18Onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir: artık onlar geri dönmezler. "Onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir". Kulaklarını hakka tıkayıp da onu konuşmak istemeyerek gözleriyle âyetleri görmeyince, hisleri dumura uğramış gibi oldu ve güçleri bitti. Şairin şu beyitinde olduğu gibi: Hayırla anılırsam sağırlardır, Kötülükle anılırsam kulak kesilirler. Şu beyit de öyledir: Ben istemediğim şeye karşı sağırımdır, İstediğim şeyi de en iyi işitenimdir. Onlara böyle denilmesi temsil yolu iledir, istiare tariki ile değildir, çünkü istiarenin şartı müstearünleh'ün zikredilmemesidir. Öyle ki, eğer karine olmasaydı kelâm ona hamîedilirdi, Meselâ Züheyr'in şu sözü gibi: Silâhı keskin ve balık etli Yelesi kalın ve tırnakları kesilmemiş bir aslanın yanında. Bunun içindir ki, söz sihirbazları (ustaları) teşbihi andırmaması için çok dikkat ederler. Nitekim Şâir Ebû Temmam şöyle demiştir: Yemin olsun kiyükselir de Câhiller Onun gökte bir ihtiyacı olduğunu sanır. Burada da her ne kadar mübteda hazfedildiği için zikredilmemişse de ancak söylenmiş hükmündedir, benzeri de şudur: Bana aslan kesiliyorsun, savaşlarda deve kuşusun, Kanatları düşük, ıslık çalanın ıslığından ürken. Bu, binurihim'deki zamiri münâfıklara gönderdiğin takdirde böyledir, kaldı ki, âyet temsilin özeti ve sonucu hükmündedir. Eğer onu ateş yakanlara gönderirsen, istiare değil hakikat olur. Mana da şöyledir: Onlar bir ateş yakıp da Allah da nurlarını gidererek onları korkunç karanlıklarda bırakınca, onları panikletti, Öyle ki, duyuları arızalandı ve güçleri düştü. Üçü de terekehüm'ün mef'ulünden hâl olarak nasb ile okunmuştur. Samem (sağırlık) aslında parçaların sıkışmasından meydana gelen katılıktır. Hacerün asam da bundan gelir ki, som taş (mermer) demektir. Kanatün samma da sağlam mızrak demektir. Şişenin tıkacına da sımam denir. İşitme duyusunu kaybetmeye de bu isim verilmiştir, çünkü sebebi kulak borusunun boşluk kalmayacak ve havanın dalgalanması ile işitme gerçekleşmeyecek şekilde tıkanmasıdır. Bekem ise dilsizliktir, ama da görebilecek kimsenin görememesidir. Basireti kör olana da böyle denir. (Artık geri dönmezler). Sattıkları ve zâyi ettikleri hidâyete dönmezler yahut satın aldıkları sapıklıktan dönmezler veyahut şaşkındırlar; ileri mi gideceklerini, geri mi kalacaklarını bilmezler. Başladıkları noktaya nasıl döneceklerini bilmezler. Baştaki fe edâtı geçen hükümlerle nitelenmelerinin şaşkınlıklarına ve dikilip kalmalarına sebep olduğunu göstermektedir. |
﴾ 18 ﴿