93

Bir vakitler sizden teminatiı söz almış ve Tûr'u tepenize kaldırmıştık. Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve dinleyin. Onlarsa: Dinledik, isyan ettik, dediler. İnkârları yüzünden kalplerine buzağıya tapma tutkusu sızdırıldı. De ki: Eğer mü'minler idiyseniz îmanınızın size emrettiği şey ne kötüdür!

"Bir vakitler sizden teminatlı söz almış ve Tûr'u tepenize kaldırmıştık. Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve dinleyin". Yani onlara şöyle dedik: Tevrat'ta size emredilenleri ciddiyet ve kararlılıkla tutun, ona itâat dinlemesiyle dinleyin.

"Dinledik” senin sözünü "isyan ettik” emrine, dediler.

"Kalplerine buzağıya tapma tutkusu sızdırıldı” sevgisi içlerine girdi, onun sureti kalplerine nakş oldu. Çünkü kendilerini ona aşırı şekilde kaptırmışlardı. Boya kumaşa nasıl işler ve şarap bedenin derinliklerine nasıl nüfuz ederse onların da içine öyle girmişti. Kalplerine ifadesi içmenin (sızdırılmanın) yerini açıklamak içindir, nitekim Allahü teâlâ şöyle buyurmuştur:

"Onlar ancak karınlarında ateş yiyorlar” (Nisa: 10).

"Bi-küfrihim” küfürleri sebebiyle demektir. Zira onlar mücessime (Allah'ı cisme benzetenler) yahut hululiye (Allah'ın eşyanın içine girdiğine inananlar) idiler. Buzağıdan daha beğendikleri bir cisim görmedikleri için Samiri'nin yaptığı o şey onlara çok hoş geldi. (De ki: Îmanınızın size emrettiği şey ne kötüdür!) Tevrat'a îmanınız demektir. Bi'sema'nın mahsus bizzemmi (asıl öznesi) mahzûftur, Meselâ hazel emr (bu durum) yahut bunu ve başkasını içine alacak şekilde üç Âyette onları susturmak için zikredilen kabahatları gibi şeylerdir.

"Eğer mü'minler iseniz” bu da Tevrat'a îman iddialarını çürütmek için onları itirafa zorlamadır, takdiri şöyledir: Eğer ona inanan kimselerseniz, size bu çirkin şeyleri emretmez, ona îmanınız bunlara müsaade etmez yahut ona inanıyorsanız ona îmanınızın size emrettiği şey ne kötüdür! Çünkü mü'min ancak îmanının gereğini yapmalıdır. Fakat ona îman bunu emretmez; öyleyse sizler mü'minler değilsiniz.

93 ﴿