229Boşama iki defadır: Ondan sonrası ya iyilikle tutmak yahut güzellikle salıvermektir. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız size helâl değildir; meğerki karı koca Allah'ın sınırlarım ayakta tutmaktan korkarlar. Eğer Allah'ın sınırlarını ayakta tutmaktan korkarsanız, kadının verdiği fidyede onlara günah yoktur. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır; onları aşmayın. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir. "Boşama iki defadır” yani ric'î talak ikidir demektir; çünkü Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'e "üçüncüsü nerededir?” denilince: "Ya da güzellikle salıvermektir” dedi. Bunun manası: Ayırmak üzere boşamadan sonra şer'î talak birdir, denilmiştir. Bunun içindir ki, Hanefiler: İki talakla üçüncüyü birleştirmek bid'attır, demişlerdir. "Ya iyilikle tutmak” karıya dönmek ve güzel geçinme, bu da birinci manayı kuvvetlendirmektedir "yahut güzellikle salıvermektir” üçüncü boşama ile yahut bain oluncaya kadar ona dönmemekle. Son manaya göre hüküm yenidir, serbestlik de mutlaktır, arkasından boşamanın nasıl olacağını göstermiştir. "Onlara verdiklerinizden bir şey almanız size helâl değildi” yani mehirlerden demektir. Rivâyete göre Abdullah bin Übey bin Selul'ün kız kardeşinin kızı Cemile, kocası Sâbit bin Kays'ten nefret ediyordu. Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'e geldi: Hayır, başımı Sâbit'le bir yastığa koyamam, Allah'a yemin ederim ki, onu dîninden ve ahlakından dolayı ayıplamıyorum, ancak Müslümanlıktan küfre de dönmek istemiyorum. Ona dayanamıyorum, ondan nefret ediyorum; çadırın perdesini kaldırdım; onun bir bölük erkeğin içinde geldiğini gördüm. Ondan daha siyahını, ondan daha bodurunu ve ondan daha çirkinini görmedim, dedi. Bunun üzerine bu âyet indi. O da mehir olarak aldığı hurmalığı geri verdi. Hitap hakemleredir, almayı ve vermeyi onlara nispet etmesi, muhakeme sırasında onlara emretmeleri sebebiyledir. Birinci hitabın kocalara, arkasındakinin de hakemlere olduğu da söylenmiştir ki, meşhur kırâata göre Kur'ân'ın nazmını aksatır. (Meğerki ikisi korkalar) yani eşler demektir. Yezunna da okunmuştur ki, korkuyu zanla tefsiri teyit eder. (Allah'ın sınırlarını ayakta tutamayacaklarından) evlilik gereği hükümleri tutmamakla. Hamze ile Ya'kûb meçhul kalıbı ile yuhafa ve "en"in de sılasıyla beraber bedel-i istimal olmak üzere bedel olarak okumuşlardır. Hitap te'si ile de tehafa ve tukima da okunmuştur. "Eğer korkarsanız” ey hakemler "Allah'ın sınırlarını ayakta tutmaktan, kadının verdiği fidyede onlara günah yoktur” erkeğe kadının kendini kurtarmak için ve hul' olarak verdiği fidyeyi almasında ve kadının da bunu vermesinde. "İşte bunlar Allah'ın sınırlarıdır” belirlenen hükümlere işarettir. "Onları aşmayın” muhalefet etmekle. "Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir". Bu da tehdidi daha da abartmak için yasakla getirilen bir gözdağıdır. Bil ki, Âyetin zahiri hul'un kocadan nefret etme ve geçimsizlik olmadan câiz olmayacağına ve kocanın mehir olarak verdiğinin hepsi ve fazlasıyla câiz olmayacağına delâlet etmektedir. Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem'in: "Herhangi bir kadın bir şiddet yokken kocasından boşanma isterse, ona cennetin kokusu haramdır” sözü de bunu destekler. Şu hadis de öyledir: Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, Cemile'ye "ona bahçesini iade eder misin?” dedi, o da: Ederim hem de fazlasıyla, dedi. Aleyhisselâm da: Fazlasına hayır, dedi. Cumhur bunu mekruh fakat geçerli görmüşlerdir. Çünkü akdin men edilmesi onun fasit olduğunu göstermez. Ve Âyetin zahiri hul'un fidye tabiri ile de sahih olacağını göstermektedir; çünkü Allahü teâlâ ona fidye ismini vermiştir. Talak lâfzından başka bir şey söylendiği takdirde fesih mi yoksa talak mı olacağında da ihtüaf edilmiştir. Kim onu fesih kabul ederse: |
﴾ 229 ﴿