4Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Eğer konuşurlarsa, sözlerini dinlersin. Sanki onlar giydirilmiş kütüklerdir. Her sesi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır, onlardan salan, Allah onları kahretsin; nasıl da (haktan) çevriliyorlar? "Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider” iri ve yakışıklı olduğu için. "Eğer konuşurlarsa, sözlerini dinlersin” çünkü dilbazdırlar ve tatlı konuşurlar. Abdullah bin Übey güzel konuşurdu, Resûlüllah sallallahü aleyhi ve sellem'in meclisine kalabalık bir toplulukla gelirdi, kalıpları hoşa gider ve sözlerine kulak verilirdi. (Sanki onlar giydirilmiş kütüklerdir) duvara yaslatılmış kütükler gibidirler, çünkü ilim ve idrakten hâli kadavra gibidirler. Şöyle de denilmiştir: Huşub haşebe'nin çoğuludur, o da içi oyulmuş ahşaptır. Manzaralarının güzelüği ve içlerinin çirkinliği buna benzetilmiştir. Ebû Amr, Kisâî ve Kunbul da İbn Kesîr rivâyetinde hafif olarak sinin sükûnu ile (huşbun) okumuşlardır ya da bedene'nin çoğulu büdn'e benzetmişlerdir. "Her sesi aleyhlerine sanırlar” korkak ve töhmet altında oldukları için kendilerine karşı sanırlar, aleyhim lâfzı yahsebune'nin ikinci mef'ûlüdür, onun sılası ve hümül adüvvü (onlar düşmandır) ibaresinin de mehil olması da câizdir. Buna göre hüm zamiri küll lâfzına gider, çoğul olması da haber'den (adüv lâfzından) dolayıdır, ancak "onlardan sâkin” kavlinin ona bağlanması zamirin münâfıklara gittiğini gösterir. "Allah onları kahretsin” onlara bedduadır, o da zatından onlara lâ'net etmesini istemektir ya da onlara böyle dua etmeleri için mü'minlere öğretmendir, "nasıl da çevriliyorlar” haktan nasıl da döndürülüyorlar. |
﴾ 4 ﴿