61

Hani siz:

"Ey Mûsa, biz bir çeşit yiyeceğe sabredenleyiz; bizim için Rabbine dua et, de bize yerin bitirdiğinden; sebzesinden, acurundan, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından çıkarsın” demiştiniz. O da:

"Şu daha hayırlı olanı daha aşağısı ile mi değiştirmek istiyorsunuz? Şehre inin; şüphesiz orada istedikleriniz vardır” dedi. Üzerlerine zillet ve yoksulluk damgası vuruldu ve Allah’ın gazabına uğradılar. Çünkü onlar Allah'ın âyetlerini inkâr ediyor ve peygamberleri haksızca öldürüyorlardı. İşte bunlar, isyan etmeleri ve aşırı gitmeleri yüzündendir.

"Hani siz:

"Ey Mûsa, biz bir çeşit yiyeceğe sabredemeyiz, demiştiniz". Bundan da kendilerine Tih sahrasında rızık edileni murat ediyor, tekliğinden de değişmemesini murat ediyor. Meselâ kralın yemeği tektir sözleri gibi ki, çeşitleri değişmez, demektir. Bunun içindir ki, ondan yemek istemediler.

Ya da tek çeşit demektir, çünkü o ikisi (kudret helvası ile bıldırcın eti) lüks erbabının yiyeceği idi, onlarsa çiftçi idiler; asıllarına döndüler ve gönülleri alıştıkları şeyi çekti.

"Bizim için Rabbine dua et” dua ederek ondan bizim için iste "bize çıkarsın” bize göstersin ve icat etsin. Fiilin meczum olması fed'u emrinin cevabı olmasındandır. Çünkü onun duası icabete sebeptir. (Yerin bitirdiklerinden) mecâzî isnat ve kabul eden şeyin fiil yerine geçirilmesi kabilindendir (esasen yapan Allah'tır). Min parça için kullanılan edattır. (Sebzesinden acurundan, sarımsağından, mercimeğinden ve soğanından). Bu da onları tefsir etmekte ve açıklamaktadır, hâl yerine düşmüştür. Harfi çerin tekrarı ile bedeldir de, denilmiştir. Baki yerden biten yeşilliktir, bundan murat edilen de yenen hoş şeylerdir. Fum da buğdaydır, ekmek için de denilir, fevvimu lena sözü de bundan gelir. Sarımsak olduğu da söylenmiştir. Zamme ile kussaiha şeklinde de okunmuştur, bu da geçerli lügattir.

"Dedi” yani Allah yahut Mûsa "etestebdilunellezi hüve edna". Yani yeri yakın ve değeri düşük olanı değiştirmek mi istiyorsunuz? Dünüv maddesinin aslı yeri yakın olmaktır, bundan da istiare yolu ile değersizlik için kullanılmıştır, nitekim uzaklık da şeref ve yücelik için kullanılmıştır. Şöyle denilmiştir: Yeri uzak. düşüncesi yüksek.

"Daha hayırlı olanla” bundan da kudret helvası ile bıldırcın etini murat ediyor. Çünkü bunlar lezzet, fayda ve elde etmek için çalışmaya ihtiyaç göstermeme bakımından da hayırlıdır.

(Şehre inin) Tih çölünden oraya inin, hebetal vadiye denir ki, dereye inmektir. Hebeta minhü da ondan çıkmaktır. Zamme ile uhbutu şeklinde de okunmuştur. Mısır büyük şehir demektir. Aslı iki şey arasındaki sınırdır. Bundan özel isim murat etmiştir de denilmiştir. Munsarif olması (tenvîn alması) ortası sâkin olduğu içindir yahut beled ile te'vil edilmesinden. İbn Mes'ud'un Mushafmda tenvinsiz olması bunu (özel isim olmasını) teyit eder.

Şöyle de denilmiştir: Bunun aslı Mısraiym'dir, Arapçalaşmıştır.

"Şüphesiz orada istedikleriniz vardır. Üzerlerine zillet ve yoksulluk damgası vuruldu". Üzerlerine kubbe gibi çatıldı yahut onlara yapıştırıldı, çamurun duvara vurulması gibi. Bu da nankörlüklerine karşı ceza idi. Yahûdîler genellikle hor ve yoksuldular, ya gerçekten böyledirler ya da cizyenin katlanmasından korkarak kendilerini böyle gösterirler.

"Ve bau biğadabin minallahi” Allah'ın gazabı ile döndüler ya da gazabını hak ettiler demektir. Bu da bae fülanün bifülanin deyiminden gelir ki, birinin yerine öldürülmeyi hak etmektir. Bev'in aslı eşitliktir.

(Bu) geçen horluk, yoksulluk ve gazaba uğramaya işarettir "Allah'ın âyetlerini inkâr etmeleri ve peygamberleri haksız yere öldürmelerindendir". Allah'ın saydığı; denizi yarma, bulutun gölgelendirmesi, kudret helvası ve bıldırcın etinin indirilmesi, taştan pınarların fışkırtılması gibi mu'cizeleri yahut İncil ve Kur'ân gibi gökten indirilen kitapları ve recim ayetini ve içinde Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem'in sıfatı bulunan Tevrat ayetini inkâr etmeleriyle kâfir olmaları yüzündendir. Peygamberleri öldürmeleri de buna dahildir çünkü Eş'iya, Zekeriyya, Yahya ve diğerleri gibi peygamberleri haksız yere öldürdüler, zira öldürülmelerini gerektiren bir sebep görmemişlerdi. Sadece keyfiliklerinden ve dünya sevgisinden yapmışlardı. Nitekim buna "isyan ettikleri ve aşırı gittikleri için” sözü ile de işâret etmiştir. Yani onları Allah'ın âyetlerini İnkâra ve peygamberleri öldürmeye isyanları, umursamazlıkları ve saldırganlıkları sürüklemişti. Çünkü küçük günahlar büyüklerine götürür.

Şöyle de denilmiştir: Tekrar etmesi başlarına gelen şeyin inkâr ve öldürme yüzünden olduğuna işâret içindir. Bu da günahları irtikap edip Allahü teâlâ’nın sınırlarını aşmaları sebebiyledir.

Şöyle de denilmiştir: İşaret İnkâra ve adam öldürmeyedir, ancak be edâtı beraberlik ifade eden maa manasınadır. İki veya daha çok şeye tek ile işaretin câiz olması da, zikredilen ve geçen takdiri ile kısaltmak içindir. Bunun bir benzeri de Şâir Rube'nin sığırları anlatan şu beyitinde geçmektedir:

Onlarda siyah ve alaca renkler vardır,

Sanki o, derideki alaca gibidir.

(Onlar diyecekken o, demiştir).

Bunu güzelleştiren şey de şudur: Kapalı zamirlerin tesniyeleri, cemileri ve müenneslikleri gerçek değildir. Bunun içindir ki, yukarıda geçen ellezi (Bakara: 17) cemi (Ellezîne) yerine kullanılmıştır.

61 ﴿