150Hangi yerden çıkarsan, yüzünü Mescid-i harâm tarafına döndür. Nerede olursanız, yüzünüzü onun tarafına çevirin ki, insanların, içlerinde zulmedenlerden başkasının size karşı bir kanıtı olmasın. Onlardan korkmayın, benden korkun ki, nimetimi size tamamlayayım. Böylece doğru yolu bulursunuz. "Hangi yerden çıkarsan, yüzünü Mescid-i harâm tarafına döndür. Nerede olursanız, yüzünüzü onun tarafına çevirin". Bu hükmü, illeti çok olduğu için tekrar etmiştir; çünkü Allahü teâlâ kıblenin değişmesi için üç illet zikretmiştir: Rızâsını aramakla Peygamberi ululama; Allah'ın adetinin her din mensubuna ve davet sâhibine yöneleceği bir cihet belirleyeceği; İleride anlatacağımız gibi muhâliflerin delillerini çürütme. Zihne iyice yerleştirmek için her delil medlulü ile zikredildiği gibi her illet de malulü ile birlikte zikredilmiştir. Üstelik kıble meselesi önemli, nesih konusu da fitne ve şüphe koparacak şeylerden olduğu için tabiatıyla durumu te'kit edilmiş ve arka arkaya zikredilmiştir. "İnsanların size karşı bir kanıtı olmasın” kûlû (deyiniz) sözünün illetidir, Mana da şöyledir: Kıblenin Kudüs'ten Ka'be'ye çevrilmesi Yahûdîlerin delilini çürütür; şöyle ki, Tevrat'ta sıfatı verilen kimsenin kıblesi Ka'be'dir, Muhammed ise bizim dinimizi inkâr ettiği hâlde kıblemizde bize tâbi oluyor. Müşriklerin de, Muhammed İbrâhîm'in dinine davet ediyor ve onun kıblesine tâbi olmuyor, savını çürütüyor. "Ancak içlerinden zâlimler hariç” bu, insanlardan istisnadır, yani muannitler hariç kimsenin size diyeceği bir şey kalmasın. Çünkü onlar: Kıblenin Ka'be'ye çevrilmesi başka değil, kavminin dinine meylinden ve memleket sevgisindendir ya da fikir değiştirmiş, atalarının kıblesine dönmüştür, o sebeple yakında kendilerinin dinine döner, demişlerdi. İşte bu fikir yürütmeye delil denilmiştir, tıpkı: "Onların delilleri Rableri katında çürütülmüştür” (Şura; 16) kavli gibi. Zira onlar da aynı yola gidiyorlar. Şöyle denilmiştir: Hüccet delil getirme manasınadır. Şöyle de denilmiştir: İstisna delili doğrudan mübalağalı bir şekilde bertaraf etmek içindir. Şairin şu sözü gibi: Onlarda bir kusur yoktur, ancak kılıçları, Düşmanı kırmaktan körelmiştir. Şu da bilinmektedir ki, zâlimin getireceği bir delil yoktur (çünkü onlar da insanlara dahildir, insanların delili olmayınca onların hiç olmaz). Tenbih harfi ile, elâ Ellezîne zalemu (bilin ki, zâlimlerden) şeklinde de okunmuştur "korkmayın” onlardan çekinmeyin, çünkü karalamaları size zarar vermez. "Benden korkun” Size emrettiğim şeye muhalefet etmeyin. "ki, size nimetimi tamamlayayım. Böylece doğru yolu bulursunuz” mahzûf şeyin illetidir, yani size nimetimi tamamlamak için ve doğru yolu bulmanızı istediğim için size bunu emrettim. Ya da bu cümle mukadder illete atıftır, Meselâ şöyle: Benden korkun ki, sizi onlardan muhafaza edeyim ve size olan nimetimi tamamlayayım. Ya da cümle liella yekune'ye ma’tûftur. Hadiste şöyle denilmiştir: Nimetin tamamı cennete girmedir. Hazret-i Ali radıyallahü anh'ten de: Nimetin tamamı Müslüman olarak ölmektir, dediği rivâyet edilmiştir. |
﴾ 150 ﴿