15Allah onlarla alay ediyor; bir süre taşkınlıkları içinde bocalamalarına onlara süre veriyor. "Allah onlarla alay ediyor” onları alaylarından dolayı cezalandırıyor. Alayın karşılığı onunla isimlendirilmiştir, nitekim kötülüğün karşılığı da kötülükle isimlendirilmiştir. Bu da yâ lâfız lafza karşılık olsun içindir ya da miktar bakımından eşit olduğu içindir. Ya da alayın vebalini çekerler ki, o da onlarla alay etmiş gibi olur. Ya da başlarına alaydan ayrılmayan ve alayın maksadı olan hakaret ve değersizliği indirir, demektir. Yahut da onlara alaycı biri gibi muamele eder demektir; bu da ya dünyada onları Müslümanların hükümlerine tâbi tutmak ve onlara mühlet vererek ve nimetlerini artırarak taşkınlığı sürdürmeleri ile olur. Ya da âhirette olur; onlar ateşte iken onlara cennetten bir kapı açar; onlar da ona doğru koşarlar. Oraya varınca kapı yüzlerine kapanır. İşte Allahü teâlâ’nın: "Bugün de îman edenler kâfirlere gülerler” (Mutaffifiyn: 34) dediği budur. Bunun söz başı yapılıp da yukarıya atıf yapılmaması şunun içindir; çünkü onların cezalandırılmalarını Allah üstlenmiş; bunu mü'minlere bırakmamıştır. Bir de onların alayları Allah'ın onlara yapacağı şeyin karşısında çok önemsiz kalır. Belki de, sözlerine uyacak şekilde, Allahü müste'ziün bihim dememesi istihzanın yavaş yavaş meydana geleceğine ve zaman zaman yenileceğine îma etmek içindir. Allah'ın onlara azâbı da böyle oldu, nitekim şöyle buyurmuştur: "Her sene bir iki defa denendiklerini görmüyorlar mı?” (Tevbe: 126). "Ve yemüddühüm fî tuğyanihim yamehun” bu da meddel ceyşe ve emeddehu deyiminden gelir ki, ordunun sayısını artırmak ve takviye etmektir. Medettüs sirace velarda da bundan gelir ki, kandile yağ koymak ve yere gübre serpmektir. Medde filumr (ömrü uzatmak) tan değildir, çünkü o lâm ile geçişli kılınır; ümliye lehu gibi. İbn Kesîr'in, yümiddühüm okuyuşu da bunu gösterir. Mu'tezile bu kelâmı zahirine almada zorlanınca, şöyle dediler: Allahü teâlâ mü'minlere verdiği gücü onlara vermeyince ve onları küfürleri, ısrarları ve muvaffakiyet yolunu tıkamaları ile yardımsız bırakıp da bu sebepten kalplerindeki pas ve karanlık mü'minlerin kalplerindeki açılma ve nûrun aksine artınca veya şeytana onları azdırma imkanı verip de o da onların taşkınlıklarını artırınca, mecaz olarak fiilin müsebbibine isnadı gibi bunu Allah'a isnat etti ve taşkınlığı da onlara izafe etti ki, fiilin ona isnadı hakikat üzere olduğu anlaşılmasın. Bunun tasdiki şudur: Artırmayı şeytanlara isnat edince azgınlığı genel olarak ifade etti ve: "Kardeşleri onlara azgınlıkta imdat eder” (Araf: 202) dedi. Şöyle de denilmiştir: Bunun aslı yemüddü lehüm'dür ki, ayılıp itâat etmeleri için ömürlerini uzatır, demektir. Fakat onlar taşkınlık ve körlükten başka bir şey yapmadılar. Yemüddü lehüm'deki lâm hazfedildi, tıpkı Allahü teâlâ’nın "vahtare musa kavmehu” (Araf: 155) âyetinde olduğu gibi. Yahut da takdir şöyledir: Onları ıslah etmek için onlara imdat eder, onlarsa buna rağmen taşkınlıklarında bocalamaktadırlar. Tuğyan ve tığyan zam ve kesr ile lukyan ve likyan gibidir, küfürde ve azgınlıkta ileri giderek haddini aşmaktır. Aslı bir şeyin mekanını geçmesidir. Allahü teâlâ: "Su taşınca sizi gemide taşıdık” (Hakka: 11) buyurmuştur. Göz için körlük ne ise basiret için ameh odur (basiret körlüğü). O da işte şaşmaktır. Recülün âmihün ve amihün (şaşkın adam) denir. Ardun amhae de işaretsiz yerdir. Şâir şöyle demiştir: Öyle yerler vardır ki, Kör Câhillere rehberliği kördür (ıpıssızdır). |
﴾ 15 ﴿