37-Saffat1Sadeleştirilmiş Yemin olsun o saf bağlayıp duranlara. Orijinal Kasem olsun ol kuvvetlere: o saf dizip de duranlara. 2Sadeleştirilmiş O haykırıp da sürenlere. Orijinal O haykırıp da sürenlere. 3Sadeleştirilmiş Ve o yolda zikir okuyanlara. Orijinal Ve o yolda zikr okuyanlara. 4Sadeleştirilmiş Ki sizin ilâhınız birdir. Orijinal Ki ilâhınız birdir sizin. 5Sadeleştirilmiş O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin Rabbidir, bütün doğuların da Rabbidir. Orijinal Hep o Göklerin Yerin ve aralarındakilerin rabbı ve bütün meşrıkların rabbı. 6Sadeleştirilmiş Gerçekten biz dünya göğünü (o yakın göğü) bir zinetle, yıldızlarla süsledik. Orijinal Bakınız biz o Dünya Semayı (o yakın Göğü) bir ziynetle donattık: kevakib. 7Sadeleştirilmiş Onu her inatçı şeytandan koruduk. Orijinal Hem mütemerrid ve her şeytandan koruduk. 8Sadeleştirilmiş Onlar yüksek (melekler) topluluğunu dinleyemezler. Her taraftan kovulup atılırlar. Orijinal Onlar melei a'lâyı dinleyemezler, tard için her taraftan sıkıya tutulurlar. 9Sadeleştirilmiş Uzaklaştırılırlar. Onlara ardı arkası kesilmez bir azab vardır. Orijinal Ve onlara ayrılmaz bir azâb vardır. 10Sadeleştirilmiş Ancak kulak hırsızlığı yapanlar olur. Onu da yakıcı bir alev takip eder. Orijinal Ancak bir çalıp çarpan, onun da peşine bir şihabı sâkıb takılır. 11Sadeleştirilmiş Şimdi onlara sor: «Yaradılışça kendileri mi daha çetin, yoksa bizim yarattıklarımız mı?» Gerçekten biz onları cıvık bir çamurdan yarattık. Orijinal Şimdi sor onlara yaradılışca kendileri mi daha çetin yoksa bizim yarattıklarımız mı? Biz kendilerini bir cıvık çamurdan yarattık. 12Sadeleştirilmiş Fakat sen onlara şaşıyorsun, ama onlar (seninle) eğleniyorlar. Orijinal Fakat sen taaccüb ettin onlar eğleniyorlar. 13Sadeleştirilmiş Kendilerine hatırlatıldığında da düşünmüyorlar. Orijinal Ihtar edildiklerinde de düşünmüyorlar. 14Sadeleştirilmiş Bir mucize gördükleri zaman da eğlenceye alıyorlar. Orijinal Bir mu'cize gördükleri vakıt da eğlence yerine tutuyorlar. 15Sadeleştirilmiş Ve diyorlar ki: «Bu apaçık büyüden başka bir şey değildir.» Orijinal Ve, bu, diyorlar başka bir şey değil, ap açık bir sihir. 16Sadeleştirilmiş «Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman mı biz tekrar dirilecekmişiz?» Orijinal öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz vakıt mı? biz mi ba'solunacakmışız? 17Sadeleştirilmiş «Önceki atalarımız da mı?» Orijinal Evvelki atalarımız da mı? 18Sadeleştirilmiş De ki: «Evet, hem de sizler çok aşağılanmış olarak (dirileceksiniz).» Orijinal De ki: evet, hem siz çok hor, hakîr olarak. 19Sadeleştirilmiş Çünkü O (sura üfürmek) zorlu bir kumandadan ibarettir ki, derhal onların gözleri açılıverir. Orijinal Çünkü o bir zorlu kumandadan ıbarettir derhal gözleri açılıverir. 20Sadeleştirilmiş «Eyvah bizlere! İşte bu hesap günüdür.» derler. Orijinal Eyvah bizlere derler bu o din günü. 21Sadeleştirilmiş (Onlara): «İşte bu, sizin yalanlamakta olduğunuz (iyi ve kötüyü) ayırt etme günüdür» denir. Orijinal Bu işte o sizin yalan dediğiniz fasıl günü. 22Sadeleştirilmiş Toplayın mahşere o zulmedenleri, eşlerini ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri. Toplayın da götürün onları sırata (cehennem köprüsüne) doğru. Orijinal Toplayın mahşere o zulmedenleri ve eşlerini ve Allahdan başka taptıkları şeyleri. 23Sadeleştirilmiş Toplayın mahşere o zulmedenleri, eşlerini ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri. Toplayın da götürün onları sırata (cehennem köprüsüne) doğru. Orijinal Toplayın da götürün onları sırata; Cehennem köprüsüne doğru 24Sadeleştirilmiş Ve durdurun onları, çünkü sorguya çekilecekler. Orijinal Ve tevkıyf edin onları, çünkü sorguya çekilecekler. 25Sadeleştirilmiş (Onlara): «Ne oldu sizlere de yardımlaşmıyorsunuz?» (denilir.) Orijinal Ne oldu sizlere yardımlaşmıyorsunuz? 26Sadeleştirilmiş Hayır, bugün onlar teslim olmuşlardır. Orijinal Hayır bu gün onlara teslim olmuşlardır. 27Sadeleştirilmiş Onlar, birbirine dönmüş soruşuyorlar. Orijinal Ve ba'zısına dönmüş soruyorlardır: 28Sadeleştirilmiş Onlar: «Siz bize (uğurlu görünerek) sağdan gelir dururdunuz» derler. Orijinal Siz diyorlardır: bize sağdan gelir dururdunuz. 29Sadeleştirilmiş (İleri gelenler de) derler ki: «Hayır, siz inanmamıştınız.» Orijinal Yok, diyorlardır: siz inanmamıştınız. 30Sadeleştirilmiş «Bizim de size karşı bir gücümüz yoktu. Fakat siz azmış bir kavimdiniz.» Orijinal Ve bizim size karşı cebredebilecek bir saltanatımız yoktu, fakat siz azmış bir kavm idiniz. 31Sadeleştirilmiş «Onun için üzerimize Rabbimizin azab sözü hak oldu. Şüphesiz azabımızı tadacağız.» Orijinal Onun için üzerimize rabbımızın kavli hakk oldu, her halde hepimiz tadacağız. 32Sadeleştirilmiş «Evet biz, sizi kışkırttık. Çünkü biz azgındık.» Orijinal Evet biz sizi kışkırttık, çünkü biz azgındık. 33Sadeleştirilmiş O halde hepsi o gün azabda ortaktırlar. Orijinal O halde hepsi o gün azâbda müşterektirler. 34Sadeleştirilmiş İşte biz günahkarlara böyle yaparız. Orijinal İşte biz mücrimlere böyle yaparız. 35Sadeleştirilmiş Çünkü onlar, kendilerine: «Allah'tan başka ilâh yoktur» denildiği zaman kafa tutuyorlardı. Orijinal Çünkü onlar «la ilahe illallah» denildiği zaman kafa tutuyorlardı. 36Sadeleştirilmiş Ve: «Biz, hiçbir mecnun (deli) şair için ilâhlarımızı bırakır mıyız?» diyorlardı. Orijinal Ve «hiç biz mecnun şâır için ilâhlarımızı bırakır mıyız?» diyorlardı. 37Sadeleştirilmiş Hayır o, hak ile geldi ve bütün peygamberleri tasdik etti. Orijinal Hayır o hakk ile geldi ve bütün Peygamberleri tasdık eyledi. 38Sadeleştirilmiş Elbette siz o acı azabı tadacaksınız. Orijinal Elbette siz o elîm azâbı tadacaksınız. 39Sadeleştirilmiş Bununla beraber başka değil, hep yaptığınız amellerinizle cezalandırılacaksınız. Orijinal Maamafih başka değil, hep yaptığınız amellerinizle cezalanacaksınız. 40Sadeleştirilmiş Sadece Allah'ın ihlaslı kulları müstesnadır. Orijinal Müstesnâ ancak Allahın ıhlâs verilmiş kulları. 41Sadeleştirilmiş İşte onlar için belli bir rızık vardır. Orijinal Onlar için bir «ma'lûm rızık» var. 42Sadeleştirilmiş Meyveler (vardır), Naîm cennetlerinde onlara hep ikram edilir. Orijinal Meyveler, ve onlar hep ikram olunurlar. 43Sadeleştirilmiş Meyveler (vardır), Naîm cennetlerinde onlara hep ikram edilir. Orijinal Naîm Cennetlerinde 44Sadeleştirilmiş (Onlar) Karşılıklı tahtlar üzerindedirler. Orijinal Karşılıklı tahtlar üzerinde. 45Sadeleştirilmiş İçenlere lezzet veren, pınardan doldurulmuş bembeyaz bir kadehle onların etrafında dolaşılır. Orijinal Maînden bir ke's ile üzerlerine pırlanılır. 46Sadeleştirilmiş İçenlere lezzet veren, pınardan doldurulmuş bembeyaz bir kadehle onların etrafında dolaşılır. Orijinal Bembeyaz, içenlere lezzet 47Sadeleştirilmiş Onda ne bir zararlı sonuç vardır, ne de sarhoşluk verir. Orijinal Onda ne bir gaile vardır, ne de başlarına vurur. 48Sadeleştirilmiş Yanlarında iri gözlü, bakışlarını kocalarından başkalarına çevirmeyen hanımlar vardır. Orijinal Yanlarında iri gözlü nazarlarını kasretmiş nazenînler. 49Sadeleştirilmiş Sanki onlar örtülüp saklanmış yumurta gibidirler. Orijinal Sanki saklı yumurtalar. 50Sadeleştirilmiş Derken birbirine dönüp sorarlar: Orijinal Derken ba'zısı ba'zısına dönmüş soruyorlardır: 51Sadeleştirilmiş İçlerinden bir sözcü der ki: «Gerçekten benim bir arkadaşım vardı.» Orijinal İçlerinden bir söyliyen «benim der: bir karînim vardı. 52Sadeleştirilmiş Derdi ki: «Sen gerçekten iman edenlerdan mısın?» Orijinal Derdi: sen cidden iman edenlerdan mısın? 53Sadeleştirilmiş «Öldüğümüz ve bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz zaman biz hakikaten cezalanacak mıyız?» Orijinal Öldüğümüz de bir toprakla bir yığın kemik olduğumuz vakıt hakıkaten biz cezalanacak mıyız?». 54Sadeleştirilmiş «Siz onu tanır mısınız?» der. Orijinal Nasıl der bir bakıştırır mısınız: 55Sadeleştirilmiş Derken bakınır ve onu cehennemin ta ortasında görür. Orijinal Derken bakmış onu tâ Cehennemin ortasında görmüştür. 56Sadeleştirilmiş Ona şöyle der: «Allah'a yemin ederim ki, doğrusu sen az daha beni helak edecektin.» Orijinal Tallahi, der: doğrusu sen az daha beni helâk edecektin. 57Sadeleştirilmiş «Rabbimin nimeti olmasaydı, ben de bu tutuklananlardan olacaktım.» Orijinal Rabbımın ni'meti olmasa idi ben de bu ihzar edilenlerden olacaktım. 58Sadeleştirilmiş «Nasılmış bak. Biz ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek miymişiz? Biz azaba uğratılmayacak mıymışız? Orijinal Nasılmış bak? Biz ölecek değiliz. 59Sadeleştirilmiş «Nasılmış bak. Biz ilk ölümümüzden başka bir daha ölmeyecek miymişiz? Biz azaba uğratılmayacak mıymışız? Orijinal ilk ölümümüzden başka. Ve biz muazzeb değiliz 60Sadeleştirilmiş İşte bu büyük kurtuluştur. Orijinal Bu işte hiç şübhesiz o büyük murad, büyük kurtuluş. 61Sadeleştirilmiş Çalışanlar işte böyle bir kurtuluş için çalışsınlar. Orijinal Böyle bir murad için çalışsın çalışan erler. 62Sadeleştirilmiş Nasıl, bu mu daha hayırlı konukluk için, yoksa zakkum ağacı mı? Orijinal Nasıl bu mu hayırlı konmak için yoksa o zakkum ağacı mı? 63Sadeleştirilmiş Gerçekten biz onu zalimler için bir fitne (imtihan) yaptık. Orijinal Ki biz onu zalimler için bir fitne kılmışızdır. 64Sadeleştirilmiş O bir ağaçtır ki cehennemin dibinde çıkar. Orijinal O bir ağaçtır ki Cehennemin kökünde çıkar. 65Sadeleştirilmiş Tomurcukları şeytanların başları gibidir. Orijinal Tomurcukları Şeytanların başları gibidir. 66Sadeleştirilmiş Mutlaka onlar, ondan yiyecekler de karınlarını bundan dolduracaklardır. Orijinal Her halde onlar ondan yiyeceklerdir. Yiyecekler de ondan karınlarını dolduracaklardır. 67Sadeleştirilmiş Sonra üzerine onlar için kaynar bir içecek vardır. Orijinal Sonra üzerine onların hamîmden bir haşlamaları vardır. 68Sadeleştirilmiş Sonra da dönecekleri yer, şüphesiz cehennemdir. Orijinal Sonra da dönümleri şübhesiz ki Cehennemedir. 69Sadeleştirilmiş Çünkü onlar, atalarını sapıklıkta buldular. Orijinal Çünkü onlar babalarını dalâlette buldular. 70Sadeleştirilmiş Şimdi de kendileri onların izlerinde koşturuyorlar. Orijinal Şimdi de onların izlerince koşturuyorlar. 71Sadeleştirilmiş Yemin olsun ki, onlardan öncekilerin çoğu sapıklıkta idiler. Orijinal Hakıkat onlardan evvel eskilerin ekserisi dalâlette idi. 72Sadeleştirilmiş Gerçekten biz onlara içlerinden uyarıcı peygamberler de gönderdik. Orijinal Celâlim hakkı için içlerinde inzar edici Peygamberler de gönderdik. 73Sadeleştirilmiş Sonra da bak o uyarılanların sonu nasıl oldu? Orijinal Sonra da bak o inzar edilenlerin akıbeti nasıl oldu? 74Sadeleştirilmiş Ancak Allah'ın ihlas ile seçilen kulları başka. Orijinal Ancak Allahın ıhlâs ile seçilen kulları başka. 75Sadeleştirilmiş Yemin olsun ki Nuh bize seslenip dua etmişti de biz de ne güzel kabul etmiştik. Orijinal Celâlim hakkı için bize Nuh nidâ etmişti, biz de hakıkat ne güzel mücîbiz. 76Sadeleştirilmiş Biz hem onu, hem ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık. Orijinal Hem onu ve ehlini o büyük sıkıntıdan kurtardık. 77Sadeleştirilmiş Hem onun neslini bâki kalanlar kıldık. Orijinal Hem zürriyyetini bâkıy kalanlar kıldık. 78Sadeleştirilmiş Hem de sonradan gelenler içinde güzel bir namını bıraktık. Orijinal Hem de namına bıraktık sonrakiler içinde. 79Sadeleştirilmiş Bütün âlemler içinde Nuh'a selam olsun. Orijinal Selâm Nuha bütün âlemler içinde. 80Sadeleştirilmiş İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız. Orijinal Biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere. 81Sadeleştirilmiş Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı. Orijinal Çünkü o bizim mü'min kullarımızdan. 82Sadeleştirilmiş Sonra diğerlerini suda boğduk. Orijinal Sonra da diğerlerini suya boğduk. 83Sadeleştirilmiş Şüphesiz ki İbrahim de onun kolundandı. Orijinal Şübhesiz İbrahim de onun kolondan. 84Sadeleştirilmiş Çünkü o, Rabbine tertemiz bir kalb ile gelmişti. Orijinal Çünkü rabbına selîm bir kalb ile geldi. 85Sadeleştirilmiş O babasına ve kavmine şöyle demişti: «Siz nelere tapıyorsunuz?» Orijinal Çünkü babasına ve kavmine şöyle dedi: siz nelere tapıyorsunuz? 86Sadeleştirilmiş «Yalancılık etmek için mi Allah'tan başka ilâhlar istiyorsunuz?» Orijinal Yalancılık etmek için mi Allahdan başka ilâhlar istiyorsunuz? 87Sadeleştirilmiş «Siz âlemlerin Rabbini ne zannediyorsunuz?» Orijinal Siz rabbül'âlemîni ne zannediyorsunuz? 88Sadeleştirilmiş Derken yıldızlara bir baktı da: «Ben gerçekten hastayım» dedi. Orijinal Derken bir bakım baktı da nücume. 89Sadeleştirilmiş Derken yıldızlara bir baktı da: «Ben gerçekten hastayım» dedi. Orijinal Ben dedi: hastayım 90Sadeleştirilmiş O zaman arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler. Orijinal O vakıt arkalarını dönerek başından kaçışıverdiler. 91Sadeleştirilmiş Derken bir kurnazlıkla onların ilâhlarına vardı da, «Buyursanıza, yemez misiniz?» dedi. Orijinal Derken kurnazlıkla onların ilâhlarına vardı da buyursanız a, dedi, yemez misiniz? 92Sadeleştirilmiş (Cevap vermediklerini görünce de): «Neyiniz var da konuşmuyorsunuz?» (dedi). Orijinal Neyiniz var söylemiyorsunuz. 93Sadeleştirilmiş Nihayet bir yolunu bulup onlara kuvvetli bir darbe indirdi. Orijinal Diyerek bir takrib ile onlara kuvvetli bir darbe indirdi. 94Sadeleştirilmiş Bunun üzerine birbirlerine girerek ona yürüdüler. Orijinal Bunun üzerine birbirlerine girerek ona yöneldiler. 95Sadeleştirilmiş İbrahim dedi ki: «A, siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz?» Orijinal A, dedi siz kendi yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? 96Sadeleştirilmiş «Halbuki sizi de yaptıklarınızı da Allah yaratmıştır.» Orijinal Halbuki sizi ve yaptıklarınızı Allah yarattı. 97Sadeleştirilmiş Onlar: «Haydin onun için bir yapı yapın da onu ateşe atın.» dediler. Orijinal Haydin dediler, bunun için bir bina yapın ve bunu ateşe atın. 98Sadeleştirilmiş Böylece ona bir tuzak kurmak istediler. Biz de kendilerini daha alçak düşürdük. Orijinal Böyle ona bir tuzak kurmak istediler, biz de tuttuk kendilerini daha alçak düşürdük. 99Sadeleştirilmiş Bir de dedi ki: «Ben Rabbime gidiyorum, o bana yolunu gösterir.» Orijinal Bir de dedi ki: ben rabbıma gidiyorum, o bana yolunu gösterir. 100Sadeleştirilmiş «Ey Rabbim! Bana salihlerden (bir oğul) ihsan et!» Orijinal Rabbım! bana salihînden ihsan buyur. 101Sadeleştirilmiş Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik. Orijinal Biz de ona uslu bir oğul müjdeledik. 102Sadeleştirilmiş Oğlu, yanında koşacak çağa gelince: «Ey oğlum! Ben seni rüyamda boğazladığımı görüyorum. Artık bak, ne düşünürsün?» dedi. Çocuk da: «Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşaallah beni sabredenlerden bulacaksın» dedi. Orijinal Vakta ki yanında koşmak çağına erdi, ey yavrum! dedi ben menamda görüyorum ki ben seni boğazlıyorum, artık bak ne görüyorsun! ey babacığım dedi: ne emrolunuyorsan yap! beni inşaallah sabirînden bulacaksın. 103Sadeleştirilmiş Ne zaman ki ikisi de bu şekilde Allah'a teslim oldular, İbrahim oğlunu şakağı üzerine yatırdı. Orijinal Vaktâ ki bu suretle ikisi de teslim oldular ve onu tuttu şakağına yıktı. 104Sadeleştirilmiş Biz de ona şöyle seslendik: «Ey İbrahim!» Orijinal Ve şöyle ona nida ettik: ya İbrahim! 105Sadeleştirilmiş «Rüyana gerçekten sadakat gösterdin, şüphesiz ki, biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız.» Orijinal Ru'yayı gerçek tasdık eyledin, biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere. 106Sadeleştirilmiş «Şüphesiz ki bu apaçık bir imtihandı.» (dedik) Orijinal Şübhesiz ki bu açık bir ibtilâ, kat'î bir imtihan. 107Sadeleştirilmiş Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik. Orijinal Dedik ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik. 108Sadeleştirilmiş Kendisine sonradan gelenler içinde iyi bir nâm bıraktık. Orijinal Namına da bıraktık sonrakiler içinde. 109Sadeleştirilmiş Selam olsun İbrahim'e... Orijinal Selâm İbrahime. 110Sadeleştirilmiş İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız. Orijinal Böyle mükâfat ederiz işte muhsinlere. 111Sadeleştirilmiş Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı. Orijinal Çünkü o bizim mü'min kullarımızdan. 112Sadeleştirilmiş Ona bir de salihlerden bir peygamber olmak üzere İshak'ı müjdeledik. Orijinal Bir de onu salihînden bir Peygamber olmak üzere İshak ile müjdeledik. 113Sadeleştirilmiş Hem ona hem İshak'a bereketler verdik. Her ikisinin neslinden de hem iyilik yapanlar var, hem de açıkça kendi nefsine zulmedenler var. Orijinal Hem ona hem İshaka bereketler verdik. İkisinin zürriyyetinden de hem muhsin olan var hem de nefsine açık zulmeden. 114Sadeleştirilmiş Yemin olsun ki biz Musa ile Harun'a da nimetler verdik. Orijinal Celâlim hakkı için Musâ ile Harûnu da minnetdâr eyledik. 115Sadeleştirilmiş Hem kendilerini ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık. Orijinal Hem kendilerini ve kavmlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık. 116Sadeleştirilmiş Hem yardım ettik onlara da, galip gelenler onlar oldular. Orijinal Hem yardım ettik onlara da galibler onlar oldular. 117Sadeleştirilmiş Hem kendilerine o belli kitabı (Tevrat'ı) verdik. Orijinal Hem kendilerine o belli kitabı verdik. 118Sadeleştirilmiş Kendilerini doğru yola çıkardık. Orijinal Ve kendilerini doğru yola çıkardık. 119Sadeleştirilmiş Sonrakiler içinde onlara iyi bir nam bıraktık: Orijinal Sonrakiler içinde de namlarına şunu bıraktık. 120Sadeleştirilmiş Selam olsun, Musa ile Harun'a. Orijinal Selâm Musâ ile Haruna. 121Sadeleştirilmiş İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız. Orijinal Biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinîne. 122Sadeleştirilmiş Çünkü onların ikisi de bizim mümin kullarımızdandı. Orijinal Çünkü ikisi de bizim mü'min kullarımızdan. 123Sadeleştirilmiş Şüphesiz İlyas da gönderilen peygamberlerdendir. Orijinal Şübhesiz İlyas da mürselînden. 124Sadeleştirilmiş Hani o kavmine: «Siz Allah'tan korkmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da «Ba'l'e» (Ba'l ismindeki puta) mi yalvarıyorsunuz?» dedi. Orijinal Zira kavmine demişti: Siz Allahdan korkmaz mısınız? 125Sadeleştirilmiş Hani o kavmine: «Siz Allah'tan korkmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da «Ba'l'e» (Ba'l ismindeki puta) mi yalvarıyorsunuz?» dedi. Orijinal Bir ba'le mi yalvarıyorsunuz bırakıb da o ahsenülhâlikîni. 126Sadeleştirilmiş Hani o kavmine: «Siz Allah'tan korkmaz mısınız? Yaratanların en güzeli olan, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da «Ba'l'e» (Ba'l ismindeki puta) mi yalvarıyorsunuz?» dedi. Orijinal O rabbınız ve evvelki atalarınızın da rabbı olan Allahı? 127Sadeleştirilmiş Fakat onlar, onu yalanladılar. Bu yüzden onlar mutlaka (cehennemde) hazır bulundurulacaklardır. Orijinal O vakıt onu tekzib ettiler, şübhesiz ki onlar da ıhzâr edildiler. 128Sadeleştirilmiş Ancak Allah'ın ihlaslı kulları müstesna. Orijinal Müstesnâ Allahın ıhlâslı kulları. 129Sadeleştirilmiş Ona da sonrakiler içinde şunu bıraktık: Orijinal Ona da sonrakilerde şunu bıraktık. 130Sadeleştirilmiş Selam olsun İlyâsîn'e . Orijinal Selâm, ilyasîne. 131Sadeleştirilmiş İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız. Orijinal Biz böyle mükâfat ederiz işte muhsinîne. 132Sadeleştirilmiş Çünkü o bizim mümin kullarımızdandı. Orijinal Çünkü o bizim mü'min kullarımızdan. 133Sadeleştirilmiş Şüphesiz Lût da gönderilen peygamberlerdendir. Orijinal Şübhesiz Lût da mürselînden. 134Sadeleştirilmiş Hani biz onu ve ailesinin tamamını kurtarmıştık. Orijinal Zira kurtardık onu ve bütün ehlini. 135Sadeleştirilmiş Ancak geride kalıp batanlar içinde kalan yaşlı bir kadın hariç. Orijinal kalan bir karıdan başka batanlar içinde. 136Sadeleştirilmiş Sonra diğerlerini helak etmiştik. Orijinal Sonra diğerlerini tedmir eyledik. 137Sadeleştirilmiş Ve siz elbette sabahleyin ve geceleyin onlara uğrar ve üzerlerinden geçersiniz. Hâlâ akıl edip düşünmez misiniz? Orijinal Ve siz elbette onlara uğrar ve üzerinden geçerseniz, sabahleyin. 138Sadeleştirilmiş Ve siz elbette sabahleyin ve geceleyin onlara uğrar ve üzerlerinden geçersiniz. Hâlâ akıl edip düşünmez misiniz? Orijinal Ve geceleyin, ya akıl edip de düşünmez misiniz? 139Sadeleştirilmiş Şüphesiz Yunus da gönderilen peygamberlerdendir. Orijinal Şübhesiz Yunüs de o mürselînden. 140Sadeleştirilmiş Hani o bir zaman dolu bir gemiye kaçmıştı. Orijinal Hani bir vakıt dolu gemiye kaçmıştı, 141Sadeleştirilmiş (Oradakilerle) kur'a çekmiş de kaydırılanlardan (yenilenlerden) olmuştu. Orijinal kur'a çekmişti de kaydırılanlardan olmuştu. 142Sadeleştirilmiş Derken (denize atılmış ve) kendisini balık yutmuştu. (Kendi nefsini) kınıyordu. Orijinal Derken kendisi balık yuttu melâmette idi. 143Sadeleştirilmiş Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı, yeniden dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı. Orijinal Eğer çok tesbih edenlerden olmasa idi. 144Sadeleştirilmiş Eğer çok tesbih edenlerden olmasaydı, yeniden dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı. Orijinal Her halde ba'solunacakları güne kadar onun karnında kalırdı 145Sadeleştirilmiş Biz onu hasta bir halde bir alana çıkardık. Orijinal Hemen biz onu alana attık hasta idi. 146Sadeleştirilmiş Üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik. Orijinal Ve üzerine kabak cinsinden bir ağaç bitirdik. 147Sadeleştirilmiş Biz onu (Yunus'u) yüz bin veya daha çok insana peygamber olarak gönderdik. Orijinal Ve onu yüz bine Resul gönderdik ve hattâ artıyorlardı. 148Sadeleştirilmiş O zaman ona iman ettiler de biz onları bir zamana kadar yaşattık. Orijinal O vakıt ona iyman ettiler de onları bir zamana kadar istifade ettirdik. 149Sadeleştirilmiş Şimdi sor o seninkilere: Kızlar, Rabbinin de, oğlanlar onların mı? Orijinal Şimdi sor o seninkilere: rabbına kızlar, onlara oğullar öyle mi? 150Sadeleştirilmiş Yoksa biz melekleri dişi yaratmışız da onlar şahit mi bulunuyorlarmış? Orijinal Yoksa biz Melâikeyi dişi yaratmışız da onlar şâhid mi bulunuyorlarmış? 151Sadeleştirilmiş Ha!.. Onlar, şüphesiz uydurdukları iftiralarından dolayı: «Allah doğurdu» derler. Hiç şüphesiz onlar, yalancıdırlar. Orijinal Ha!.. onlar şübhesiz ki yalancıdırlar. 152Sadeleştirilmiş Ha!.. Onlar, şüphesiz uydurdukları iftiralarından dolayı: «Allah doğurdu» derler. Hiç şüphesiz onlar, yalancıdırlar. Orijinal «Allah doğurdu» derler ve elbette bunlar yalancıdırlar 153Sadeleştirilmiş (Allah) kızları oğullara tercih mi etmiş? Orijinal Kızları oğullara tercih mi etmiş? 154Sadeleştirilmiş Size ne oldu? Nasıl hükmediyorsunuz? Orijinal Nah sizlere! nasıl hukmediyorsunuz? 155Sadeleştirilmiş Hiç düşünmüyor musunuz? Orijinal Hiç demi düşünmezsiniz? 156Sadeleştirilmiş Yoksa sizin için açık bir delil mi var? Orijinal Yoksa sizin için açık bir ferman mı var? 157Sadeleştirilmiş O halde, eğer doğru söylüyorsanız getirin kitabınızı. Orijinal O halde getirin kitabınızı sadıksanız. 158Sadeleştirilmiş Onlar, Allah ile cinler arasında bir neseb (hısımlık bağı) uydurdular. Oysa Yemin olsun cinler bilirler ki, o yalancılar mutlaka cehenneme götürüleceklerdir. Orijinal Bir de onunla Cinler beyninde bir neseb uydururlar. Celâlim hakkı için Cinler bilirler ki onlar ihzar olunacaklardır. 159Sadeleştirilmiş Allah, onların yakıştırdıkları vasıflardan münezzeh ve yücedir. Orijinal Münezzeh sübhan o Allah onların isnad ettikleri vasıflardan. 160Sadeleştirilmiş Fakat Allah'ın ihlas ile seçilen kulları başka (onlar, Allah'ı böyle şirk ile vasıflamazlar). Orijinal Lâkin Allahın ıhlâs ile secilen kulları başka. 161Sadeleştirilmiş Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız. Orijinal Çünkü siz ve taptıklarınız. 162Sadeleştirilmiş Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız. Orijinal Ona karşı kimseyi meftun edemezsiniz. 163Sadeleştirilmiş Çünkü siz ve taptıklarınız, kendiliğinden cehenneme saldıran kimseden başkasını, Allah'a karşı kandırıp, saptıramazsınız. Orijinal Meğer ki Cahîme saldıran olsun. 164Sadeleştirilmiş (Melekler): «Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!» derler. Orijinal Bizden ise her birimiz için bir makamı ma'lûm vardır. 165Sadeleştirilmiş (Melekler): «Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!» derler. Orijinal Ve biz elbette biz o saf dizenleriz. 166Sadeleştirilmiş (Melekler): «Bizden her birimizin belli bir makamı vardır. Biziz o saf saf dizilenler, biziz! Biziz o tesbih edenler, biziz!» derler. Orijinal Ve biz elbette biz o tesbih edenleriz. 167Sadeleştirilmiş (Müşrikler) şöyle diyorlardı: «Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk.» Orijinal Ve gerçek evvel şöyle diyorlardır: 168Sadeleştirilmiş (Müşrikler) şöyle diyorlardı: «Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk.» Orijinal «eğer yanımızda evvelkilerinkinden bir zikrolsa idi. 169Sadeleştirilmiş (Müşrikler) şöyle diyorlardı: «Eğer yanımızda önceki (ümmet)lerden bir kitap olsaydı, elbette biz de Allah'ın ihlas ile seçilmiş kullarından olurduk.» Orijinal Her halde Allahın ıhlâs ile seçilmiş kullarından olurduk. 170Sadeleştirilmiş Fakat şimdi onu inkâr ettiler. Ama ilerde bileceklerdir. Orijinal Fakat şimdi ona küfrettiler, artık ileride bilecekler. 171Sadeleştirilmiş Yemin olsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir: «Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır ve elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir.». Orijinal Celâlim hakkı için risaletle gönderilen kullarımız hakkında şu kelimemiz sebkat etmiştir: 172Sadeleştirilmiş Yemin olsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir: «Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır ve elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir.». Orijinal «Onlar elbette onlar muhakkak muzaffer olacaklardır. 173Sadeleştirilmiş Yemin olsun ki peygamberlikle gönderilen kullarımız hakkında şu sözümüz geçmiştir: «Onlar var ya, elbette onlar muzaffer olacaklardır ve elbette bizim ordularımız mutlaka galip geleceklerdir.». Orijinal Ve elbette bizim askerlerimiz mutlak onlar galib geleceklerdir» 174Sadeleştirilmiş Onun için sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir. Orijinal Onun için yüz çevir de onlardan bir zamana kadar. 175Sadeleştirilmiş Onlara (inecek azabı) gözetle .Yakında onlar da göreceklerdir. Orijinal Gör onları: yakında görecekler. 176Sadeleştirilmiş Ya şimdi onlar, bizim azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar? Orijinal Ya şimdi bizim azâbımızı mı iviyorlar? 177Sadeleştirilmiş Fakat (azabımız) onların sahasına indiği zaman, (o acı sonuçla) uyarılanların sabahı ne kötüdür! Orijinal Amma onların sahasına indiği vakıt ne fenadır o acı haber verilenlerin sabahı!... 178Sadeleştirilmiş Yine sen, bir süreye kadar onlardan yüz çevir. Orijinal Yine sen yüz çevir de onlardan bir zamana kadar. 179Sadeleştirilmiş (İnecek azabı) gözetle! Yakında onlar da göreceklerdir. Orijinal Gör, yakında görecekler. 180Sadeleştirilmiş Senin güç ve kuvvet sahibi Rabbin, onların yakıştırdıkları vasıflardan münezzeh ve yücedir. Orijinal Tesbiyh o ızzetin sahibi rabbına onların vasıflarından. 181Sadeleştirilmiş Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun. Orijinal Ve selâm mürselîne. 182Sadeleştirilmiş Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. Orijinal Ve hamd âlemlerin rabbı Allaha. | |||
|
﴾ 0 ﴿