38-Saad1Sadeleştirilmiş Sâd. Bu zikirle dolu Kur'ân'a bak! Orijinal Sâd. bu zikrile meşhun Kur'ana bak. 2Sadeleştirilmiş O inkâr edenler bir gurur ve ayrılık içindedirler. Orijinal Fakat o küfredenler bir onur, bir şikak içindeler. 3Sadeleştirilmiş Kendilerinden önce nicelerini helak ettik. Onlar çağrıştılar. Ama artık kurtuluş vakti değildi. Orijinal Kendilerinden evvel nicelerini helâk ettik! Çığırıştılar: Değildi fakat vaktı halâs. 4Sadeleştirilmiş İçlerinden kendilerine uyarıcı bir peygamber geldiğine şaştılar da kâfirler: «Bu bir sihirbazdır, yalancıdır» dediler. Orijinal İçlerinden kendilerine uyandırıcı bir Peygamber geldiğine şaştılar da dediler ki kâfirler: bu, bir sihirbaz, bir kezzâb. 5Sadeleştirilmiş «İlâhları, bir tek ilâh mı kılmış? Bu gerçekten şaşılacak bir şey, çok tuhaf!» Orijinal İlâhları hep bir ilâh mı kılmış? Bu cidden şaşılacak bir şey: çok tuhaf. 6Sadeleştirilmiş İçlerinden ileri gelenler fırladılar ve dediler ki: «İlâhlarınız üzerinde sabır ve sebat edin. Bu, gerçekten arzu edilen bir murad!» Orijinal İçlerinden o hey'et de fırladı şöyle: ilâhlarınız üzerinde sabr-u sebat edin, bu cidden arzu olunur bir şey, bir murad. 7Sadeleştirilmiş «Biz bunu başka bir dinde işitmedik, bu mutlaka bir uydurmadır.» Orijinal Biz bunu diğer millette işitmedik, bu bir uydurmadır mutlak. 8Sadeleştirilmiş «Kur'ân aramızdan ona mı indirilmiş?» dediler. Doğrusu onlar benim Kur'ân'ımdan bir kuşku içindeler. Ve doğrusu onlar henüz azabımı tatmadılar. Orijinal O zikr aramızdan ona mı indirilmiş? doğrusu onlar benim zikrimden bir kuşkulu şekk içindeler, doğrusu henüz azâbımı tatmadılar. 9Sadeleştirilmiş Yoksa sana o Kur'ân'ı veren çok güçlü ve ihsan sahibi Rabbinin hazineleri onların yanında mı? Orijinal Yoksa sana onu veren azîz vehhab rabbının rahmeti hazîneleri onların yanında mı? 10Sadeleştirilmiş Yoksa bütün o göklerin, yerin ve aralarındakilerin mülkü onların mı? Öyle ise bütün imkanlarını seferber ederek yükselsinler de görelim! Orijinal Yoksa onların mı bütün o Göklerin, Yerin ve aralarındakilerin mülkü? Öyle ise haydi esbab içinde üstüne çıksınlar. 11Sadeleştirilmiş Onlar burada çeşitli partilerden (gruplardan) bozguna uğramış bir ordudur. Orijinal Onlar burada Ahzab döküntüsünden (muhtelif partilerden) bozuk bir ordu. 12Sadeleştirilmiş Onlardan önce Nuh kavmi, Âd kavmi ve saltanat sahibi Firavun da yalanlamışlardı. Orijinal Onlardan evvel tekzib etmişti Nuh kavmi ve Âd ve o kazıkların sahibi Fir'avn. 13Sadeleştirilmiş Semûd kavmi, Lut kavmi ve Eykeliler (Şuayb kavmi) de yalanlamışlardı. İşte o çeşitli partiler bunlardır. Orijinal Ve Semûd ve kavmi Lût ve eykeliler, bunlar işte o ahzab. 14Sadeleştirilmiş Hepsi de gönderilen peygamberleri yalanladılar da azabım böyle hak oldu. Orijinal Başka değil, hepsi gönderilen elçileri (Resulleri) tekzib etti de öyle hak oldu azâbım. 15Sadeleştirilmiş Onlar da bir tek haykırışa bakıyorlar. Öyle ki onun gecikmesi de yoktur. Orijinal Onlar da başka değil, bir tek sayhaya bakıyorlar öyle ki ona hık yok. 16Sadeleştirilmiş Bir de: «Ey Rabbimiz! Hesap gününden önce bizim azabdan payımızı acele ver» dediler. Orijinal Bir de ya rabbenâ bizim pusulamızı hisab gününden evvel acele verdediler. 17Sadeleştirilmiş Şimdi sen onların dediklerine sabret de kuvvetli kulumuz Davud'u hatırla. Çünkü o, zikir ve tesbih ile bize yönelmişti. Orijinal Şimdi sen onların dediklerine sabret de kuvvetli kulumuz Davudu an, çünkü o çok tecri' yapar (evvab) idi. 18Sadeleştirilmiş Biz, dağları onun emrine vermiştik. Akşam- sabah onunla birlikte tesbih ederlerdi. Orijinal Çünkü biz onun maıyyetinde dağları müsahhar kılmıştık: tesbih ederlerdi akşamleyin ve işrak vaktı. 19Sadeleştirilmiş Kuşları da toplu olarak onun emrine vermiştik. Hepsi de ona uyarak zikir ve tesbih ederlerdi. Orijinal Kuşları da toplu olarak, hepsi onun için terci' yapar (evvab) idi. 20Sadeleştirilmiş Biz onun mülkünü kuvvetlendirmiş ve kendisine hikmet ve hakkı batıldan ayırt etme kabiliyeti vermiştik. Orijinal Hem mülkünü kuvvetlendirmiştik, hem de kendisine hıkmet ve faslı hıtab vermiştik. 21Sadeleştirilmiş Bir de davacıların kıssası geldi mi sana? Hani surdan aşarak mihraba ulaşmışlardı. Orijinal Bir de hasım kıssası geldi mi sana? Hani surdan mihraba aştıkları vakıt. 22Sadeleştirilmiş Davud'un yanına giriverdiler de onlardan telaşe düştü. Ona «Korkma!» dediler, biz iki davacıyız. Birimiz, birimize haksızlık etti. Şimdi sen aramızda hak ile hüküm ver ve aşırı gitme de bizi doğru yolun ortasına çıkar. Orijinal O vakıt Davudun üzerine giriverdiler de onlardan telâşa düştü, korkma dediler: iki hasmız, ba'zımız ba'zımıza tecavüz etti, şimdi sen aramızda hakk ile hukmet ve aşırı gitme de bizi doğru yolun ortasına çıkar. 23Sadeleştirilmiş Biri: «İşte bu benim kardeşim. Onun doksan dokuz dişi koyunu var, benim ise bir tek dişi koyunum var. Böyle iken: Onu da bana ver, dedi ve tartışmada beni yendi» diye anlattı. Orijinal Şu benim biraderim onun doksan dokuz dişi koyunu var, benim ise bir tek dişi koyunum var, böyle iken «bırak onu bana» dedi ve beni söyleşmede yendi. 24Sadeleştirilmiş Davud dedi ki: «Doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına katmak istemesiyle sana zulmetmiştir. Gerçekten bir cemiyette yaşayanların çoğu mutlaka birbirlerine haksızlık ediyorlar. Ancak iman edip de salih amel işleyenler başka. Ama onlar da pek az.» Davud, bizim kendisini imtihan ettiğimizi sanmıştı. Hemen Rabbinden mağfiret diledi, rüku ederek yere kapandı, tevbe ile Allah'a yöneldi. Orijinal Dedi ki: doğrusu senin bir koyununu kendi koyunlarına istemesiyle sana zulmetmiş ve hakıkaten karışıkların çoğu birbirlerine tecavüz ediyorlar, ancak iyman edib de salâh istiyenler başka, onlar da pek az, ve sanmıştı ki Davud kendisine sırf bir fitne yaptık, hemen rabbına istiğfar etti ve rükû' ederek yere kapanıb tevbe ile rücu' etti. 25Sadeleştirilmiş Biz de o zannettiği şeyi kendisine bağışladık. Şüphesiz yanımızda onun bir yakınlığı ve güzel bir dönüş yeri vardır. Orijinal Biz de onu kendisine mağrifet buyurduk ve hakıkat ona ındimizde kat'î bir yakınlık ve bir akıbet güzelliği vardır. 26Sadeleştirilmiş Ey Davud! Gerçekten biz seni yeryüzünde bir halife yaptık. Artık insanlar arasında hak ile hüküm ver. Keyfe, arzuya uyma ki, seni Allah yolundan saptırmasın. Çünkü Allah yolundan sapanlar, hesap gününü unuttukları için kendilerine çok şiddetli bir azab vardır. Orijinal Ya Davud! muhakkak ki biz seni Arzda bir halîfe kıldık, imdi nâs arasında hakk ile hukmet de (keyfe) hevaya tabi' olma ki seni Allah yolundan sapıtmasın, çünkü Allah yolundan sapanlar hisab gününü unuttukları cihetle kendilerine pek şiddetli bir azâb vardır. 27Sadeleştirilmiş Hem o göğü, yeri ve aralarındakileri biz boşuna yaratmadık. O, kâfirlerin zannıdır. Onun için vay ateşe girecek olan kâfirlerin haline! Orijinal Hem o Göğü ve Yeri aralarındakileri biz boşuna yaratmadık o, o küfredenlerin zannı, onun için küfredenlere ateşten bir veyl var. 28Sadeleştirilmiş Yoksa, iman edip de salih amel işleyenleri biz, o yeryüzündeki bozguncular gibi yapar mıyız? Yoksa o takva sahiplerini azgın günahkarlar gibi yapar mıyız? Orijinal Yoksa iyman edib de salih salih işler yapanlar biz o Yerdeki müfsidler gibi yapar mıyız? Yoksa o korunan müttekıleri arsız çapkınlar gibi yapar mıyız? 29Sadeleştirilmiş Bu, sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır ki, insanlar onun âyetlerini düşünsünler ve temiz akıl sahipleri ibret alsınlar. Orijinal Bir kitab ki indirdik, çok mübarek, âyetlerini düşünsünler ve ıbret alsın temiz özlüler. 30Sadeleştirilmiş Bir de Davud'a Süleyman'ı bahşettik. Süleyman ne güzel kuldu. Çünkü o seslice tesbih edip Allah'a yönelirdi. Orijinal Bir de Davuda Süleymanı bahşettik, ne güzel kul, o cidden bir evvab. 31Sadeleştirilmiş Hani kendisine bir zaman akşam üstü iyi cins ve rahvan atlar gösterilmişti. Orijinal Arzolundukda kendisine akşam üstü sâfinat halinde halıs atlar. 32Sadeleştirilmiş «Ben, dedi, at sevgisini, Rabbimi anmaktan ötürü tercih ettim.» Nihayet atlar perdenin arkasına gizlendi. Orijinal Ben dedi, o hayır sevgisini rabbımın zikrinden sevdim, nihayet hıcaba gizlendi. 33Sadeleştirilmiş «Geri getirin onları bana!» dedi ve artık onların bacaklarını, boyunlarını silmeye başladı. Orijinal Geri getirin onları bana, tuttu bacaklarını, boyunlarını silmeğe başladı. 34Sadeleştirilmiş Yemin olsun ki Süleyman'ı imtihan da ettik ve tahtının üzerine bir ceset bıraktık. Sonra tekrar tevbe ile önceki haline döndü. Orijinal Celâlim hakkı için Süleymana bir fitne de verdik ve tahtının üstüne bir cesed bıraktık sonra tevbe ile rücu' etti. 35Sadeleştirilmiş Süleyman: «Ey Rabbim! Beni bağışla ve bana öyle bir mülk ihsan et ki, ardımdan hiç kimseye yaraşmasın. Şüphesiz, bütün dilekleri veren sensin.» dedi. Orijinal Ya rab! bana mağrifet buyur ve bana öyle bir mülk bağışla ki ardımdan kimseye yaraşmasın, şübhesiz sensin bütün dilekleri veren vehhab sen, dedi. 36Sadeleştirilmiş Bunun üzerine biz rüzgarı onun emrine verdik. Onun emriyle istediği yere yumuşacık akardı. Orijinal Bunun üzerine ona rüzgârı müsahhar ettik, emriyle istediği yere yumuşacık cereyan ederdi. 37Sadeleştirilmiş Dalgıç ve yapı ustası şeytanları da. Orijinal Şeytanları da: bütün benna' ve gavvas. 38Sadeleştirilmiş Ve daha diğerlerini de zincirlerde bağlı olarak (Onun emrine verdik). Orijinal Ve daha diğerlerini bendlerde çatılı çatılı. 39Sadeleştirilmiş «İşte bu, bizim ihsanımızdır. Artık sen dilersen başkalarına ver veya verme. Bundan hesaba çekilmeyeceksin» dedik. Orijinal Bu işte, dedik: bizim atâmız artık diler kerem et, diler imsâk hisabı yok. 40Sadeleştirilmiş Şüphesiz ki ona huzurumuzda bir yakınlık ve güzel bir makam vardır. Orijinal Ve şübhesiz ki ona huzurı ızzetimizde bir yakınlık ve bir akıbet güzelliği var. 41Sadeleştirilmiş Kulumuz Eyyub'u da an. Bir zaman o, Rabbine şöyle nida etmişti: «Meşakkat ve acı ile bana şeytan dokundu.» Orijinal Kulumuz Eyyubu da an, o vakıt ki rabbına şöyle nidâ etmişti: «bak bana: meşakkat ve elem ile bana Şeytan dokundu.». 42Sadeleştirilmiş (Biz ona): «Ayağını yere vur! İşte sana yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su» dedik. Orijinal Depren ayağınla, işte serin bir yıkanacak ve içecek dedik. 43Sadeleştirilmiş Ve ona, bütün ailesini ve beraberlerinde bir mislini daha tarafımızdan bir rahmet olarak bahşettik ki, akıl sahipleri için bir ibret olsun. Orijinal ve ona bütün ehlini ve beraberlerinde daha bir mislini bahşettik tarafımızdan bir rahmet olarak hem de bir dersi ıbret temiz akıllar için. 44Sadeleştirilmiş (Bir de dedik ki): «Eline bir demet al da onunla (eşine) vur; yemininde durmamazlık etme.» Doğrusu biz onu sabırlı bulduk. O ne güzel kul! O hakikaten daima Allah'a yönelmektedir. Orijinal Bir de al bir demet elinle de vur onunla hânis olma, hakıkat biz onu sabırlı bulduk, ne güzel kul, hakıkaten o bir evvabdır. 45Sadeleştirilmiş Kullarımız İbrahim'i, İshak'ı ve Yakub'u da an. Onlar eller ve gözler sahipleri idiler. Orijinal Kullarımız İbrahimi, İshakı, Ya'kubu da an, eller ve gözler sahibleri idiler. 46Sadeleştirilmiş Çünkü biz onları temiz bir hasletle, hâlis yurt (ahiret) düşüncesine ermiş has kullarımızdan kılmışızdır. Orijinal Çünkü biz onları temiz bir hassa, halîs yurd düşüncesiyle halîslerimizden kılmışızdır. 47Sadeleştirilmiş Çünkü onlar, nezdimizde seçilmiş en hayırlı kimselerdendir. Orijinal Ve çünkü onlar muhakkak nezdimizde seçilmiş ahyardan. 48Sadeleştirilmiş İsmail'i, Elyasa'yı, Zü'l- Kifl'i de an. Hepsi de en hayırlı kimselerdendir. Orijinal İsmaili de, Elyeser de, Zül'kifli de an, hepsi de o ahyardan. 49Sadeleştirilmiş İşte bu bir öğüttür. Şüphesiz korunan müttakiler için herhalde güzel bir istikbal (güzel bir dönüş yeri) vardır. Orijinal İşte bu bir zikirdir, ve şübhesiz korunan müttekîler için her halde güzel bir istikbal (bir husni meâb) var. 50Sadeleştirilmiş Bütün kapıları kendilerine açılmış olan Adn cennetleri vardır. Orijinal Adin Cennetleri: açılarak kendilerine bütün kapılar. 51Sadeleştirilmiş İçlerine kurularak orada birçok yemişle, bambaşka bir içki isteyeceklerdir. Orijinal İçlerinde kurularak orada bir çok yemişle bambaşka bir içki isteyecekler. 52Sadeleştirilmiş Yanlarında da bakışları yalnız kocalarına dönük hep aynı yaşta dilberler vardır. Orijinal Yanlarında da gamzeleri kasan hep bir yaşıd dilberler. 53Sadeleştirilmiş O hesap günü için size vaad edilen işte budur. Orijinal İşte bu, o hisab günü için size va'dolunan. 54Sadeleştirilmiş İşte bu, bizim rızkımız; muhakkak ki ona hiç tükenmek yoktur. Orijinal İşte ki bu bizim rızkımız, muhakkak ki ona hiç tükenmek yok. 55Sadeleştirilmiş Bu, böyledir. Şüphesiz azgınlar için de fena bir gelecek vardır. Orijinal Bu böyle, şübhesiz azgınlar için de fena bir istikbal (şer bir meâb) var. 56Sadeleştirilmiş Cehennem! Ona yaslanacaklar, fakat o ne çirkin döşektir. Orijinal Cehennem, ona yaslanacaklar, fakat o ne çirkin döşek. 57Sadeleştirilmiş İşte artık tatsınlar onu ki, o kaynar su ve irindir. Orijinal İşte, artık tatsınlar onu bir hamîm ve bir ğassâk. 58Sadeleştirilmiş Ve o şekilden çifter çifter tadacakları diğer acılar da vardır. Orijinal Ve o şekilden bir diğeri: çifte çifte. 59Sadeleştirilmiş İşte şunlar da sizin peşinize düşenlerdir. Onlara merhaba yok. Çünkü onlar cehenneme salınıyorlar. Orijinal Şu: bir alay: maıyyetinizde göğüs germiş; onlara merhaba yok, çünkü onlar Cehenneme salınıyorlar. 60Sadeleştirilmiş (Arkadan gelenler öncekilere:) Derler ki: «Hayır, asıl size merhaba yok. Çünkü cehennemi bize siz takdim ettiniz. Bakın o ne kötü yatak!» Orijinal
Hayır derler size merhaba yok, onu bize siz takdim ettiniz, bakın ne fena yatak. 61Sadeleştirilmiş «Ey Rabbimiz! Bize bunu takdim edenin ateşteki azabını kat kat artır» derler. Orijinal Ya rabbenâ derler: bize bunu takdim edene ateşde azâbı hemen kat kat artır. 62Sadeleştirilmiş Bir de derler ki: «Kötülerden saydığımız birtakım adamları (fakir müminleri) niye göremiyoruz?» Orijinal Bir de derler ki: neye görmüyoruz biz o eşrardan saydığımız bir takım adamları. 63Sadeleştirilmiş «Onları eğlence yerine tutmuştuk ha! Yoksa bu gözler onlardan kaydı mı?» Orijinal Onları eğlence yerine tuttuktu ha! yoksa onlardan kaydı mı bu gözler? 64Sadeleştirilmiş Şüphesiz ki bu haktır. Ateş ehlinin birbiriyle tartışması muhakkak olacaktır. Orijinal Şübhesiz ki bu haktır muhakkak olacaktır ehli nârın birbirine husûmeti. 65Sadeleştirilmiş De ki: «Ben ancak korkuyu haber veren bir peygamberim. O tek ve kahredici olan Allah'tan başka tanrı da yoktur.» Orijinal De ki ben ancak korkuyu haber veren bir Peygamberim, başka bir tanrı da yok ancak Allah: o vahidi kahhar. 66Sadeleştirilmiş «O, göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Rabbidir. O çok güçlüdür, çok bağışlayıcıdır.» Orijinal O Göklerin, Yerin ve aralarındakilerin rabbı azîz, gaffar var. 67Sadeleştirilmiş De ki: «Bu, bir büyük haberdir.» Orijinal De ki bu bir azîm haberdir. 68Sadeleştirilmiş «Siz ondan yüz çeviriyorsunuz.» Orijinal Siz ondan yüz çeviriyorsunuz. 69Sadeleştirilmiş «Münakaşa ederlerken, benim melekler yüksek topluluğuna ait ne bilgim olabilirdi?» Orijinal Benim melei a'lâya ne ılmim olurdu onlar münakaşa ederlerken? 70Sadeleştirilmiş «Ancak ben açıktan açığa korkutmakla görevli olduğum için o bilgi bana vahyediliyor.» Orijinal Fakat ben açık inzar edecek bir Peygamber olduğum içindir ki o ılmin bana vahy olunuyor. 71Sadeleştirilmiş Hani Rabbin meleklere demişti ki: «Ben çamurdan bir insan yaratmaktayım.» Orijinal Rabbın Melâikeye dediği vakıt: haberiniz olsun ben bir çamurdan bir beşer yaratmaktayım. 72Sadeleştirilmiş «Onu tesviye edip, düzeltip de ruhumdan ona üfledim mi derhal ona secdeye kapanın.» Orijinal Onu tesviye ettim de ruhumdan ona nefheyledimmi derhal ona secdeye kapanın. 73Sadeleştirilmiş Bunun üzerine meleklerin hepsi toptan secde ettiler. Orijinal Onun üzerine Melâikenin hepsi toptan secde ettiler. 74Sadeleştirilmiş Yalnız İblis etmedi, büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu. Orijinal Yalnız İblîs kibirlenmek istedi ve kâfirlerden oldu. 75Sadeleştirilmiş Allah: «Ey İblis! O benim kudretimle yarattığıma secde etmene ne engel oldu? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yüksek derecelerde bulunanlardan mı oldun?» dedi. Orijinal Ey İblîs! buyurdu: o benim iki elimle yarattığıma secde etmene ne mani' oldu sana? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa âlîlerden mi bulunuyorsun? 76Sadeleştirilmiş İblis dedi ki: «Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.» Orijinal Dedi ki ben ondan hayırlıyım beni bir ateşten yarattın, onu ise bir çamurdan yarattın. 77Sadeleştirilmiş Allah: «Hemen çık oradan, artık sen kovuldun.» Orijinal Buyurdu ki: hemen çık oradan çünkü artık sen matrud (racîm) sin. 78Sadeleştirilmiş «Ve elbette lanetim ceza gününe kadar senin üzerindedir.» buyurdu. Orijinal Ve her halde üzerindedir lâ'netim ceza gününe kadar. 79Sadeleştirilmiş İblis: «Ya Rab! O halde insanların diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver.» dedi. Orijinal Dedi: ya rab! o halde ba'solunacakları güne kadar beni geri bırak. 80Sadeleştirilmiş Allah: «Haydi belirli bir vakte kadar mühlet verilenlerdensin» buyurdu. Orijinal Haydi buyurdu: geri bırakılanlardansın. 81Sadeleştirilmiş Allah: «Haydi belirli bir vakte kadar mühlet verilenlerdensin» buyurdu. Orijinal Malûm vakıt gününe kadar 82Sadeleştirilmiş İblis: «Öyle ise izzet ve şerefine yemin ederim ki, ben onların hepsini mutlaka aldatır, saptırırım.» Orijinal Öyle ise dedi: ızzetine kasem ederim ki ben onların hepsini mutlak iğva eder sapıtırım. 83Sadeleştirilmiş «Ancak içlerinden ihlas ile seçilmiş has kulların müstesna» dedi. Orijinal Ancak içlerinden ıhlâs ile seçilmiş has kulların müstesnâ. 84Sadeleştirilmiş Allah buyurdu ki: «O doğru, ben hep doğruyu söylerim.» Orijinal Buyurdu ki o doğru ve ben hep doğruyu söylerim. 85Sadeleştirilmiş «Yemin olsun ki, cehennemi mutlaka senden ve onların sana uyanlarından, topunuzdan tıka basa dolduracağım.» Orijinal Celâlim hakkı için Cehennemi mutlak dolduracağım senden ve onların sana tabi' olanlarından topunuzdan tıka basa. 86Sadeleştirilmiş Ey Rasûlüm Muhammed! De ki: «Ben o Kur'ân'a karşı sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben kendiliğimden bir şey de teklif etmiyorum.» Orijinal De ki: bir ecir istemiyorum sizden ona karşı ve ben o tekellüfcilerden değilim. 87Sadeleştirilmiş «O Kur'ân, bütün âlemler için bir zikir, bir öğüttür.» Orijinal O sırf bir zikir, bir öğüttür bütün âlemîn için. 88Sadeleştirilmiş «Herhalde onun haberini bir zaman sonra bileceksiniz.» Orijinal Ve her halde onun haberini bir zaman sonra bileceksiniz. | |||
|
﴾ 0 ﴿