36-Yasin

1

Sadeleştirilmiş

Yâsîn.

Orijinal

Yâsîn.

2

Sadeleştirilmiş

Ey Rasûlüm Muhammed! Hikmetli Kur'ân'a Yemin olsun ki, muhakkak ki, sen risaletle gönderilen Peygamberlerdensin.

Orijinal

Hikmetli Kur'anın hakkı için.

3

Sadeleştirilmiş

Ey Rasûlüm Muhammed! Hikmetli Kur'ân'a Yemin olsun ki, muhakkak ki, sen risaletle gönderilen Peygamberlerdensin.

Orijinal

Emîn ol ki, sen o risaletle gönderilen Peygamberlerdensin.

4

Sadeleştirilmiş

Dosdoğru bir yol üzerindesin.

Orijinal

Bir sıratı müstakîm üzerindesin.

5

Sadeleştirilmiş

Babaları korkutulmamış ve kendileri de gafil olan bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah'ın indirdiği (Kur'ân) ile korkutasın.

Orijinal

Tenziliyle o azîz rahîmin.

6

Sadeleştirilmiş

Babaları korkutulmamış ve kendileri de gafil olan bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah'ın indirdiği (Kur'ân) ile korkutasın.

Orijinal

İnzar edesin: vehameti haber veresin diye bir kavme babalar inzar edilmedi de haberleri de yok gafiller

7

Sadeleştirilmiş

Yemin olsun ki onların çoğunun üzerine azab sözü hak olmuştur. Onlar imana gelmezler.

Orijinal

Celâlim hakkı için daha çoklarına karşı söz hakkolmuştur da onlar iymana gelmezler.

8

Sadeleştirilmiş

Çünkü biz onların boyunlarına kelepçeler geçirmişiz. O kelepçeler çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı, gözleri aşağı somurtmaktadırlar.

Orijinal

Çünkü biz onların boyunlarına kelepçekler geçirmişiz, onlar çenelerine dayanmıştır da burunları yukarı gözleri aşağı somurtmaktadırlar.

9

Sadeleştirilmiş

Hem önlerinden bir sed, arkalarından bir sed çekmişiz, kendilerini sarmışızdır. Baksalar da görmezler.

Orijinal

Hem önlerinden bir sedd ve arkalarından bir sedd çekmişiz, kendilerini sarmışızdır da baksalar da görmezler.

10

Sadeleştirilmiş

Onları korkutsan da korkutmasan da onlara göre birdir, inanmazlar.

Orijinal

Ve onlarca müsavidir: ha inzar etmişin kendilerini ha etmemişin; inanmazlar.

11

Sadeleştirilmiş

Sen ancak Kur'ân'a tabi olan ve görünmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan kimseyi sakındırırsın. İşte onu bir bağışlanma ve çok şerefli bir mükafatla müjdele.

Orijinal

Ancak zikri ta'kıyb eden ve gaybde rahmana haşyet besliyen kimseyi sakındırırsın, işte onu hem bir mağrifetle hem bir ecri kerîm ile müjdele.

12

Sadeleştirilmiş

Gerçekten biz ölüleri diriltiriz, onların önceden yapıp gönderdiklerini ve bıraktıkları eserlerini yazarız. Zaten biz her şeyi açık bir kütükte, bir «imam- ı mübin»de (ana kitapta, yani Levh- i mahfuzda) sayıp tesbit etmişizdir.

Orijinal

Hakıkat biz biziz, ölüleri diriltiriz ve takdim ettikleri şeyleri ve bıraktıkları eserleri kitaba geçiririz ve zaten her şey'i açık bir kütükte bir «İmamı Mübîn» de ihsa etmişizdir.

13

Sadeleştirilmiş

Sen onlara, o şehir halkını örnek ver. Hani oraya peygamberler gelmişti.

Orijinal

Ve onlara, o karye sahiblerini temsil getir, o dem ki ona o gönderilen Resuller varmıştı.

14

Sadeleştirilmiş

Hani biz onlara iki peygamber göndermiştik, fakat onlar ikisini de yalanlamışlardı. Biz de (onları) üçüncü bir peygamberle destekledik. Onlara: «Şüphesiz ki biz size gönderilmiş elçileriz.» dediler.

Orijinal

O sıra ki onlara o ikiyi göndermiştik, bunları tekzib ettiler, biz de bir üçüncü ile ızzet (ve kuvvet) verdik de varıp dediler: haberiniz olsun biz sizlere gönderilmiş Resulleriz.

15

Sadeleştirilmiş

Onlar da: «Siz bizim gibi insandan başka birşey değilsiniz, hem Rahman olan Allah, hiçbir şey indirmedi. Siz sadece yalan söylüyorsunuz.» dediler.

Orijinal

Siz, dediler: bizim gibi bir beşerden başka bir şey değilsiniz, hem Rahman hiç bir şey indirmedi, siz sırf yalan söylüyorsunuz.

16

Sadeleştirilmiş

Peygamberler dediler ki: «Rabbimiz biliyor ki biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz.»

Orijinal

Dediler: rabbımız bilir, inanın biz gerçek size gönderilmiş, Resulleriz,

17

Sadeleştirilmiş

«Bize düşen de sadece apaçık tebliğdir.»

Orijinal

açık bir tebliğden ötesi ise bizim üstümüze değil.

18

Sadeleştirilmiş

Onlar dediler ki: «Herhalde biz sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, Yemin olsun ki, sizi hiç tınmadan taşlarız ve mutlaka bizden size pek acıklı bir azab dokunur.»

Orijinal

Doğrusu dediler: biz sizinle teşe'üm ettik, yemin ederiz ki vaz geçmezseniz sizi hiç tınmadan recmederiz ve her halde size bizden pek acıklı bir azâb dokunur.

19

Sadeleştirilmiş

Peygamberler de şöyle cevap verdiler: «Sizin uğursuzluğunuz beraberinizdedir. Size öğüt verildi diye mi (uğursuzluğa uğradınız)? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavimsiniz.»

Orijinal

Dediler: sizin şum kuşunuz beraberinizde, ya... nasıhat edilirseniz öyle mi? Doğrusu siz israfı âdet etmiş bir kavmsınız.

20

Sadeleştirilmiş

O sırada şehrin ta ucundan bir adam koşarak geldi ve: «Ey kavmim! Uyun o elçilere!»

Orijinal

O esnada şehrin tâ ucundan bir er koşarak geldi, ey hemşerilerim: dedi: uyun o gönderilen Resullere.

21

Sadeleştirilmiş

«Uyun sizden hiçbir ücret istemeyen o zatlara ki, onlar hidayete ermişlerdir.»

Orijinal

Uyun sizden bir ecir istemiyen o zatlara ki onlar hidayete irmişlerdir.

22

Sadeleştirilmiş

«Bana ne oluyor da kulluk etmeyecekmişim beni yaratana? Hep döndürülüp O'na götürüleceksiniz.»

Orijinal

Hem neyime kulluk etmiyeyim ben, o beni yaradana? Hep de döndürülüp ona götürüleceksiniz.

23

Sadeleştirilmiş

«Hiç ben O'ndan başka ilâhlar edinir miyim? Eğer O Rahman, bana bir zarar dileyecek olsa, onların şefaati benden yana hiçbir şeye yaramaz ve onlar beni kurtaramazlar.»

Orijinal

Hiç, ben ondan başka ma'budlar mı tutarım? Eğer o Rahman bana bir keder irâde buyurursa onların şefaati benden yana hiç bir şeye yaramaz ve beni kurtaramazlar.

24

Sadeleştirilmiş

«Şüphesiz ki ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum.»

Orijinal

Şübhesiz ben o vakıt açık bir dalâl içindeyim.

25

Sadeleştirilmiş

«Şüphesiz ki ben, Rabbinize iman getirdim, gelin dinleyin beni.»

Orijinal

Haberiniz olsun ki ben rabbınıza iyman getirdim, gelin dinleyin beni.

26

Sadeleştirilmiş

(Sonra ona) «haydi gir cennete!» denildi. O da dedi ki: «Ne olurdu kavmim bilseydi!»

Orijinal

Denildi ki: haydi gir Cennete! ay, dedi, nolurdu kavmın bilselerdi? Rabbım bana ne mağrifet buyurdu.

27

Sadeleştirilmiş

«Rabbimin beni bağışladığını ve beni kendilerine ikram edilen kullarından kıldığını.»

Orijinal

Beni ikram olunan kullarından kıldı.

28

Sadeleştirilmiş

Biz arkasından kavminin üzerine bir ordu indirmedik, indirecek de değildik.

Orijinal

Arkasından ise kavmının üzerine Semâdan bir ordu indirmedik indirecek de değildik.

29

Sadeleştirilmiş

Sadece bir gürültü oldu, onlar da hemen sönüverdiler.

Orijinal

O yalnız bir sayha oldu derhal sönüverdiler:

30

Sadeleştirilmiş

Yazıklar olsun o kullara ki, kendilerine glen her bir peygamberle mutlaka alay ediyorlardı.

Orijinal

Ey!.. ne hasret o kullara ki kendilerine her gelen Resul ile mutlaka istihzâ ediyorlardı.

31

Sadeleştirilmiş

Görmediler mi ki, kendilerinden önce nice kuşakları helak etmişiz. Onlar artık kendilerine dönüp gelmiyorlar.

Orijinal

Baksalar a kendilerinden evvel ne kadar karınlar helâk etmişiz, onlar hiç onlara dönüp gelmiyorlar.

32

Sadeleştirilmiş

Onların hepsi toplanıp, sadece bizim huzurumuza getirilmişlerdir.

Orijinal

Ancak hepsi toplanıp bizim kıtımıza ihzar edilmişlerdir.

33

Sadeleştirilmiş

Hem bir delildir onlara ölü toprak. Biz ona hayat verdik ve ondan taneler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar.

Orijinal

Hem bir âyettir onlara ölü Arz: biz ona hayat verdik ve ondan habbeler çıkardık da ondan yiyip duruyorlar.

34

Sadeleştirilmiş

Biz orada hurmalıklardan, üzüm bağlarından bahçeler yaptık. İçlerinde pınarlardan sular fışkırttık.

Orijinal

Ve onda Cennetler yaptık, hurma bağçeleri, üzüm bağları, neler! içlerinde kaynaklar akıttık.

35

Sadeleştirilmiş

(Bunu), Onun ürününden ve kendi elleriyle yaptıklarından yesinler diye (yaptık). Hâlâ şükretmeyecekler mi?

Orijinal

Yesinler diye mahsulünden ve kendi ellerinin ma'mulâtından, halâ şükretmiyecekler mi?

36

Sadeleştirilmiş

Yerin bitkilerinden, kendi nefislerinden ve daha bilemeyecekleri şeylerden bütün çiftleri yaratan Allah'ın şanı ne yücedir.

Orijinal

Tenziyh o yardan sübhane bütün o çiftleri, hepsini, Arzın bitirdiklerinden ve kendi nefislerinden ve daha bilemiyecekleri neler, nelerden.

37

Sadeleştirilmiş

Gece de onlara bir delildir. Biz ondan gündüzü soyar çıkarırız, bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar.

Orijinal

Bir âyet de onlara gece, ondan gündüzü soyarız bir de bakarlar ki karanlığa dalmışlar.

38

Sadeleştirilmiş

Güneş de bir delildir ki kendi yolunda akıp gidiyor. İşte bu çok güçlü ve her şeyi bilen Allah'ın takdiridir.

Orijinal

Güneş de; kendisine mahsus bir müstekarr için cereyan ediyor, o işte o azîzi alîmin takdiridir.

39

Sadeleştirilmiş

Ay'a gelince, ona menziller tayin ettik. Nihayet o eski hurma salkımının çöpü gibi (yay haline) dönmüştür.

Orijinal

Aya da: menzil menzil ona mıktarlar biçmişizdir, nihayet dönmüş eski urcun gibi olmuştur.

40

Sadeleştirilmiş

Ne güneşin aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçebilir; onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler.

Orijinal

Ne Güneş kendine aya çatması yaraşır, ne de gece gündüzü geçer, her biri birer felekte yüzerler.

41

Sadeleştirilmiş

Onlar için bir delil de bizim, onların neslini dolu bir gemide taşımamızdır.

Orijinal

Bir âyet de onlara o dolu gemide zürriyyetlerini taşımamız.

42

Sadeleştirilmiş

Yine kendileri için onun gibi binecek şeyler yaratmamızdır.

Orijinal

ve kendilerine o misilliden binecekleri şeyler yaratmamızdır.

43

Sadeleştirilmiş

Eğer dilesek onları boğarız da o zaman ne onların feryadına yetişen bulunur, ne de onlar kurtarılır.

Orijinal

Dilersek onları gark da ederiz o vakıt ne onlara feryadcı vardır, ne de onlar kurtarılırlar.

44

Sadeleştirilmiş

Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak başka.

Orijinal

Ancak tarafımızdan bir rahmet ve bir zamana kadar yaşatmak için başka.

45

Sadeleştirilmiş

Durum böyle iken onlara: «Önünüzdekinden ve arkanızdakinden korkun ki size rahmet edilsin» denildiği zaman,

Orijinal

Hal böyle iken onlara önünüzdekini ve arkanızdakini gözetip korunun ki rahmete şayan olasınız denildiği zaman.

46

Sadeleştirilmiş

Ve kendilerine Rablerinin âyetlerinden herhangi bir âyet geldiği zaman mutlaka ondan yüz çevirirler.

Orijinal

Kendilerine rablarının âyetlerinden her hangi bir âyyet de gelse mutlaka ondan yüz çevire geldiler.

47

Sadeleştirilmiş

Onlara: «Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden hayra harcayın» dendiği zaman, o kâfirler, müminler için: «Allah'ın dileyince doyurabileceği kimseyi biz mi doyuracağız? Siz apaçık bir sapıklık içinde değil de nesiniz?» dediler.

Orijinal

Allahın size merzuk kıldığı şeylerden hayra sarfedin denildiği zaman da onlara o küfredenler iyman edenler için şöyle dediler, biz hiç yedirirmiyiz o kişiye ki Allah dilese ona yiyeceğini verirdi, siz ap açık bir dalâl içinde değil de nesiniz!

48

Sadeleştirilmiş

Yine onlar: «Eğer doğru söylüyorsanız bu (kıyamet) vaadi ne zaman?» diyorlar.

Orijinal

Ve ne zaman bu va'd, doğru iseniz? diyorlar.

49

Sadeleştirilmiş

Onlar sadece bir tek çığlığa bakıyorlar, bir çığlık ki, onlar çekişip dururken kendilerini yakalayıverir.

Orijinal

Başka değil, tek bir sayhaya bakıyorlar, bir sayha ki onlar çekişip dururlarken kendilerini yakalayıverir.

50

Sadeleştirilmiş

O zaman bir vasiyette bile bulunamazlar. Ailelerine de dönemezler.

Orijinal

O zaman bir tavsıyeye bile kadir olamazlar, ailelerine de dönecek değillerdir.

51

Sadeleştirilmiş

Sûr'a üfürülmüştür, bir de ne baksınlar kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.

Orijinal

Bir de sur üfürülmüştür ne baksınlar kabirlerinden rablarına doğru akın ediyorlardır.

52

Sadeleştirilmiş

Onlar: «Eyvah başımıza gelenlere! Mezarımızdan bizi kim kaldırdı? O Rahmân'ın vaad buyurduğu işte bu imiş. Gönderilen peygamberler de doğru söylemişler» derler.

Orijinal

Eyvah, başımıza gelenlere derler: kim kaldırdı bizi uyuduğumuz yerden? Bu işte, o Rahmanın va'd buyurduğu, doğru imiş o gönderilen Resuller.

53

Sadeleştirilmiş

Başka değil, sadece bir tek çığlık olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza getirilmişlerdir.

Orijinal

Başka değil, sâde bir tek sayha olmuş, derhal hepsi toplanmış huzurumuza ihzar edilmişlerdir.

54

Sadeleştirilmiş

Artık bugün hiç kimseye zerre kadar zulmedilmez. Ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.

Orijinal

Artık bu gün hiç kimseye zerrece zulmedilmez, ancak yaptıklarınızın cezasını çekeceksiniz.

55

Sadeleştirilmiş

Gerçekten cennetlik olanlar bugün bir meşguliyet içinde zevk etmektedirler.

Orijinal

Cidden eshabı Cennet bu gün bir şuğl içinde zevk etmektedirler.

56

Sadeleştirilmiş

Kendileri ve eşleri gölgelerde koltuklar üzerine kurulmuşlardır.

Orijinal

Kendileri ve zevceleri erîkeler üzerine kurulmuşlardır.

57

Sadeleştirilmiş

Onlara orada bir meyve vardır. İsteyecekleri her şey onlarındır.

Orijinal

Onlara orada bir meyve var: hem onlara orada ne iddia ederlerse var.

58

Sadeleştirilmiş

(Onlara) Rahîm olan Rab'den «selâm» sözü vardır.

Orijinal

Bir selâm, rahîm bir rabdan kelâm.

59

Sadeleştirilmiş

Ey günahkârlar! Bugün siz bir tarafa ayrılın.

Orijinal

Ve haydin ayrılın bu gün ey mücrimler!

60

Sadeleştirilmiş

«Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol budur, diye size and vermedim mi?» (buyurulacak.)

Orijinal

And vermedim mi size? «Ey adem oğulları! Şeytana kulluk etmeyin, o size açık bir düşmandır» diye.

61

Sadeleştirilmiş

«Ey Âdemoğulları! Şeytana tapmayın, o size apaçık bir düşmandır ve bana kulluk edin, doğru yol budur, diye size and vermedim mi?» (buyurulacak.)

Orijinal

«Ve bana kulluk edin doğru yol budur» diye

62

Sadeleştirilmiş

Böyle iken o sizden birçok nesilleri yoldan çıkardı. Ya o zaman düşünmüyor muydunuz?

Orijinal

Böyle iken celâlıma karşı o içinizden bir çok cibilletleri yoldan çıkardı, ya o vakıt sizin akıllarınız yokmıy dı?

63

Sadeleştirilmiş

İşte bu size vaad edilen cehennemdir.

Orijinal

Bu işte o Cehennem ki va'dolunur dururdunuz.

64

Sadeleştirilmiş

Bugün yaslanın ona bakalım inkâr ettiğiniz için.

Orijinal

Bu gün yaslanın ona bakalım küfrettiğiniz için.

65

Sadeleştirilmiş

Bugün biz onların ağızlarını mühürleriz de neler kazandıklarını bize elleri söyler, ayakları da şahitlik eder.

Orijinal

Bu gün ağızlarını mühürleriz de bize elleri söyler ve ayakları şehadet eyler: neler kesbediyorlardı.

66

Sadeleştirilmiş

Hem dileseydik gözlerini üzerinden silme kör ediverirdik de yola dökülürlerdi. Fakat nereden görecekler?

Orijinal

Hem dilersek gözlerini üzerinden silme kör ediverdik de yola dökülürlerdi, fakat nereden görecekler?

67

Sadeleştirilmiş

Yine dileseydik oldukları yerde kılıklarını değiştirirdik de ne ileri gidebilirlerdi, ne de geri dönebilirlerdi.

Orijinal

Daha dilesek kendilerini oldukları yerde meshediverdik de ne ileri gidebilirlerdi ne dönebilirlerdi.

68

Sadeleştirilmiş

Bununla beraber kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu (güç ve kuvvetini alarak) tersine çeviriyoruz. Hâlâ akıllanmayacaklar mı?

Orijinal

Bununla beraber her kimin ömrünü uzatıyorsak hılkatte onu tersine çeviriyoruz, hâlâ da akıllanmıyacaklar mı?

69

Sadeleştirilmiş

Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da... O sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur'ân'dır.

Orijinal

Biz ona şiir öğretmedik, ona yaraşmaz da, o sâde bir zikir ve parlak bir Kur'andır.

70

Sadeleştirilmiş

(Bu), diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab sözünün hak olması içindir.

Orijinal

Hayatı olanı uyandırmak, nankörlere de o söz hakk olmak için.

71

Sadeleştirilmiş

Şunu da görmediler mi: Biz onlar için kudretimizin meydana getirdiklerinden birtakım hayvanlar yaratmışız da onlara sahip bulunuyorlar.

Orijinal

Şunu da görmediler mi? Biz onlar için ellerimizin yaptıklarından bir takım (en'am) yumuşak hayvanlar yaratmışız da onlara malik bulunuyorlar.

72

Sadeleştirilmiş

Onları, kendilerinin hizmetine vermişiz de, hem onlardan binekleri var, hem de onlardan yiyorlar.

Orijinal

Ve onları kendilerine zebun etmişiz de hem onlardan binidleri var, hem de onlardan yiyorlar.

73

Sadeleştirilmiş

Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hâlâ şükretmeyecekler mi?

Orijinal

Onlardan daha bir çok menfeatleri ve türlü içecekleri de var, hâlâ şükretmiyecekler mi?

74

Sadeleştirilmiş

Onlar, Allah'tan başka birtakım ilâhlar edindiler. Güya yardım olunacaklar.

Orijinal

Tuttular da Allahdan başka bir takım ilâhlar edindiler gûya yardım olunacaklar.

75

Sadeleştirilmiş

Onların, onlara yardıma güçleri yetmez. Kendileri ise onlar için bazı askerlerdir.

Orijinal

Onların onlara yardıma gücleri yetmez, onlar ise onlar için hazırlanan askerler.

76

Sadeleştirilmiş

O halde onların sözleri seni üzmesin. Biz onların içlerini de biliriz, dışlarını da.

Orijinal

O halde onların lâkırdıları seni mahzûn etmesin, biz onların içlerini de biliriz dışlarını da.

77

Sadeleştirilmiş

İnsan, kendisini bir damla sudan yarattığımızı görmedi mi de, şimdi apaçık bir hasım kesildi?

Orijinal

Görmedi mi o insan? biz onu bir nutfeden yarattık da şimdi o çeneli bir çekişgen kesildi.

78

Sadeleştirilmiş

Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: «Kim diriltecekmiş o çürümüş kemikleri?» dedi.

Orijinal

Yaratılışını unutarak bize bir de mesel fırlattı: kim diriltir o kemikleri onlar çürümüşken? dedi.

79

Sadeleştirilmiş

De ki: «Onları ilk defa yaratan diriltecek ve o her yaratmayı bilir.»

Orijinal

De ki onları ilk defa inşa eden diriltir ve o her halkı bilir.

80

Sadeleştirilmiş

Size o yeşil ağaçtan bir ateş yapan O'dur. Şimdi siz ondan tutuşturmaktasınız.

Orijinal

O ki size yeşil ağaçtan bir ateş yaptı da şimdi siz ondan tutuşturup duruyorsunuz.

81

Sadeleştirilmiş

Gökleri ve yeri yaratan, onlar gibisini yaratmaya kâdir değil midir? Elbette kâdirdir. Çünkü o her şeyi yaratandır, her şeyi bilendir.

Orijinal

Ya Gökleri ve Yeri yaratan onlar gibisini yaratmağa kadir değil midir? Elbette kadir, hallâk o, alîm o.

82

Sadeleştirilmiş

O'nun emri, bir şeyi dileyince ona sadece «Ol!» demektir. O da hemen oluverir.

Orijinal

Onun emri bir şeyi murad edince ona sâde ol demektir, o oluverir.

83

Sadeleştirilmiş

O halde her şeyin mülkü ve tasarrufu (hükümranlığı) elinde bulunan Allah'ın şanı ne yücedir. Siz de yalnız O'na döndürüleceksiniz.

Orijinal

Artık tesbiyh edilmez mi öyle her şeyin melekûtu yedinde bulunan sübhane! hep de dördürülüp ona götürüleceksiniz.

 

Elmalılı Meâli (Elmalılı M. Hamdi Yazır)

 

0 ﴿