11

 Sonra duman hâlindeki göğe yöneldi; ona ve yere: İsteyerek yahut istemeyerek gelin, dedi. Onlar da: İsteyerek geldik, dediler.

 (Sonra duman hâlindeki göğe yöneldi) o tarafa kast etti, bu da isteva ilâ mekânin keza deyiminden gelir ki, bir mekâna doğru gidip başka tarafa sapmamaktır. Öyle görünüyor ki, sümme edâtı iki yaratma arasındaki farklılık içindir, süre bakımından gerilik için değildir. Çünkü "yeri de ondan sonra dürdü” (Naziat: 20) buyurmuştur. Yerin dürülmesi üstüne dağlar atılmasından öncedir.

"Duman hâlindeki” bu da karanlık bir durum demektir. Belki de bundan onun maddesini ya da onu oluşturan küçük parçaları (atomları) kastetmiştir.

"Ona ve yere: Gelin, dedi” sizde yarattığım etkileme ve etkilenme ile size bıraktığım çeşitli konum ve farklılıkları meydana getirin yahut varlık âlemine gelin demektir, o zaman geçen yaratma takdir yahut rütbe sıralaması olur.

Ya da haber olur yahut göğün gelmesi meydana çıkması, yerin gelmesi de, onda bildiğin itirazla birlikte, döşenmesi manasına olur.

Ya da her biriniz ondan istediğim şeyi meydana getirsin demektir. Ve âtiya okunuşu da bunu destekler ki, bu da muatattan gelir ve ikinizden her biri istediğim şeyde diğerine muvafakat etsin demek olur.

"İsteyerek yahut istemeyerek” bundan maksat da sonsuz kudretini göstermektir ve murat ettiği şeyin mutlaka yerine gelmesidir; yoksa o ikisini istemek ve istememek gibi özelliklerinin olduğunu bildirmek değildir. Tav'an ile kerhen mastardırlar, hâl yerine düşmüşlerdir.

"Onlar da: İsteyerek geldik, dediler". Şu açıkça görülmektedir ki, maksat bu ikisi üzerindeki kudretini ve o ikisinin de ondan direkt olarak etkilenmelerini göstermektir. Bir de bu, o ikisinin Allah'ın emrine imtisallerini ve ona itaatlerini temsil etmektedir, tıpkı "ol derse, olur” (Bakara: 117) kavli gibi. Allahü teâlâ onlara hitap etti ve onlara cevap verme kudreti verdi gibi manalar ise ancak birinci ve sonuncu itibara göre düşünülebilir. Taiîyn şeklinde akıllı kalıbı kullanılması onların akıllı gibi muhatap alınmalarındandır, tıpkı "sacidiyn” (Yûsuf: 4) kavli gibidir.

11 ﴿