18

 Onlar da:

"Seni tenzih ederiz. Senden başka dostlar edinmek bizim için olmaz. Ancak sen onları ve atalarını yararlandırdın, Tâ ki, zikri unuttular ve helâk olan bir kavim oldular” dediler.

"Onlar da: Seni tenzih ederiz, dediler” kendileri hakkında denilen şeye şaştıkları için, çünkü onlar ya melekler ya da peygamberlerdir ki, günahtan masumdurlar ya da cansız şeylerdir ki, hiçbir şeye güçleri yetmez ya da hep tesbih ve tevhid ile uğraşanlardır. Öyleyse kullarını saptırmak onlara nasıl yaraşır?

Ya da Allahü teâlâ'yı eşi ve benzeri olmaktan tenzih etmek içindir.

"Senden başka dostlar edinmek bizim için olmaz” çünkü ya masumdurlar ya da güçleri yoktur, öyle ise bizden başkalarını senden başka birini dost edinmeye nasıl davet ederiz? Meçhul kalıbı ile nüttehaze de okunmuştur ki, iki mehil alan ittehaze'den gelir Meselâ "vettehazallahu ibrahime hâlila” (Nisa: 125) âyetinde olduğu gibi. İkinci mef'ûlu da min evliyae'dir. Min ba' manasınadır,

birinciye göre de olumsuzluğu te'kit için zâit kılınmıştır.

"Ancak sen onları ve atalarını yararlandırdın” çeşitli nimetlerle, onlar da şehvetlere daldılar,

"Tâ ki, zikri unuttular” zikrinden gâfil kaldılar yahut nimetlerini hatırlamaktan ve âyetlerini düşünmekten. Bu da sapıklığın onlara nispet edilmesidir, bu onların kesbi ile olmasındandır. Onlara yapılan şey (yararlandırma) Allah'a nisbet edilmiş, o da onları bu sonuca götürmüştür. Bu da biz ehl-i sünnetin düşündüğü şeyin aynısıdır. Öyle ise Mu'tezile'nin bunu aleyhimize delil olarak kullanma şansları yoktur.

"Onlar oldular” senin hükmünde (helâk olan bir kavim) hâlikiyne demektir ki, bûr mastardır, sıfat olarak kullanılmıştır. Bunun içindir ki, tekili ve çoğulu birdir.

Ya da bair'in cem'idir, meselâ aiz ve ûz gibi.

18 ﴿