121

 Hani sen mü'minleri savaş menzillerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın. Allah hakkıyla işiten ve kemaliyle bilendir.

 (Hani erkenden ayrılmıştın) üzkür iz ğadevte (ayrıldığın zamanı düşün) demektir.

"Ailenden” yani Hazret-i Âişe radıyallahü anha'nın odasından demektir. (Mü'minleri yerleştirmek için) onları indirmek yahut sıraya sokmak ve onları hazırlamak için. Lâm ile (lilmü'minine) okunması da bunu destekler.

"Savaş mevzilerine” bunun için için hazırlanmış durak ve yerlere. Bazen mak'ad ile makam, geniş tutularak mekan için de kullanılır, Meselâ:

"fî mak'adi sıdkın” (Kamer: 55) ve:

"Kable en tekume min makamik” (Neml: 39) âyetlerinde olduğu gibi.

"Allah hakkıyla işitendir” sözlerinizi "bilendir” niyetlerinizi.

Rivâyete göre müşrikler Uhut savaş meydanına hicretin üçüncü yılında Şevval'in on ikisinde indiler. Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem ashâbı ile istişare etti. Abdullah bin Übey bin Selul'u da çağırdı, onu daha önce çağırmamıştı. O ve Ensâr'ın çoğunluğu: Ya Resûlallah, Medîne'de kal, onların karşısına çıkma; Allah'a yemin ederiz ki, ne zaman oradan düşmanlara çıkmışsak mutlaka bizi hırpalamışlardır; ne zaman onlar şehre girmişse mutlaka biz onları hırpalamışızdır, dediler. Bir de sen aramızda iken daha da iyi olur. Onları bırak, eğer yerlerinde kalırlarsa, kötü şekilde hapsolurlar. Eğer geri dönerlerse, elleri boş olarak dönerler, dediler. Bazıları da düşmana çıkmayı önerdiler. Aleyhisselâm Efendimiz: Ben rüyamda çevremde bir sığırın boğazlandığını gördüm: bunu hayra yordum. Kılıcımın ucunda bir çentik gördüm, bunu da yenilgi ile yorumladım. Elimi sağlam bir zırhın içine soktuğumu gördüm, bunu Medîne ile yorumladım. Eğer Medîne'de kalmak ve düşmanı orada terk etmek isterseniz (siz bilirsiniz) dedi. Bedir'de bulunmayan ve Uhut'ta şehit düşen (düşecek olan) bazı kimseler: Bizi düşmanlarımızın karşısına götür, dediler ve çok ısrar ettiler. O da içeri girdi, savaş kıyafetini giydi; onu böyle görünce ısrarlarına pişman oldular ve: Ya Resûlallah, nasıl istersen öyle yap, dediler. O da: Savaş elbiselerini giyen bir peygamberin savaşmadıkça onları çıkarması uygun değildir, dedi. Cuma namazından sonra çıktı, Cumartesi günü Uhud'un eteğine geldi, vadi tarafında durdu. Sırtını ve askerini Uhud'a dayadı, saflarını düzeltti ve okçuların başına Abdullah bin Cübeyr'i getirdi ve: Bizi oklarla savunun ki, arkamızdan gelmesinler, dedi.

121 ﴿