41Yanınızdakini tasdik edici olarak indirdiğim şeye îman edin ve ona ilk inanmayanlar siz olmayın. Âyetlerimi az pahaya satmayın ve yalnız benden korkun. (Yanınızdakini tasdik edici olarak indirdiğim şeye îman edin). Îman emri tek olarak gösterilmiş ve ona teşvik edilmiştir, çünkü maksat odur, sözü yerine getirmede esas odur. İndirilen şeyin yanlarındaki şeyi tasdikle kayıtlanması şu açıdan tasdik edicidir, çünkü o kitaplarda anlatıldığına göre inmiştir yahut onlara kıssalarda, vaatlerde; tevhide davette, ibâdeti emretmede, insanlar arasında adalette, günahlardan ve çirkin şeylerden men etmede, hatta cüz'i hükümlerde asırların maslahat anlayışının değişmesiyle onlara muhâlif şeylerde bile mutabıktır. Çünkü her biri kendi zamanına göre haktır, onda muhatapların çıkarma dikkat edilmiştir. Öyleki geçen geleceğin yerine indirilse idi mutlaka ona uygun olarak indirilirdi. Bunun içindir ki, aleyhis-salâtü ves-selâm Efendimiz: Eğer Mûsa hayatta olsa idi bana uymaktan başka çare bulamazdı, buyurmuştur. İşte tasdikle kayıtlanması o eski kitaplara tâbi olmanın Kur'ân'a îman etmeye aykırı olmayacağına, bilâkis bunu gerektirdiğine dikkat çekmek içindir. Bunun içindir ki, "onu ilk inkâr eden siz olmayın” kavli ile gereken şeyin ona ilk müminler olduğuna göndermede bulunmuştur. Ayrıca onlar onun mu'cizelerini gören, durumunu bilen, dualarında onun adım vesile kılan, zamanını müjdeleyen kimselerdi. "Evvele kâfirin bihi” cemi zamirine haber düşmüştür, bu da evvele ferikin yahut fevcin takdiri ile yahut şu te'villedir: Hiçbiriniz onu ilk inkâr eden olmasın. Meselâ: Kesanahulleten (bize elbise giydirdi) sözünde olduğu gibi (her birimize giydirdi demektir). Eğer: Nasıl ilk kâfirler olmamaları emredilir, hâlbuki onlardan önce Arap müşrikleri vardır, denilirse? Ben de şöyle derim: Bundan maksat telmihte bulunmaktır; söylenen sözün dış manası değildir. Meselâ: Ben câhil değilim (sen cahilsin demek istemek) gibi. Ya da şöyledir: Ehl-i kitaptan ilk kâfir olmayın yahut yanındakini inkâr edenlerden olmayın demektir. Zira Kur'ân'ı inkâr eden onun tasdik ettiğini inkâr etmiş olur. Yahut Mekke müşriklerinden inkâr edenler gibi olmayın, demektir, Evvel kelimesi ef'al veznindedir, fiili yoktur. Şöyle de denilmiştir: Aslı ev'el'dir,ele'den gelmektedir, hafifletmek için hemzesi vâv'a çevrilmiştir, kıyasi değildir. Ya da e'vel'dir ki, âl'den gelmiştir, hemzesi vâv'a kalb olunmuş ve idgam edilmiştir. "Âyetlerimi az pahaya satmayın". Onlara îmanı ve onlara tâbi olmayı dünya zevkleri ile değiştirmeyin. Çünkü dünya zevkleri ne kadar büyük olursa olsun îmanı terk etmekle kaçırdığınız âhiret hazları karşısında az ve değersizdir. Şöyle de denilmiştir: Onlar kavimlerinin reisleri idiler, onlardan vergi ve hediyeler alırlardı. Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'e tâbi oldukları takdirde bunları kaçırmaktan korktular, bu sebeple bunları îmana tercih ettiler. Şöyle de denilmiştir: Onlar rüşvet alırlar; hakkı değiştirir ve gizlerlerdi. "Ve yalnız benden sakının". Îman etmek, hakka tâbi olmak ve dünyadan yüz çevirmekle. Geçen âyet bu ikinci Âyetteki şeyleri prensipler gibi içine aldığından takvanın başlangıcı olan korku ile sona erdi. Bir de onunla yapılan hitap alimi de mukallidi de kapsadığı için onlara seyr ve sülukun başlangıcı olan rehbet (korku) ile emretmiştir. İkinci Âyetteki hitap ise ilim adamlarına tahsis edildiğinden onlara da seyr ü sülukun son mertebesi olan takva ile emretmiştir. |
﴾ 41 ﴿