6 / EN'ÂM SÛRESİMekke'de inmiştir. 165 âyettir. 1Övgü; gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah'a mahsustur. Sonra kâfirler, Rablerine eş koşuyorlar. "Övgü; gökleri ve yeri yaratan Allah'a mahsustur". Allahü teâlâ hamde lâyık olduğunu ve hamd edilse de edilmese de büyük nimetlerden dolayı hamdi hak ettiğini vurguladı ki, Rablerine eş koşanlara karşı bir delil olsun. Gökleri çoğul yapıp da yerler de onlar gibi olduğu hâlde onları çoğul yapmaması, göklerin tabakalarının bizzat farklı ve eser ve hareketierinin değişik olmasındandır. Onları şerefinden, yüceliğinden ve daha önce varlığından dolayı önce zikretti. "Karanlıkları ve aydınlığı var etti". O ikisini inşa etti, meydana getirdi. "Halaka” ile bir mef'ûl alan "caale"nin arasında şu fark vardır; halkta takdir manası vardır, ca’l’de bir şeyin içine girdirme manası vardır. Bunun içindir ki, nûr ve zulumat için ca'l maddesini kullanmıştır, bu da o ikisinin kendi başlarına kaim olamayacaklarını göstermek içindir, nitekim iki yaratıcıya inananlar böyle derler. Ya da zulumattan sapıklık, nurdan da hidâyet murat edilmesindendir. hidâyet birdir, sapıklık ise çoktur. Önce zulumatın zikredilmesi de yok etmenin melekelerden önce olmasındandır. Kim karanlığın nura zıt arızi bir şey lduğunu iddia ederse, bu âyeti delil getirmiş ve şunu bilmemiş olur ki, körlük gibi melekenin olmaması, sırf yokluk değildir ki, onun için ca'l maddesi kullanılmış olsun. "Sümmel lezine keferu birabbihim yadilun” bu da "elhamdü lillahi"ye (En'âm: 1) ma’tûftur. Mana da şöyledir: Allah kulları için nimet yarattığından dolayı hamde (övgüye) layıktır. Sonra da kâfirler ondan başkasına meylediyorlar. Bu durumda "birabbihim” lâfzı, bu şeylerin insanların oluşum ve geçimleri için yaratıldığına dikkat çekmek için zikredilmiş olur. Onun hakkı da hamd edilmektir, inkâr edilmek değil. Ya da "sümmellezine keferu” "halaka"ya atfedilmiştir, o zaman da mana şöyle olur: O, hiç kimsenin yaratamayacağı şeyleri yarattığı hâlde onlar bunlardan hiçbirini yaratmaya gücü yetmeyeni ona eş tutuyorlar. "Sümme"nin manası da bu açıklamadan sonra sapmalarını akıl dışı görmek içindir. Be edâtı birinciye göre "keferu"ya mütealliktir, "yadilun"un sılası mahzûftur yani ondan saparlar ki, inkâr o fî'lin üzerine yapılmış olsun. İkinciye göre de "yadilune"ye mütaalliktir, Mana da şöyledir: Kâfirler putları Rablerine eş koşuyorlar yani onları onunla eşit sayıyorlar. |
﴾ 1 ﴿