49

Bir vakitler sizi Fir'avn hanedanından kurtarmıştık. Size azabın en kötüsünü reva görürler, oğullarınızı boğazlar ve kadınlarınızı sağ bırakırlardı. Bunda da size Rabbinizden büyük bir imtihan var.

 (Bir vakitler sizi Fir'avn hanedanından kurtarmıştık). Bu da, size verdiğim nimetimi hatırlayın kavlinin kapalı bıraktığı şeyi açmaktadır ve Cebrâîl'le Mikail'in meleklere atfı (özelin genele atfı) gibidir. Enceytüküm ve necceytüküm şeklinde de okunmuştur. ÂT in aslı ehl'dir, çünkü ism-i tasgiri üheylün'dür. Özellikle önemli kişilere muzâf olarak kullanılır, Meselâ peygamberler ve krallar gibi.

Fir'avn Mısır'ı yönetenlerin unvanıdır. İran ve Rum krallarına Kisra ve Kayser (Sezar) denilmesi gibi. Çok zâlim oldukları için ondan türetilerek teferaner recülü (adam Firavunlaştı, zorbalaştı) denilir. Mûsa'nın Firavun'unun ismi Mus'ab bin Reyyan idi. Oğlu Velid'in Âd soyundan geldiği söylenmiştir. Yûsuf aleyhisselâm'ın Firavun'unun ismi ise Reyyan idi, aralarında dört yüz yıldan çok zaman vardır.

"Yesumuneküm” sizin için isterler, bu da samehu hasfen deyiminden gelir ki, birine zulmü reva görmektir. Sevm'in aslı bir şeyi aramaya gitmektir.

"Suel azab” azabın en kötüsü demektir. Çünkü o, diğerlerine göre en çirkinidir. Sû' sâe yesûu'dan gelir, mastardır, nasbi da yesumuneküm fiilinin mef'ûlü olmasındandır. Cümle necceynaküm'deki zamirden veyahut âl-i Fir'avn'den veyahut her ikisinden hâl’dir. Çünkü onda her birinin zamiri vardır.

"Yüzebbihune ebnaeküm ve yestahyune nisaeküm” bu da yesumuneküm lâfzını açıklamaktadır, onun içindir ki, atıf yapılmamıştır. Yezbehune şeklinde şeddesiz de okunmuştur. Bunu yapmaları (erkek çocukları boğazlamaları) şunun içindir; çünkü Fir'avn rüyasında görmüştü yahut kahinler ona Yahûdîlerden bir oğlan çocuğunun doğacağını ve mülkünü götüreceğini söylemişlerdi. Onların çabaları Allah'ın kaderini hiçbir şekilde değiştiremedi.

"Ve fî zaliküm belaün” belâ mihnet manasınadır, eğer bununla yaptıkları şeye işâret edilirse, nimet demektir, eğer onunla Fir'avn hanedanından kurtarmaya işâret edilirse. Belanın aslı denemedir, ancak Allah'ın kullarını denemesi bazen mihnet ile bazen de nimet ile olduğu için ikisine de denilmiştir. Zaliküm ile hepsine işâret edilmek de câizdir. Bundan (beladan) ikisi (nimetle musibet) arasında yaygın olan imtihanı kastetmek câizdir.

"Rabbinizden” onları üzerinize musallat etmekle yahut Mûsa aleyhisselâm'ın gönderilmesi ve sizi kurtarmaya muvaffak olması ile veyahut her ikisi ile.

"Azîm” belanın sıfatıdır. Âyette şuna dikkat çekilmiştir ki, kulun başına gelen hayır veya şer Allah'tan bir imtihandır; sevincine şükretmeli ve acısına sabretmelidir ki, imtihanı kazananlardan olsun.

49 ﴿