4Allah hiçbir adamın içinde iki kalp kılmamış; zıhar yaptığınız eşlerinizi de anneleriniz yapmamış ve evlatlıklarınıza da oğullarınız kılmamıştır. Bu, sizin ağızlarınızdaki (boş) bir sözünüzdür. O, doğru yolu gösterir. "Allah hiçbir adamın içinde iki kalp kılmamıştır” bir göğüste iki kalp birleştirmemiştir. Çünkü kalp; önce insan nefsi ile alakalı hayvansal rûhun madeni ve bütün güçlerin (fonksiyonların) kaynağıdır. Bu da birden fazla olmasına manidir. "Zıhar yaptığınız eşlerinizi de anneleriniz yapmamış ve evlatlıklarınızı da oğullarınız kılmamıştır” bir kadında eşlikle anneliği, bir erkekte de evlatlıkla oğulluğu birleştirmemiştir. Bundan murat edilen de Arapların bir inancını reddetmektir. Onlar kabiliyetli ve akıllı kimsenin iki kalbi olduğunu iddia ederlerdi. Bunun içindir ki, Ebû Mamer yahut Cemil bin Esed el - Fihrî'ye iki kalpli (çatal yürekli) denilmiştir. Araplar zıhar yapılan eşi de anne gibi, adamın evlatlığını da oğlu gibi sayarlardı. Bunun içindir ki, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'in azatlısı Zeyd bin Harise'ye Muhammed'in oğlu derlerdi. Ya da maksat zıhar yapılan kadından anneliği ve evlatlıktan da oğulluğu bertaraf etmektir. İki kalbin olmaması da onlara bağlanacak bir usulü yerleştirmek içindir. Mana da şöyledir: Allah bir göğüste iki kalp kılmadığı gibi - çünkü bu çelişkiye götürür; zira o ikiden her biri bütün kuvvetlerin hem aslı olur hem de aslı olmaz - erkekle aralarında doğum ilişkisi olmayan zevce ile evlatlığı da erkekle aralarında doğum ilişkisi olan annesi ile oğlu kılmamıştır. Ebû Amr tek ye ile vellay okumuştur ki, aslı hemze ile ellai'dir, hemze hazf edilmiştir. Hicazlı iki kurra da böyle okumuşlardır. O ikisi ile Ya'kûb'tan tek hemze ile de rivâyet edilmiştir. Tezaherune'in aslı iki te ile tetezaherune'dir, ikinci te zı'ya idgam edilmiştir. İbn Âmir idgam ile tezzaherune, Hamze ile Kisâî de ikinci te'nin hazfi ile okumuşlardır. Âsım da tüzahirune okumuştur ki, zahere sülasisinden gelir. Zahara'dan tazHârûne de okunmuştur ki, zâhere manasınadır, akade'nin âkade manasına olduğu gibi. Tazherun de zuhurdan gelir. Zıharın manası şöyledir: Adam karışma: Sen bana anamın sırtı gibisin der, bu da lâfız itibarı ile zahr'dan gelir, telbiye'nin lebbeyk'ten gelmesi gibi. Min ile geçişli kılınması kaçınmak manasını içerdiği içindir. Çünkü o cahiliyede talak idi. İslâm'da ise talak yahut haramlıktan kefarete geçilmiştir. Âlâ fiili de min ile geçişli kılınır, o da yemin etmek manasınadır. Zahrın zikredilmesi batn (karm)dan kinaye içindir, çünkü karnın dayanağı zahr (sırt)tır. Karnı zikretmek de ferci zikretmeye yaklaştırır. Yahut zahrı zikretmek haramlığıni ağırlaştırmak içindir, çünkü onlar kadının sırtı yukarı gelirse o hâlde temasi harâm sayarlardı. Ed'iyâ' da şaz olarak daiy'nin çoğuludur, sanki fâil manasına feîl'e benzetilmiş ve onun gibi çoğul yapılmıştır. "Zaliküm” bu, zikredilen şeylere yahut sonuncuya işarettir "ağızlarınızdaki boş bir sözünüzdür” hariçte karşılığı yoktur, saçma söz gibidir. "Allah ise hakkı söyler” gerçeğe uygun olanı söyler. "O doğru yolu gösterir". |
﴾ 4 ﴿