114

 Onların birçok fısıldasın al arında hayır yoktur. Ancak kim bir sadaka vermeyi veya bir iyilik etmeyi veyahut insanların arasını düzeltmeyi emrederse, onunki müstesnadır. Kim bunu Allah rızâsını aradığı için yaparsa, yakında biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz.

"Lâ hayra fî kesirin min necvahüm” min mütenacihim (fısıldaşanlarında) hayır yoktur demektir. Meselâ "ve iz hüm necva” (İsra: 47) âyetinde olduğu gibi.

Yahut tenacihim (fısıldaşmalarında) demektir.

"İllâ men emere bisadakatin” kavlinde de muzâf hazfedilmiştir, yani illâ necva men emere demektir.

Ya da istisna-i munkatıdır, mana da velakin men emere bisadakatin, demektir ki, onun hsıldaşmasında hayır vardır manasınadır. Maruf şerîatın hoş gördüğü ve aklın reddetmediği her şeydir. Burada ödünç vermek, darda kalana yardım etmek, nafile sadaka ve diğer benzeri şeylerle tefsir edilmiştir.

"Ev islahin beynennasi” ev islahi zati beynin (arabulmak) demektir.

"Kim bunu Allah rızâsını aradığı için yaparsa, yakında biz ona büyük bir mükâfat vereceğiz” söze emirle başladı, sonucu ise fiile bağladı ki, emreden her ne kadar iyiler zümresine dahil ise de yapan daha çok dahildir. Çünkü mühim olan yapmaktır. Emrin geçerli olması da fiile geçiş olmasındandır. Fiilin de Allah rızâsı için olmasını kayıtlaması amellerin niyetlere göre olmasından ve bir hayrı riya ve gösteriş için yapanın Allah'tan ecri hak edemeyeceğini göstermek içindir. Mükâfatın büyük olması da diğer dünyalıkların onun yanında önemsiz kalmasındandır. Hamze ile Ebû Amr ye ile "yü'tihi” okumuşlardır.

114 ﴿