4

 Ceza gününün hâkimidir.

"Ceza gününün hâkimidir". Âsım, Kisâî ve Ya'kûb böyle (mâliki yevmiddin) şeklinde okumuşlardır.

"O gün hiçbir nefis başka bir nefis için bir şeye sahip olamaz, o gün emir Allah'ındır” (İnfitar: 19) âyeti de bunu destekler. Kalan kurralar ise meliki şeklinde okumuşlardır, tercihe şayan olan da budur. Çünkü bu, Mekke - Medîne halkının okuyuşudur. Bir de:

"Bugün mülk kimindir” (Ğâfir: 16) âyeti vardır. Sonra bunda ta'zîm vardır.

Mâlik ise elindeki mülk üzerinde istediği gibi tasarruf eden demektir, melik ise emri altındakilerde emir ve yasaklarla tasarruf edendir, saltanat manasındadır. Lâmın sükûnu ile melk şeklinde de okunmuştur. Fiil kalıbında meleke olarak da okunmuştur. Medih veya hâl olarak nasb ile maliken de okunmuştur. Merfû' olarak tenvîn ile ve mahzûf mübtedânın haberi olarak muzâf şeklinde malikün de okunmuştur. Muzâf olarak ref ve nasb ile de okunmuştur.

Yevmüddîn yevmülceza (ceza günü) demektir. Kema tediynü tüdan (nasıl yaparsan öyle karşılığını görürsün) sözü de şu şiir de bundandır:

Düşmanlıktan başka bir şey kalmayınca,

Onlar gibi biz de cezalandırdık.

İsm-i fâ'ili zarfa muzâf etmiştir, genişleterek (mecaz kullanarak) onu mef'ûlun bih yerine koymuştur. Meselâ ya sarikal leyyelti ehleddar kavlinde olduğu gibi. Manası da ceza günündeki işlere hâkim oldu demektir. Tıpkı "Cennet halkı seslendi” (Araf: 44) âyetinde olduğu gibi (seslenecek demektir).

Ya da mülk o gün devamlı olarak ona aittir, demektir. O zaman izafet hakiki ve marifeye sıfat olmasını hazırlamış olur.

Şöyle de denilmiştir: din şerîat manasınadır. Tâat manasınadır da denilmiştir. Mana da dinin (şerîat ve tâ’ah) karşılık bulacağı günün sâhibidir, demektir. Günün buna muzâf olması ya ta'zîm içindir ya da tek emri geçenin Allah olduğunu bildirmek içindir. Bu sıfatların Allahü teâlâ'ya verilmesi yani alemleri meydana getirmesi, onları büyütmesi, onlara zâhir ve batın, peşin ve veresiye nimetler vermesi ve sevap ve azâp gününde bütün işlerine sahip olması, onun hamde lâyık olmasındandır. Ondan başka buna gerçek lâyık hiçbir kimse yoktur, çünkü hükmü sıra ile sıfata bağlamak onun illetini gösterir. Sonra bu sıfatların Allahü teâlâ'ya verilmesi, dolaylı olarak şunu bildirmek içindir ki, bu sıfatları taşımayan biri hamde (övülmeye) lâyık olamaz, hele ibâdet edilmeye hiç olamaz. Böyle olmalıdır ki, bu sıfatların Allah'a verilmesi arkada sayılan şeylere delil olsun.

Buna göre birinci sıfat hamdi gerektiren şeyi beyan etmek içindir, o da var edip büyütmektir.

İkincisi ile üçüncüsü, onun verdiği bu lütufta serbest olduğunu; zatından sudur etmekle veya geçmiş bir amelden dolayı ona vâcip olmakla yapmadığını, lütfederek hamde müstahak olduğunu göstermek içindir. Dördüncü ona mahsus olduğunu bildirmek içindir, çünkü ortaklığı kabul etmez. Bir de hamd edenlere va'dini ve yüz çevirenlere de tehdidini duyurmak içindir.

4 ﴿