13

Onlara:

"İnsanların inandığı gibi siz de îman edin” denildiği zaman: Biz de beyinsizler gibi îman mı edelim, derler? Bilin ki, gerçekten beyinsizler onlardır; fakat bilmezler.

"Onlara: îman edin, denildiği zaman” bu da nasihat ve irşadı tamamlamaktadır. Çünkü îmanın kemali iki şeyin birlikte olmasıyladır: Yaraşmayan şeyden yüz çevirmek - ki, fesat çıkarmayın, sözünden maksat da budur - ve gerekeni yapmak. Îman edin sözünden istenen de budur.

"Kemâ amenennâsu” mastar olarak mahallen mensûbtur. edâtı da mastariyedir, yahut da rübema'daki gibi kâffedir. En-nâs'teki lâm cins içindir. Bundan maksat insanlıkları mükemmel olanlar ve akim gereği ile amel edenlerdir. Çünkü cins ismi müsemmasında mutlak olarak kullanıldığı gibi ona mahsus ve ondan istenen manaları toplamak için de kullanılır. Bunun içindir ki, cins bazen başkalarından (fertlerden) alınır: Zeyd insan değildir, denilir. Allahü teâlâ’nın:

"Onlar sağırlar, dilsizler, körlerdir” (Bakara: 18,171) sözü de bu manayadır. Şâir bu ikisini şu mısraında toplamıştır:

İnsanlar insanken ve zaman zamanken.

Ya da ennas'daki lâm ahd içindir, ondan maksat da Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem ile yanındakilerdir ya da o cinsten îman edenlerdir, Meselâ Abdullah b. Selâm ve arkadaşları gibi.

Mana da şöyledir: Onlar nifak şaibesinden uzak olarak onların îmanına denk bir şekilde ihlâsla îman ettiler. Bu da zındıkm tevbesinin kabul ve dille ikrarın îman olacağına delil getirilmiştir. Yoksa bu fayda temin etmezdi.

"Kâlû enü'minü kema amenessüfehau” bundaki hemze inkâr içindir, (essüfehadaki) lâm da insanlara işarettir, ya da bütün cinstir. Onlar da kendi iddialarına göre onlara dahildirler. Onlara beyinsizler demeleri görüşlerinin bozuk olduğuna inanmalarındandır ya da onları horlamak içindir. Çünkü o zamanlar mü'minlerin çoğu fakir idiler; Suhayb ve Bilal gibi kimileri de köle idiler.

Ya da erkeklik taslayıp içlerinden îman edenlerle ilgilenmemeleri içindir. Bu da insanlar Abdullah b. Selâm ve takımlarıyla tefsir edilirse böyle olur. Âyette geçen sefeh, akıl kıtlığından gelen hafiflik ve basit görüşlülüktür. Bunun karşıtı da hilm'dir.

"Bilin ki, gerçekten beyinsizler onlardır, ancak bilmezler". Bu da onları red ve cahilliklerini abartmadır. Çünkü gerçeğe direnen câhil, cahilliğini bilip de sessiz duran cahilden daha kötüdür. Zira beriki bazen mazur görülür ve âyet ve uyarılardan istifade eder.

Bu âyet neden yalemun ile son buldu da bir önceki yeşurun ile son buldu? Çünkü bu, beyinsizlere daha uygundur. Bir de dîn işlerinden anlamak ve hak ile bâtılı ayırmak derin düşünceye ihtiyaç duyan durumlardandır. Münâfıklık ve ondaki fitne ve fesat ise söz ve davranışlarının üzerinde az bir düşünceden anlaşılır.

13 ﴿