14Îman edenlere rastladıkları zaman: "Îman ettik” derler. Şeytanları ile baş başa kaldıkları zaman; "biz sizinleyiz; ancak onlarla alay ediyoruz” derler. "Îman edenlere rastladıkları zaman: Îman ettik, derler". Mü'min ve kâfirlere nasıl muamele ettiklerini ve kıssanın başmdakini beyan etmektedir. Onların gidişatlarını açıklamak ve münâfıklıklarını gözler önüne sermek için anlatılmıştır, tekrar değildir. Rivâyete göre Abdullah bin Übey ve arkadaşları bir grup ashap ile karşılaştılar. Abdullah yanındakilere: Bakın, bu beyinsizleri sizden nasıl def edeceğim, dedi? Ebû Bekir radıyallahü anh'in elinden tuttu ve: Hoş geldin, ey Teym oğullarının Efendisi, Müslümanların piri, mağarada Resûlüllah'ın yanında bulunan ikinci adam, canını ve malını Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'e bonkerce harcayan, dedi! Sonra Ömer radıyallahü anh'in elinden tuttu: Hoş geldin, ey Adiy oğullarının Efendisi, el-Faruk, dininde güçlü, canını ve malını Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'in uğrunda sarf eden, dedi! Sonra Hazret-i Ali radıyallahü anh'in elinden tuttu: Hoş geldin, ey Peygamberin amcasının oğlu, damadı, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem hariç Hâşim oğullarının efendisi, dedi! Bunun üzerine bu âyet indi. Âyette geçen lika karşılaşmak ve rastlamak demektir: Lekıytuhu ve Iakaytuhu denir ki, onunla karşılaştım ve ona tesadüf ettim, demektir. Elkaytuhu da yere atmaktır ki, onu yere atınca onunla yüz yüze gelmiş olur. "Ve izâ halev ilâ şeyatînihim” halevtü bifülanin ve ileyhi denir ki, onunla yalnız kalmaktır. Yahut hâlake zemmün deyiminden gelir ki, kınama senden geçti ve gitti, demektir. Kurun hâliye de geçmiş zamanlar demektir. Ya da halevtü bihi'den gelir ki, biriyle alay etmektir. İlâ edâtı ile geçişli kılınması inha (ulaştırmak) manası yüklendiği içindir. Şeytana izafe edilmeleri küfürde onlara ortak olmalarından ya da münâfıkların büyükleri olmalarındandır. Bunu diyenler de küçükleridir. Sîbeveyh şeytan kelimesindeki nûn'u bir seferinde şetana'dan sayarak aslî kabul etmiştir ki, iyilikten uzak olmak manasınadır. Teşeytana kelimesi de buna şahitlik eder. Bir seferinde de şâta'dan geldiğini ve zâit söylemiştir ki, bâtıl olmak manasınadır. Onun isimlerinden biri de bâtıldır. "Biz sizinleyiz, dediler” yani dinde ve itikatta demektir. Mü'minlere fiil cümlesiyle hitap ettiler (kâlu amenna), şeytanlara ise "inne” edatıyla te'kit edilen isim cümlesiyle hitap ettiler (inna mâ'aküm). Çünkü birincisinden îmanı ihdas ettiklerini kastettiler, ikincisinden ise üzerinde durdukları şeyde sebatı kastettiler. Bir de mü'minlere ettikleri hitapta bir inanç gerekçesi ve samimi bir arzu yoktu. Muhâcir mü'minlerden îman hususunda pohpohlanma da beklemiyorlardı. Kâfirlere dedikleri ise öyle değildi. "Biz ancak onlarla alay ediyoruz". Bu da bir öncekini te'kit etmektedir; çünkü bir şeyle alay eden ve onu hafife alan onun karşısında ısrarlıdır. Ya da bir öncekinden bedeldir, çünkü İslâm'ı hor gören küfrü büyütmüştür. Ya da bu başlangıç cümlesidir; sanki "gerçekten biz sizinleyiz” dedikleri zaman şeytanlar onlara: Eğer bu doğru ise neden mü'minlere uyuyor ve îman ettiğinizi iddia ediyorsunuz, dediler? Onlar da böyle cevap verdiler. Alay etmek dalga geçmektir ve hafife almaktır. Hezi'tü veste'ze'tü denir ki, aynı manayadır, ecebtü ile istecebtünün de aynı manaya olması gibi. Maddenin aslı hafifliktir, hez'den gelir ki, hızlı öldürmektir. Hezee fülanün denir ki, olduğu yerde düşüp ölmektir. Nâkatuhu tehzeü bihi, devesi hızlı götürüyor, onu hafif taşıyor, demektir. |
﴾ 14 ﴿