37Bunun üzerine Rabbi de onu iyi bir rıza ile kabul buyurdu. Ve onu güzel bir bitki gibi büyüttü. Zekeriyya'yı da ona bakmaya memur etti. Zekeriyya ne zaman onun yanına mihraba girse, yanında bir rızık bulurdu. "Ey Meryem, bu sana nereden?” derdi. O da: Allah katından dır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verir, derdi. "Bunu Rabbi kabul etti” erkeğin yerine onu adak etmesine râzı oldu "güzel bir kabul ile” adağı kabul edecek bir tarzda. Bu da onu erkek yerine koyması yahut doğar doğmaz kabul edip büyümesini ve mescide hizmet edecek çağa gelmesini beklememesidir. Rivâyete göre Hanne onu doğurunca bir beze sardı ve onu mescide götürdü, onu hahamların yanına koydu ve: Bu adağı alın, dedi. Onlar da onu almak için yarıştılar; çünkü o, baş hahamın ve kurbanla görevli birinin kızı idi. Zira Masan oğulları İsrâîl oğullarının reisleri ve kralları idi. Zekeriyya: Ona en haklısı benim, çünkü teyzesi benim yanımdadır, dedi. Onlarsa kurradan başka bir şeyi kabul etmediler. On yedi kişi idiler. Irmağa gittiler, kalemlerini ona attılar; Zekeriyya'nın kalemi suyun yüzüne çıktı, onların kalemleri ise suya battı. Onu da (Meryem'i) Zekeriyya aldı. Muzâf takdir edilerek mastar olması da câizdir ki, o zaman "bizî kabulin hasenin” demek olur, tekabbele de istakbele manasına olur, tekadda ve taaccele'de olduğu gibi. Yani onu doğar doğmaz aldı, güzelce kabul etti demek olur. "Onu güzel bir bitki gibi büyüttü". Bu da onun bütün hâllerinde onu ıslah edecek bir şekilde büyütülmesinden mecazdır. "Ve keffeleha zekeriyya” Hamze, Kisâî ve Âsım fe'yi şeddeli okumuşlardır. İbn Ayyaş rivâyeti dışında zekeriya'yı da fâil Allah, Zekeriyya da mef ul olarak medsiz okumuşlardır. Yani çocuğun bakımını ve terbiyesini Zekeriyya'ya verdi demektir. Kalanlar da Merfû' olarak şeddesiz okumuş ve zekeriya'yı med etmişlerdir. (Zekeriyya ne zaman onun yanına mihraba girse) yani kendisi için yapılan odaya yahut mescide veyahut en şerefli ve ön kısmına girse demektir. Ona mihrab denilmesi şeytanla muharebe yeri olmasındandır. Sanki o, Beytül Mukaddes'in en şerefli yerine konulmuş idi. (Yanında bir rızık bulurdu) bu da küllema'nın cevabıdır. Rivâyete göre Meryem'in yanına Zekeriyya'dan başkası giremezdi. Çıktığı zaman üzerine yedi kapı kilitlerdi. Onun yanında yazın kış meyvesi, kışın da yaz meyvesi bulurdu. "Ey Meryem, bu sana nereden, derdi?” kapılar kapalı iken mevsimi dışında gelen rızık sana nereden? Bu, keramet-i evliyanın câiz olduğuna delildir. Bunu Zekeriyya'ya mu'cize kılmak, durumdan haberdar olmadığı için mümkün değildir. "O da: Allah katındandır, derdi” bunu garipsemezdi. Şöyle de denilmiştir: O, küçükken konuşmuştur, tıpkı Îsa aleyhisselâm gibi, hiç meme emmedi, rızkı ona cennetten gelirdi. "Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verir” çok olduğu için takdire sığmayan demektir ya da hak etmeden lütfen verir demektir. Bunun Meryem'in sözünden olma ve Allah,ü teâlâ’nın kelâmından olma da ihtimali vardır. Rivâyete göre Fatıme radıyallahü anha, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'e iki yufka ekmekle biraz et gönderdi. Efendimiz onu Fatıme'ye götürdü ve: Kızım, yanıma gel, dedi. Fatıme tabağı açtı; et ve ekmekle dolu olduğunu gördü. Efendimiz ona: Bu sana nereden dedi? O da: O, Allah katındandır, Allah dilediğine hesapsız rızık verir, dedi. Efendimiz de: Seni Hazret-i Meryem'e benzeten Allah'a hamd olsun, dedi! Sonra Ali'yi, Hasan ile Hüseyn'i ve ev halkını topladı. Yemek olduğu gibi kaldı, Fatıme komşularına bol bol dağıttı. |
﴾ 37 ﴿