58Hani şu memlekete girin ve ondan istediğiniz yerde bol bol yiyin, kapısından saygı göstererek girin ve hıtta deyin ki, sizin hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlerin ecrini yakında artıcağız, demiştik. "Hani şu memlekete girin demiştik". Yani Beytülmukaddes'e demektir. Eriha da denilmiştir. Bu emir Tih çölünden çıktıktan sonra verilmiştir. "Ve ondan istediğiniz yerde bol bol yiyin". Reğaden mastar (mef'ûlu mutlak) yahut cemi vavından hâl olarak mensûbtur. "Kapıdan girip” yani kentin kapısından yahut ona doğru namaz kıldıkları çadırın kapısından. Çünkü onlar Mûsa aleyhisselâm’ın hayatında Beytülmukaddes'e girmediler. "Sücceden” saygı göstererek yahut Tih'ten çıkardığı için Allah'a secde ederek. "Hıtta deyin” Yani bizim dileğimiz veyahut senin işin hıtta'dır deyin. Bu fî'letün veznindedir, hatt'an gelir, tıpkı cilse gibi. Asıl mastar olarak nasb ile okunmuştur, hutta anna zünübena (günahlarımızı düşür) demektir. Ya da kulu (deyin) lâfzının mef'ûlü olarak mensûbtur, yani bu sözü söyleyin, demektir. Şöyle de denilmiştir: Bizim işimiz hıtta'dır, yani yükümüzü bu memlekete yıkıp orada ikamet etmektir. (Hatalarınızı bağışlayalım) secde ve duanızla. Nâfi' meçhul olarak ye ile (yuğfer), İbn Âmir de te ile (tuğfer) okumuşlardır. Hataya'nın aslı hadai' gibi hatayi' idi, Sîbeveyh'e göre zâit olan ye hemzeye çevrildi, çünkü eliften sonra gelmiştir ve iki hemze cem olmuştur. İkincisi ye ile değiştirildi, sonra da elife kalb olundu. Hemze de iki elifin arasında kalınca ye'ye değiştirildi. İmâm Hâlil'e göre ise hemze ye'nin önüne alındı, sonra da ikisine az önce anlatılanlar yapıldı. "İyilik edenlerin ecrini yakında artıracağız” sevabını demektir. Emre itâati günahkâr için tevbe, iyilik eden için de sevabın artmasına sebep kılmıştır. Cümleyi cevap şeklinden çıkarıp vaat şekline getirmesi, iyilik edenin bunu yapmasa da o ortamda olmasındandır. Hele bir de öyle yaparsa, zaten mutlaka yapar! |
﴾ 58 ﴿