4Kadınlara mehirlerini yürekten isteyerek verin. Eğer ondan birazını gönül hoşluğu ile size bağışlarlarsa, onu da afiyetle içinize sinerek yiyin. (Kadınlara mehirlerini verin) sad'ın fethi ve dal'ın sükûnu ile hafifçe sadkatihinne ve sad’ın zammı ve dal'ın sükûnu ile de okunmuştur ki, ğurfe fibi sudka'nın çoğulu olur. Tekil olarak da ikisinin zammı ile de okunmuştur. Bu da sudka'nın sakil şeklidir, Meselâ zulmet ve zulumet gibi. "Nihleten” yürekten isteyerek vermektir. Nahalehu keza nihleten ve nuhlen denir ki, karşılık istemeden gönül rızâsı ile vermektir. Kim de onu farz olarak veya benzer şekilde tefsir ederse, lafza değil de Âyetin manasına bakmış olur. Mastar olarak mensûbtur, çünkü o da iytâ (vermek) manasınadır ya da cemi vâv'mdan veyahut sadukat'tan hâl’dir yani onlara mehirlerini rahatlıkla verin demektir. Şöyle de denilmiştir: Allah'tan bir bağış ve lütuf olarak verin. O zaman sadukat'tan hâl olur. Nihleten diyaneten manasınadır da denilmiştir, intahale fülanün keza denir ki, bir dini seçmektir. O zaman ya mef’ûlünleh olur ya da sadukat'tan hâl olur yani Allah'ın dini ve şerîatı olarak verin demektir. Hitap da kocalaradır. Velileredir de denilmiştir. Çünkü onlar velisi oldukları kadınların mehirlerini kendileri alırlardı. "Eğer ondan birazını gönül hoşluğu ile size bağışlarlarsa” buradaki minhü zamiri manaya bakarak sadak'a gider ya da ism-i işâret yerine konulmuş olur, Meselâ şâir Rube'nin şu sözü gibi: Sanki o çizgiler deride benekler gibi parlamaktadır. Çünkü şaire bunu sordular, o da: Ben ona işâret eder gibi söyledim, dedi. Zamirin iyta'ya râci olduğu da söylenmiştir. Nefsen ise temyiz olarak cinsi beyan etmek içindir. Bunun içindir ki, tekil olmuştur. Mana da şöyledir: Eğer size mehirden bir şeyleri gönül hoşluğu ile verirlerse. Burada gönül hoşluğunun esas kabul edilmesi mübalağa içindir. An edatıyla geçişli kılınması da onda geri çekilmek ve vazgeçmek manası olduğundandır. Minhü demesi de kadınları daha az bağışlamaya yönlendirmek içindir. "Onu afiyetle içinize sinerek yiyin” onu alın ve rahatlıkla harcayın demektir. Heni' ve meri' iki sıfattır henüet taamu ve merue'den gelir ki, yemek boğazdan rahatlıkla geçmektir. Mastarlarının yerine geçirilmişlerdir yahut onlarla mastar nitelenmiştir veyahut zamirden hâl kılınmışlardır. Şöyle de denilmiştir: Henî' insanın lezzetli bulduğu yiyecektir, merî' de vücuda yarayan yemektir. Rivâyete göre bazı kimseler eşlerine verdikleri şeylerden bir kısmını geri almaktan çekinirlerdi. Âyet bunun üzerine indi. |
﴾ 4 ﴿