64

Biz her peygamberi ancak Allah'ın izni ile kendisine itâat edilsin, diye gönderdik. Eğer onlar nefislerine haksızlık ettikleri zaman sana gelip Allah'tan bağış dileseler, Peygamber de onlar için bağış dilese idi, Allah'ın tevbeleri kabul ettiğini, çok merhametli olduğunu görürlerdi.

"Biz her peygamberi ancak Allah'ın izni ile kendisine itâat edilsin diye gönderdik” itâatine izni sebebiyle ve gönderilenlere ona itâat etmeleri emriyle. Sanki şuna delil getirmiş oluyor ki, onun kararma râzı olmayan kimse Müslüman da olduğunu gösterse, kafirdir, katli vâciptir. İzahı şöyledir: Peygamberi göndermek ancak itâat edilmek için olduğundan ona itâat etmeyen ve hükmüne râzı olmayan onun risâletini kabul etmemiştir. Kim de böyle olursa kâfir olur, katli de vâcip olur.

"Eğer onlar nefislerine haksızlık ettikleri zaman” münâfıklıkla veyahut tağutun hükmüne gitmekle "sana gelselerdi” bundan tevbe ederek, bu da "ennehüm"ün haberidir "iz” de ona bağlıdır "Allah'tan bağış dileselerdi” günahları için, tevbe etmek ve ihlâs göstermekle "Peygamber de onlar için bağış dilese idi” senden özür dileselerdi de sen de onlara şefaatçi olsaydın. Neden hitap kalıbından dönüldü de vestağferte demedi, çünkü kıyas "sana gelselerdi” kavlinden dolayı bunu gerektirmektedir. Bu da şânım yüceltmek ve şuna dikkat çekmek içindir ki, Peygamberin hakkı suç ne kadar büyük olursa olsun özrü kabul etmek ve ona şefaat etmektir. Onun makamının icabı da büyük günahlara aracılık etmektir.

"Allah'ın tevbeleri çok kabul ettiğini görürlerdi” tevbelerini rahmet ve şefkatinden dolayı kabul ettiğini bilirlerdi. Eğer vecede sadefe ile tefsir edilirse, tevvaben hâl olur, rahimen de ondan bedel olur ya da ondaki zamirden hâl olur.

64 ﴿