63O da: "Gördün mü, biz karaya sığındığımız zaman şüphesiz ben balığı unuttum. Onu söylememi bana ancak şeytan unutturdu. O, şaşılacak şekilde denizde yolunu tuttu” dedi. "O da: "Gördün mü, biz sığındığımız zaman” biz sığındığımız zaman başıma geleni gördün mü? "Karaya sığındığımız zaman” Mûsa'nın yaslanıp uyuduğu kayaya. Şöyle de denilmiştir: O, zeytin ırmağının yanındaki kayadır. "Şüphesiz ben balığı unuttum” onu kay bettim yahut ondan gördüğüm şeyi sana söylemeyi unuttum, "onu söylememi bana ancak şeytan unutturdu” yani onu hatırlatmamı başkası değil ancak şeytan unutturdu. "En ezkürehu” zamirden be deldir, "en üzekkire lehu” şeklinde de okunmuştur ki, bu da şeytanın verdiği vesvese ile unutmasından dolayı özür dilemektir. Durum her ne kadar acayip olsa da o gibi olay unutulmaz, fakat Yuşa Mûsa'dan o gibi şeyleri çok gördüğü için ona fazla önem vermemişti. Belki de o gibi şeylere daldığı ve kendisini tamamiyle Allah'ın huzuruna verdiği için açık âyetleri gördüğünden unutmuştu. Onu şeytana nisbet etme si alçak gönüllüğündendir, ya da akıl gücünün hak ve halk taraflarını taşıyamadığından ve biriyle uğraşmasından dolayı diğerini ihmal etmesindendir ki, bu da o kimse için eksiklik sayılır. "O, şaşılacak şekilde denizde yolunu tuttu” acayip bir yol tuttu ki, o da dehliz gibi idi. Ya da acayip bir şekilde yolunu tuttu demektir, ikinci mef'ûl da zarftır. Şöyle de denilmiştir: O (aceb) gizli fiilin mastarıdır yani sözünün sonunda böyle (acibtü aceben) demiştir. Yahut da Mûsa o durumdan şaşarak aceben (acaba!) demiştir. Şöyle de denilmiştir: Fiil Mûsa'ya aittir yani Mûsa denizde acayip şekilde balığın yolunu tuttu. |
﴾ 63 ﴿