24

 Eğer bunu yapamazsanız - ki, asla yapamayacaksınız - yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten korkun. O ateş kâfirler için hazırlanmıştır.

"Eğer bunu yapamazsanız - ki, asla yapamayacaksınız - yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten korkun.” Onlara Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'in ve getirdiği şeylerin durumunu tanıtacak şeyleri açıklayıp da onlara hak ile bâtılı birbirinden ayırınca, sonuç olarak bunun özetini verdi. Şöyle ki, sizler ona karşı koymaya çalışıp da hepiniz ona denk veya yakın bir şey getirmekten aciz kalınca, onun mu'cize olduğu ve onu tasdik etmenin vâcip olduğu meydana çıktı. Öyleyse ona îman edin ve onu inkâr edenler için hazırlanan azaptan sakının.

(Önceki Âyette) geçen belli niteliklerle getirme yerine yapmayı da başkasını da içine alacak yapma ifadesini kullanması bunun daha veciz olmasından dolayıdır. Cezanın lazımım da kinaye yolu ile onun yerine koyması kinaye yapılan şeyi zihinlere iyice yerleştirmek, inat durumunu korkunç göstermek ve tehdidi de veciz bir şekilde açıkça söylemek içindir.

Şart cümlesini şüphe ifade eden in edatıyla başlatıp da durum gerektirdiği hâlde kesinlik ifade eden izâ kullanmaması - çünkü kusurdan münezzeh Allahü teâlâ onların aciz olduklarından şüphe etmiyordu, bu sebeple şartla ceza arasına itiraziye cümlesini getirerek bunu bertaraf etti - onlarla alay etmek içindir ya da onlara zanlarma göre hitap etmek içindir. Çünkü onlar düşünmeden önce bundan emin idiler.

Tef'alu fiili (in ile değil de) lem ile meczumdur, çünkü onu amel ettirmek vâciptir, o, muzâri fiiline mahsustur ve mamulünden ayrılmaz. Bir de o, muzariyi maziye çevirince onun bir parçası gibi, şart edâtı (in de) toplamının başına geçmiş gibi oldu. Sanki Cenab-ı Allah "fe in terektüm” demiş gibi oldu. Bunun için de ikisinin birleşmesi câiz görüldü.

Len de müstakbeli nefy etmede gibidir, ancak o daha mübalağalıdır. O Sîbeveyh'e göre doğrudan yapılmış bir harftir (edatür),'Hâlil'e göre de bir rivâyette böyledir. Öteki rivâyette ise aslı en'dir. Ferra'ya göre ise aslı ’dır, elifi nuna çevrilmiştir.

Vekud vâv'ın fethi ile ateş tutuşturulan şeydir, zam ile de mastardır. Mastar feth ile de gelmiştir. Sîbeveyh şöyle demiştir. Araplardan,kadetin nam vekuden aliyen (ateş yüksek alevle tutuştu) diyenleri işittik. İsim ise zamme iledir. Belki de mastardır, isim olarak kullanılmıştır, Meselâ fülanün fahru ve zeynü beledihi (filanca memleketinin medar-ı iftiharı ve süsüdür) denildiği gibi. Böyle de (zam ile vukud da) okunmuştur. Öyle anlaşılıyor ki, zam ile olan vukudan İsim murat edilmiştir, eğer ondan mastar murat edilirse o da muzâfın hazfi ile olur, Meselâ vukuduha ihtirakunnasi velhicareti gibi.

Hicare hacer'in çoğuludur, Meselâ cimale cemel'in çoğulu olduğu gibi. Bu da azdır, kıyasi değildir. Bunlardan maksat müşriklerin yonttukları, kendilerine yaklaştırdıkları ve şefaatlerini, faydalarını ve zararı def etmelerini umarak taptıkları putlardır. Şu âyet de onu gösterir:

"Şüphesiz sizler ve Allah'tan başka taptıklarınız cehennemin odunusunuz” (Enbiya: 98). Günahlarının kaynağı olan şeyle azâp edilmişlerdir, nitekim kâfirler de biriktirdikleri mallarıyla azâp edilmişlerdir.

Ya da yangılarım daha da artırmak için beklentilerinin aksi ile cezalanmalardır.

Şöyle de denilmiştir: Taşlar hazinelerde biriktirdikleri ve onunla gurur duydukları altın ve gümüştür. Buna göre bu tür azabın kâfirlere tahsis edilmesinin bir anlamı kalmaz. Bunun, kibrit taşı (kükürt) olduğu da söylenmiştir, bu ise delilsiz bir tahsistir, maksadı da iptal etmedir. Çünkü gaye onu korkunç göstermedir ve alevinin başkasında görülmeyecek büyük olmasıdır. Kükürtle ise zayıf da olsa her ateş tutuşturulur. Eğer bunun İbn Abbâs radıyallahü anhuma'den geldiği sağlam ise belki de bundan, diğer ateşler için kükürt nasılsa bunlar da o ateş için öyledir demek istemiştir.

Âyet Medeni olduğu ve Mekke'de Tahrim sûresinde inen:

"Bir ateş ki, yakıtı insanlar ve taşlardır” (Tahrim: 60) âyeti indikten sonra indiğinden ve onu duyduklarından ateşi tarif etmek ve cümlenin de ona sıla düşmesi doğru olmuştur. Bunun bilinen bir hikâye olması lâzımdır.

(Kâfirler için hazırlanmıştır). Onlar için tertip edilmiş ve azapları için hazırlanmıştır. U'tidet şeklinde de okunmuştur, atad'den gelir ve hazırlık manasınadır. Cümle yeni söz başıdır.

Ya da kad gizleyerek nar'dan hâl’dir,kuduha'daki zamirden değildir. Vekudu mastar kılsan da doğru değildir, çünkü arası haberle açılmıştır.

Âyette peygamberliğe birkaç yönden delil vardır:

Birincisi, iki Âyetteki meydan okuma, tartışmaya teşvik, başa kakarak ve tehdit ederek tartışmak için bütün gücü harcama, Kur'ân'ın en kısa sûresine benzer getirmekle meydan okunduğu hâlde bunu yapamamaları. Sonra onlar çok olmalarına, fesahatle meşhur olmalarına ve bunu yapmak için can atmalarına rağmen buna girişmediler, onu vatanından sürmeye ve kanını akıtmaya yeltendiler.

İkincisi, iki âyet de gâipten olduğu gibi haber vermektedir. Çünkü onlar eğer karşı çıksalardı asla gizli kalmazdı, kaldı ki, muarızlar muvafıklardan her zaman çok idiler.

Üçüncü, Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem eğer kendinden bu kadar emin olmasa idi onları bu şekilde karşı çıkmaya davet etmezdi, delilin çürütülmesinden korkardı.

"O ateş kâfirler için hazırlanmıştır” bu da cehennemin şimdi yaratılmış ve onları beklemekte olduğunu gösterir.

24 ﴿