43

Ey îman edenler, sarhoş iken ne dediğinizi bilinceye kadar ve cünüp iken - yolcu olmanız müstesna - gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur yahut yolculukta bulunur veyahut ayakyolundan gelirseniz yahut kadınlara dokunursunuz da su bulamazsanız, temiz toprakla teyemmüm edin; yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz Allah, çok affedici ve çok bağışlayıcıdır.

"Ey îman edenler, sarhoş iken ne dediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın” yani uyku veya içki gibi bir şeyden sarhoşken uyanmcaya ve namazda ne dediğinizi bilinceye kadar namaza kalkmayın.

Rivâyete göre Abdurrahman bin Avf radıyallahü anh bir ziyafet hazırladı ve ashaptan birkaç kişiyi çağırdı. O zaman içki serbest idi. Yediler, içtiler, sonra da sızdılar. Akşam namazı vakti geldi, biri namaz kıldırmak için öne geçti,

"abüdü matabüdun” şeklinde okudu. Âyet bunun üzerine indi.

Şöyle de denilmiştir: Namazdan maksat namaz yerleridir, o da mescitlerdir. Bundan murat edilen de sarhoşun namaza yaklaşmasını men etmek değildir; asıl maksat aşırı içmekten men etmektir. Sükr sekrden gelir ki, o da tıkamaktır. Feth ile "sekâra” ve "sekra” da okunmuştur, o zaman helkâ gibi çoğul olur.

Ya da tekildir, şu manayadır: Ve entüm kavmün sekra. Hubla vezninde sükra da okunmuştur ki, o da cemâatin sıfatı olur.

"Vela cünüben” bu da "veentüm sükara” kavline ma’tûftur. Çünkü cümle hâl olarak mahallen mensûbtur. Cünüb de cenabet olan kimsedir, onda müzekker ile müennes ve tekil ile çoğul birdir. Çünkü mastar hükmündedir,

"illâ abiriy sebilin” bu da "vela cünüben” e ma’tûftur. En geniş hâlden istisna edilmiştir yani yolculuk hariç bütün hâllerde cünüp iken namaza yaklaşmayın demektir. Bu da suyu bulmadığı vakittir. Buna da arkasından teyemmümden bahsedilmesi şahittir.

Ya da cünüben'in sıfatıdır ki, cünüben gayra abiriy sebilin demektir. Bunda teyemmümün hadesi (manevî kirliliği) kaldırmadığına delil vardır. Kim namazı mescitler olarak tefsir ederse, abiriy sebilin ini de oradan geçmekle tefsir eder ve cünübün mescitten geçmesini câiz görmüş olur, Şâfiî radıyallahü anh de böyle buyurmuştur. Ebû Hanîfe radıyallahü anh de: Onun mescitten geçmesi câiz değildir ancak orada su olması ve yolun oradan geçmesi hariç, buyurmuştur.

"Gusül edinceye kadar” bu da cünüpken namaza yaklaşma yasağının sonunu bildirmektedir. Âyette şuna tembih edilmiştir ki, namaz kılan kimse onu oyalayacak ve kalbini meşgul edecek şeylerden sakınmalı, nefsini temizlenmesi gereken şeylerden temizlemelidir.

"Eğer hasta olursanız” suyu kullanmaktan korkulan bir hastalıktan korkarsanız demektir. Çünkü o zaman suyu bulan da bulmayan gibidir.

Ya da suya yetişmeye mani bir hasta olursanız demektir.

"Ya da yolculukta olursanız” onda suyu bulamazsanız "veyahut biriniz ayakyolundan gelirse” önden veya arkadan bir şey çıkmakla abdesti bozulursa. Burada geçen gait kelimesi alçak ve çukur yer demektir.

"Ya da kadınlara dokunursanız” derileri derilerinize dokunursa, Şâfiî elle dokunmanın abdesti bozacağını söylemiştir. Cima ederseniz de denilmiştir. Hamze ile Kisâî burada ve Maide sûresinde "lemestüm” şeklinde okumuşlardır. Bunun cimadan kinaye olarak kullanılması, lamestüm'den daha azdır.

"Su da bulamazsanız” kullanmaya imkânınız olmazsa, zira bu da suyu bulamamış gibidir. Bu taksimin gerekçesi şöyledir: Teyemmüm etmesine izin verilen kimse ya abdestsizdir ya da cünüptür. Bunu gerektiren şey de çoğunlukla ya hastalıktır ya da yolculuktur. Cünüp daha önce zikredildiği için hâlini beyan etmekle yetinilmiştir. Abdestsiz ise daha önce zikredilmediği için başına gelecek şeyler direkt ve dolaylı olarak anlatılmıştır. Cünübün hâlleri açıklandığı ve mazeret de kısa olarak bildirildiği için ona gerek kalmamıştır.

Sanki şöyle denilmiştir: Hasta olursanız yahut yolculukta bulunursanız veyahut ayakyolundan gelir de abdestsiz olursanız veyahut da kadınlara dokunmuş olursunuz da su bulamazsanız "teiniz toprakla teyemmüm edin; yüzlerinize ve ellerinize ondan sürün” yani yeryüzü cinsinden temiz bir şeye gidin, demektir. Bunun içindir ki, Hanefiler: Teyemmüm eden kimse elini düz bir taşa vursa da onu üzerine sürse, yeter, demişlerdir. Bizim arkadaşlarımız (Şâfiîler) ise, mutlaka eline biraz toprak bulaşmalıdır, demişlerdir. Çünkü Allahü teâlâ Maide sûresinde:

"femsehu bivücuhiküm ve eydiküm minhü” (Maide: 6) buyurmuştur. Yani ondan bir kısmıyla demektir.

"Min"i parça için değil de iptida-i gaye için saymak zorlamadır, çünkü bu gibi şeyden ancak parça manası anlaşılır. El de omuza kadar olan kısmın adıdır.

Rivâyete göre aleyhis-salâtü ves-selâm Efendimiz teyemmüm etti ve ellerini dirseklere kadar mesh etti. Abdest de gösteriyor ki, burada murat edilen de dirseklere kadar sürmektir.

"Şüphesiz Allah, çok affedici ve çok bağışlayıcıdır” bunun içindir ki, size kolaylık sağlamış ve size müsaade etmiştir.

43 ﴿