48

Allah'ın yarattığı şeylere bakmadılar mı ki, onların gölgeleri sağdan ve soldan hor olarak Allah'a secde ederek döner.

 (Allah'ın yarattığı şeylere bakmadılar mı?) İstifham inkâridir yani bu gibi şeyleri gördüler, öyle ise onlara ne oluyor da bunların üzerinde düşünmüyorlar? O zaman sonsuz gücü ve kuvveti görünürdü de ondan korkarlardı.

"Mâ” edâtı mevsûledir, müphemdir, açıklaması da "gölgeleri döner” kavlidir yani dönen gölgeleri olan şeylere bakmadılar mı demektir? Hamze ile Kisâî te ile terav, Ebû Amr da te ile tetefeyyeü okumuştur.

"Sağdan ve sollardan” sağlarından ve sollarından demektir ya da her birinin iki tarafından demektir. İnsanın sağından ve solundan istiare ile alınmıştır. Yemin'in tekil olup şemailin çoğul olması lâfız ve manai tibarı iledir, Meselâ "zılaluhu"daki zamirin tekil ve "sücceden lillahi vehüm dahinin” kavlinde cemi olması gibi.

"Sücceden lillahi dahirun” bu ikisi "zılaluhu"daki zamirden hâldirler. Secdeden maksat teslim olmaktır, ister tabiatıyla olsun isterse irâdesiyle olsun. Secedetin nahlatü denir ki, hurma ağacı meyve yükünden eğilmektir. Secedel bairü de binmek için devenin başını eğmesidir.

Ya da "sücceden” "zılal"dan hâl’dir,

"vehüm dahirun” ise zamirden hâl’dir.

Mana da şöyledir: Gölgeler güneşin yükselmesi ve alçalması ile veya Allah'ın takdiri ile doğularının ve batılarının bir taraftan diğer tarafa yaratılışına uygun olarak dönmesidir ya da secde eden gibi yere düşüp yapışmasıdır. Nesneler de bizzat Allah'ın emrine itaatkardır. Dahirun vâv ile cemi yapılmıştır, çünkü içinde akıllılar vardır ya da itâat da akıllıların sıfatmdandır.

Şöyle de denilmiştir: Sağdan ve sollardan maksat feleğin sağıdır ki, o da doğu tarafıdır. Çünkü yıldızlar ondan yükselmeğe başlar. Solu da onun karşısındaki batı tarafıdır. Çünkü gölgeler gündüzün başında doğudan başlar, yerin batı çeyreğinin üzerine düşer. Zeval vaktinde de batıdan başlar, yerin doğu çeyreğinin üzerine düşer.

48 ﴿