44

Sizler kitabı okuduğunuz hâlde insanlara iyiliği emredip de kendinizi unutur musunuz? Düşünmüyor musunuz?

 (İnsanlara iyiliği mi emrediyorsunuz?) bu da kınama ve şaşma ile beraber ikrar ettirmek içindir. Birr hayırda genişlemektir, berr'den gelir ki, o da her hayrı içine alan geniş fezadır. Bunun içindir ki, birr (iyilik) üç çeşittir, denilmiştir: Allahü teâlâ'ya itaatta iyilik, akrabayı gözetmede iyilik ve yabancılara muamelede iyilik.

"Nefislerinizi unutarak” onları unutulmuş gibi iyiliğin dışında bırakarak demektir. İbn Abbâs radıyallahü anhuma'dan bunun Medîne hahamları hakkında indiği rivâyet edilmiştir. Onlar nasihat ettikleri kimseye gizlice Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem'e uymasını emrederlerdi, kendileri ise uymazlardı.

Şöyle de denilmiştir: Onlar sadaka vermeyi emrederlerdi, kendileri vermezlerdi.

"Kitabı okuduğunuz hâlde” bu da "bildiğiniz hâlde” (Bakara:22) kavli gibi onları susturmak için söylenmiştir, yani Tevrat'ı okuduğunuz hâlde demektir. Bunda inada, iyiliği terke ve sözün davranışa uymamasına tehdit vardır.

"Düşünmüyor musunuz?” yaptığınızın çirkinliğini düşünmüyor musunuz; eğer düşünse idiniz sizi bundan men ederdi.

Ya da sizi yaptıklarınızdan ve onların vahim akıbetinden men edecek akimiz yok mu, demektir. Akıl aslında hapsetmektir. İnsandaki idrake akıl denilmesi, onu çirkin şeylerden hapsettiği ve güzel şeye bağladığı içindir. Sonra akıl oradan nefse bu idraki veren güce denildi.

Âyet başkasına vaaz edip de kendisi öğüt almayan kimsenin kötü işini ve nefsinin kötülüğünü meydana çıkarmaktadır ve onun bu fiili şerîatı bilmeyenin veya akıldan yoksun birinin fiili gibidir. Yoksa bu ikisini birleştiren kimsenin içi bunu almaz. Bundan maksat da vaizi nefsini temizlemeğe ve bunlara yönelerek onu kemale erdirmeye teşviktir. O zaman kendisi de doğrulur, başkasını da doğrultur. Yoksa maksat fasık kimseyi vaazdan men etmek değildir. Çünkü emredilen iki şeyden birini ihlal etmek ötekisini de ihlal etmeyi gerektirmez.

44 ﴿