! dedi: anlaşıldı ki kavmım beni tekzib ettiler. 118Sadeleştirilmiş "Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki müminleri kurtar." Orijinal Artık benimle onların arasını nasıl ayırd edeceksen et de bana ve beraberimdeki mü'minlere necat ver. 119Sadeleştirilmiş Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri, o dolu gemide taşıyarak kurtardık. Orijinal Bunun üzerine biz de onu ve beraberindekileri o dolu gemide necata çıkardık. 120Sadeleştirilmiş Sonra da arkasında kalanları suda boğduk. Orijinal Sonra da arkasından kalanları garkettik. 121Sadeleştirilmiş Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak ders) vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir. Orijinal Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var. 122Sadeleştirilmiş Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. Orijinal öyle iken ekserîsi mü'min olmadı ve şübhesiz ki rabbın, o öyle azîz, öyle rahîm. 123Sadeleştirilmiş Âd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti. Orijinal Âd, gönderilen Resulleri tekzib etti. 124Sadeleştirilmiş Hani kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?" Orijinal O vakıt ki kardeşleri Hûd onlara demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız? 125Sadeleştirilmiş "Haberiniz olsun ki ben, size gönderilmiş, güvenilir bir Peygamberim." Orijinal Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş bir Resulüm' emînim. 126Sadeleştirilmiş "Gelin artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin." Orijinal Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin. 127Sadeleştirilmiş "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir. " Orijinal Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum. benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir. 128Sadeleştirilmiş "Siz her tepeye bir alâmet bina edip eğlenir durur musunuz?" Orijinal Siz her tepeye bir alâmet bina eder eğlenir misiniz? 129Sadeleştirilmiş "Temelli kalacağınızı umarak sağlam yapılar mı edinirsiniz?" Orijinal Bir takım masnuat da ediniyorsunuz ki sanki muhalled kalacaksınız. 130Sadeleştirilmiş "Hem tuttuğunuz zaman merhametsiz zorbalar gibi tutuyorsunuz." Orijinal Hem tuttuğunuz vakıt merhametsiz, cebbarcasına tutuyorsunuz. 131Sadeleştirilmiş "Artık Allah'tan korkun ve bana itaat edin." Orijinal Artık Allahdan korkun ve bana itaat edin. 132Sadeleştirilmiş "O Allah'tan korkun ki, size o bildiğiniz şeyleri vermekte," Orijinal O Allahdan korkun ki size o bildiğiniz şeylere imdad buyordu. 133Sadeleştirilmiş "Davarlar, oğullar," Orijinal En'am, oğullar. 134Sadeleştirilmiş "Cennet gibi bağlar, bahçeler, pınarlar ihsan etmektedir." Orijinal Cennet gibi bağlar, bahçeler, menba'lar ile size imdad buyurmakta. 135Sadeleştirilmiş "Cidden ben sizin hakkınızda büyük bir günün azabından korkuyorum." Orijinal Cidden ben size büyük bir günün azâbından korkuyorum. 136Sadeleştirilmiş "Dediler ki: "Sen ha vaaz etmişsin, ha vaaz edenlerden olmamışsın, bizce birdir." Orijinal Sen, dediler: ha va'zetmişin ha va'zedenlerden olmamışın bizce müsavidir. 137Sadeleştirilmiş "Bu sırf eskilerin âdetidir." Orijinal Bu sırf eskilerin âdeti. 138Sadeleştirilmiş "Biz azaba uğratılacak da değiliz." Orijinal Biz ta'zib olunmayız. 139Sadeleştirilmiş Böylece onu yalancı saydılar; biz de kendilerini helak ettik. Şüphesiz bunda mutlak bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir. Orijinal Diye onu tekzib ettiler de kendilerini helâk ediverdik. Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı. 140Sadeleştirilmiş Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. Orijinal Ve şübhesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm. 141Sadeleştirilmiş Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti. Orijinal Semûd gönderilen Resulleri tekzib etti. 142Sadeleştirilmiş Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?" Orijinal O vakıt ki kardeşleri Salih onlara demişti: Allahdan korkmaz mısınız? 143Sadeleştirilmiş "Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." Orijinal Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş bir Resulüm, eminim. 144Sadeleştirilmiş "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." Orijinal Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin. 145Sadeleştirilmiş "Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir." Orijinal Buna karşı ben sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir. 146Sadeleştirilmiş "Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?" Orijinal Siz burada emn-ü eman ile bırakılacak mısınız? 147Sadeleştirilmiş "Bahçelerin, pınarların içinde," Orijinal O Cennetler, pınarlar. 148Sadeleştirilmiş "Ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalar arasında," Orijinal Lâtıf tal'ı sarkmış hurmalar, ekinler içinde. 149Sadeleştirilmiş Ki bir de dağlardan keyifli keyifli kâşâneler oyuyorsunuz." Orijinal Ki bir de dağlardan keyfli keyfli evler yontuyorsunuz. 150Sadeleştirilmiş "Gelin! Allah'tan korkun da bana itaat edin." Orijinal Gelin Allahdan korkun da bana itaat eyleyin. 151Sadeleştirilmiş "Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen bozguncuların emrine uymayın." Orijinal Bozguncuların emrine itaat etmeyin. 152Sadeleştirilmiş O kimseler ki, yeryüzünde bozgunculuk yaparlar da islâh etmezler. Orijinal O kimseler ki, yer yüzünü fesada verirler de islâh etmezler. 153Sadeleştirilmiş "Sen dediler, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!" Orijinal Sen dediler: çok büyülenmişlerdensin. 154Sadeleştirilmiş "Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir âyet (mucize) getir." Orijinal Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin? Haydi bir âyet getir eğer sadıklardan isen. 155Sadeleştirilmiş Salih "İşte (mucize) bu dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün içme hakkı da sizin" dedi. Orijinal Ha, dedi: işte bir naka ona bir şirb hakkı' size de ma'lûm bir günün şirb hakkı. 156Sadeleştirilmiş "Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin, yoksa sizi büyük bir günün azabı yakalayıverir." Orijinal Sakın ona bir kötülükle ilişmeyin ki o yüzden sizi büyük bir günün azâbı yakalar. 157Sadeleştirilmiş Derken onu kestiler; fakat pişman da oldular. Orijinal Derken onu vurdular, fakat nâdim oldular. 158Sadeleştirilmiş Çünkü kendilerini azap yakalayıverdi. Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir. Orijinal Çünkü kendilerini azâb yakalayıverdi şüphesiz bunda mutlak bir âyet var öyle iken ekserîsi mü'min olmadı. 159Sadeleştirilmiş Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. Orijinal Ve şüphesiz rabbın o, öyle azîz öyle rahîm. 160Sadeleştirilmiş Lût (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti. Orijinal Lût kavmı gönderilen Resulleri tekzib etti. 161Sadeleştirilmiş Hani kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan kormaz mısınız?" Orijinal O vakıt ki kadeşleri Lût onlara demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız? 162Sadeleştirilmiş "Haberiniz olsun ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." Orijinal Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, eminim. 163Sadeleştirilmiş "Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." Orijinal Gelin Allahdan korkun da bana itaat edin. 164Sadeleştirilmiş "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir." Orijinal Buna karşı ben sizden bir ecir de istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir. 165Sadeleştirilmiş "İnsanlar içinden erkeklere mi gidiyorsunuz?" Orijinal Âlemîn içinden erkeklere mi gidiyorsunuz? 166Sadeleştirilmiş "Bırakıyorsunuz da sizler için yarattığı eşleri! Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz!" Orijinal Bırakıyorsunuz da sizin için yarattığı çiftleri? Doğrusu siz insanlıktan çıkmış bir kavimsiniz. 167Sadeleştirilmiş Onlar şöyle dediler: "Ey Lût! (Bu davadan) vazgeçmezsen, iyi bilki, sürülenlerden olacaksın." Orijinal And ederiz ki dediler vazgeçmezsen ya Lût, mutlak ve muhakkak çıkarılanlardan olacaksın. 168Sadeleştirilmiş Lût "Doğrusu ben, dedi, sizin bu işinize buğzedenlerdenim." Orijinal Ben, dedi: doğrusu sizin amelinize buğz edenlerdenim. 169Sadeleştirilmiş "Yâ Rabbi! Beni ve ailemi onların yapageldiklerin(in vebalin)den kurtar." Orijinal Yâ rabb! Beni ve ehlimi bunların amellerinin şumundan halâs et. 170Sadeleştirilmiş Biz de onu ve ailesinin tamamını kurtardık, Orijinal Biz de onu ve ehlini temamen halâs ettik. 171Sadeleştirilmiş Ancak (geride) bir yaşlı kadın kaldı. Orijinal ancak bir acüze kaldı. 172Sadeleştirilmiş Sonra geridekilerin hepsini helak ettik. Orijinal Sonra geridekileri hep tedmir eyledik. 173Sadeleştirilmiş Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki, (uyarılanların) o yağmuru ne kötü bir yağmurdu! Orijinal Ve üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki ne fena idi o münzerin yağmuru. 174Sadeleştirilmiş Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdir. Orijinal Şübhesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı. 175Sadeleştirilmiş Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. Orijinal Ve şübhesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm. 176Sadeleştirilmiş Eyke halkı da peygamberleri yalancılıkla itham etti. Orijinal Eshabı Eyke gönderilen Resulleri tekzib etti. 177Sadeleştirilmiş Hani Şuayb onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?" Orijinal O Vakit ki Şuayb onlara demişti: siz Allahdan korkmaz mısınız? 178Sadeleştirilmiş "Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim." Orijinal Haberiniz olsun ben size gönderilmiş bir Resulüm, emînim. 179Sadeleştirilmiş "Gelin, Allah'tan korkun ve bana itaat edin." Orijinal Gelin Allahdan korkun ve bana itaat edin. 180Sadeleştirilmiş "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan yalnız âlemlerin Rabbidir." Orijinal Buna karşı sizden bir ecir istemiyorum, benim ecrim ancak rabbül'âlemîne aiddir. 181Sadeleştirilmiş "Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın." Orijinal Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın. 182Sadeleştirilmiş "Ve doğru terazi ile tartın." Orijinal Ve doğru terazi ile tartın. 183Sadeleştirilmiş "Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın." Orijinal Halkın eşyalarını değerinden düşürmeyin ve yer yüzünü ihtilâlcılıkla fesada vermeyin. 184Sadeleştirilmiş "O sizi ve sizden önceki nesilleri yaratan Allah'tan korkun." Orijinal O sizi ve sizden evvelki cibileti yaratan hâlıktan korkun. 185Sadeleştirilmiş Onlar şöyle dediler: "Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin." Orijinal Sen, dediler: muhakkak sihirlilerdensin. 186Sadeleştirilmiş "Sen de bizim gibi bir beşerden başka nesin? Bil ki, biz seni ancak yalancılardan biri sayıyoruz." Orijinal Sen bizim gibi bir beşerden başka nesin, doğrusu biz seni her halde yalancılardan sanıyoruz. 187Sadeleştirilmiş "Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten bir parça düşürüver." Orijinal Üzerimize Semâdan bir kıt'ayı düşürüver haydi sâdıklardan isen. 188Sadeleştirilmiş Şuayb, "Rabbim, yaptıklarınızı en iyi bilendir" dedi. Orijinal Rabbım a'lemdir, dedi: yaptıklarınıza. 189Sadeleştirilmiş Hülasa, onu yalancı saydılar da kendilerini o gölge gününün azabı yakalayıverdi. O cidden büyük bir günün azabı idi! Orijinal Hasılı onu tekzib ettiler, kendilerini de o zulle gününün azâbı alıverdi ki o cidden büyük bir günün azâbı idi. 190Sadeleştirilmiş Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır. Ama çokları iman etmiş değillerdir. Orijinal Şüphesiz bunda mutlak bir âyet var, öyle iken ekserîsi mü'min olmadı. 191Sadeleştirilmiş Ve şüphesiz Rabbin, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir. Orijinal Ve şüphesiz ki rabbın o, öyle azîz öyle rahîm. 192Sadeleştirilmiş Ve muhakkak ki bu (Kur'ân) âlemlerin Rabbinin indirmesidir. Orijinal Ve hakıkat bu (kur'an) rabbül'âlemînin şübhesiz bir tenkizilidir. 193Sadeleştirilmiş (Resulüm!) Onu Rûhu'l-emin (Cebrail) indirdi; Orijinal Onu Ruhı emîn indirdi. 194Sadeleştirilmiş Uyarıcılardan olasın diye senin kalbin üzerine; Orijinal Senin kalbin üzerine ki o münzirlerden olasın. 195Sadeleştirilmiş Açık parlak bir Arapça lisan ile. Orijinal Açık parlak bir Arabi lisan ile. 196Sadeleştirilmiş O, şüphesiz daha öncekilerin kitaplarında da vardı. Orijinal Hem o şübhesiz evvelkilerin kitablarında da var. 197Sadeleştirilmiş İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir âyet (delil) değil midir? Orijinal Onu Beni İsrail ulemasının bilmesi de onlara bir âyet (bir delil) değil mi? 198Sadeleştirilmiş Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu o okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi. Orijinal Eğer onu Arabca bilmiyenlerin birine indirseydik de, 199Sadeleştirilmiş Biz onu Arapça bilmeyenlerden birine indirseydik de, bunu o okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi. Orijinal o kendilerine kıraet etse idi, yine iyman etmiyeceklerdi. 200Sadeleştirilmiş Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (Okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler. Orijinal Biz onu mücrimlerin kalblerine öyle sokmuşuzdur. 201Sadeleştirilmiş Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (Okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler. Orijinal İman etmezler ana tâ o elim azâbı görecekleri deme kadar. 202Sadeleştirilmiş İşte bu (azab) onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir. Orijinal Ki geliversin de kendilerine ansızın, hiç farkında değillerken. 203Sadeleştirilmiş O zaman "Bize (iman etmemiz için) mühlet verilir mi acaba?..diyeceklerdir. Orijinal Desinler ki, acaba bize bir müsaade edilir mi? 204Sadeleştirilmiş (Oysa dünyada iken) Onlar bizim azabımızı çarçabuk istiyorlardı. Orijinal Ya şimdi azâbımızı iviyorlar mı? 205Sadeleştirilmiş Gördün ya artık onlara senelerce zevk ettirsek, Orijinal Gördün a artık onlara senelerce zevk ettirsek. 206Sadeleştirilmiş Sonra kendilerine vaad edilen (azab) gelip çatarsa, Orijinal Sonra kendilerine edilen vaid gelip çatarsa. 207Sadeleştirilmiş O yaşadıkları zevkin kendilerine hiçbir faydası olmayacaktır. Orijinal O yaşatıldıkları zevkın kendilerine hiç faidesi olmıyacaktır. 208Sadeleştirilmiş Bununla birlikte, biz hangi memleketi helak ettikse muhakkak onu uyarıcı (peygamberleri) olmuştur. Orijinal Maamafih biz hangi memleketi helâk ettikse her halde onu inzar edenler olmuştur. 209Sadeleştirilmiş (Onlar) ihtar edilmiştir ve biz zulmetmiş değiliz. Orijinal İhtar edilmiştir, ve biz zulmetmiş değilizdir. 210Sadeleştirilmiş Onu (Kur'ân'ı) şeytanlar indirmedi. Orijinal Ve bunu Şeytanlar indirmedi. 211Sadeleştirilmiş Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez. Orijinal Bu onlara hem yaraşmaz hem güçleri yetmez? 212Sadeleştirilmiş Şüphesiz onlar vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır. Orijinal Onlar işitmekten sureti kat'ıyyede azledilmişlerdir. 213Sadeleştirilmiş O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma, yoksa azaba uğratılanlardan olursun. Orijinal Binaenaleyh sakın Allah ile beraber diğer bir ilâha çağırma ki o ta'zib edileceklerden olmıyasın. 214Sadeleştirilmiş (Önce) en yakın hısımlarını uyar. Orijinal Hem en yakın hısımlarını inzar et. 215Sadeleştirilmiş Ve sana uyan müminlere kanadını indir. Orijinal Ve sana ittiba' eden mü'minlere kanadını indir. 216Sadeleştirilmiş Şayet sana karşı gelirlerse, de ki: "Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak uzağım." Orijinal Bunun üzerine sana ısyan ederlerse ben sizin amellerinizden beriim de. 217Sadeleştirilmiş Sen O, mutlak galip ve engin merhamet sahibine güvenip dayan. Orijinal Ve o, azîz rahime mütevekkil ol. 218Sadeleştirilmiş O ki, (gece namaza) kalktığın zaman seni görüyor. Orijinal O ki görüyor kıyam ettiğin vakıt seni. 219Sadeleştirilmiş Ve secde edenler arasında dolaşmanı da (görüyor.) Orijinal Ve secdekârlar içinde dolaşmanı. 220Sadeleştirilmiş Çünkü her şeyi işiten, her şeyi bilen O'dur. Orijinal Çünkü o öyle semi öyle alîmdir. 221Sadeleştirilmiş Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi? Orijinal Haber vereyim mi size Şeytanlar kimin üzerine inerler? 222Sadeleştirilmiş Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üzerine inerler. Orijinal Vebal yüklenici her bir sahtekâr üzerine inerler. 223Sadeleştirilmiş Onlar, (şeytanlara) kulak verirler ve onların çoğu yalancıdır. Orijinal Onlar kulak verirler ve ekseri yalan söylerler. 224Sadeleştirilmiş Şairler(e gelince), onlara da sapıklar uyar. Orijinal Şairler, bunların arkasına da çapkınlar, sapkınlar düşer. 225Sadeleştirilmiş Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekten yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi? Orijinal Görmez misin, bunlar her vâdide hayran olurlar. 226Sadeleştirilmiş Onların her vadide şaşkın şaşkın dolaştıklarını ve gerçekten yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi? Orijinal hem de onlar yapmıyacakları şeyleri söylerler. 227Sadeleştirilmiş Ancak iman edip iyi ameller işleyenler, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında kendilerini savunanlar müstesna; haksızlık edenler, hangi dönüşe (hangi akibete) döndürüleceklerini yakında bileceklerdir. Orijinal Ancak iyman edip iyi ameller işliyenler ve Allahı çok zikredenler ve kendilerine zulmedildikten sonra öclerini alanlar müstesna, yarın bilecek o zulmedenler hangi ınkılâba münkalib olacaklar. | |||
|
﴾ 0 ﴿