48O günden sakının ki, o gün kimse kimseden hiçbir şey ödemez; ondan şefaat kabul olunmaz ve bir fidye alınmaz ve onlara yardım da edilmez. "O günden korkun ki,” yani ondaki hesap ve azaptan korkun ki, "o gün kimse kimseden hiçbir şey ödemez". Yani haklardan bir şey veya cezadan bir şey düşüremez, demektir. Şey'en mastar olarak mensûb olmuştur. Lâ tücziü şeklinde de okunmuştur ki, eczee'den gelir, fayda vermek manasınadır. Bu da mastar olma düşüncesine göredir. Her iki nefis nekire olmakla beraber onun da nekire kılınması genellemek ve tamamen ümit kestirmek içindir. Cümle yevme'nin sıfatıdır, aid zamiri de mahzûftur, takdiri: Lâ tezci fihi demektir. Mecrûr aid zamirinin hazfini câiz görmeyen ise: Genelleşmiş, câr hazfedilmiş ve mef'ûlunbih'in yerine geçirilmiş, sonra da: Em malun esabu'da olduğu gibi hazfedilmiştir, der (aslı esabuhu'dur). "Ondan şefaat kabul olunmaz". Yani ikinci nefisten yahut birinci nefisten kabul olunmaz demektir. Sanki âyetten bir kimsenin bir kimseden hiçbir ihtimal dahilinde azâbı def edemeyeceği murat edilmiştir. Çünkü bu ya zorla olur ya da başka türlü olur. Birincisi yardım etmektir. İkincisi de ya bedava olur ya da başka şekilde olur. Birincisi ona şefaat etmektir, ikincisi de üzerindeki şeyi ödemektir ki, o da onu kaldırma ile veya başka bir şeyle olur. O başka bir şey de karşılığını vermektir. Şefaat ise şef'den (çiftleştirmekten) gelir, sanki şefaat edilen tek idi de şefaat eden nefsini ona ilave etmekle onu çift hâle getirmiştir. Adi de fidyedir. Bedel de denilmiştir. Adlin aslı eşit kılmaktır, fidyeye adi denilmesi fidyesi verilenle eşit kılmmasındandır. İbn Kesîr ile Ebû Amr te ile vela tukbelu okumuşlardır. "Velahüm yunsarun” Allah'ın azabından korunmazlar. Zamir ikinci münker ve çok nefisler manasına gelen ve olumsuz anlatımla kullanılan ikinci nefsin gösterdiği şeye râcidir. Müzekker olması ibad (kullar) manası itibarı iledir ya da (insanın çoğulu) ünasiy manasına göredir. Nusrat maunetten daha özeldir, çünkü zararı def etme manasında bir yardımdır. Mu'tezile bu âyeti büyük günah sahiplerinin şefaate nâil olmayacaklarına delil getirmişlerdir. Şöyle cevap verilmiştir; bu kâfirlere mahsustur, zira şefaat hakkında âyetler ve hadisler vardır. Hitabın onlara olması da bunu teyit eder. Âyet Yahûdîlerin atalarının kendilerine şefaat edeceği savını reddetmek için inmiştir. |
﴾ 48 ﴿