82 / İNFİTÂR SÛRESİ

Mekke'de inmiştir. 19 âyettir.

1

Gök yarıldığı zaman,

"Gök yarıldığı zaman” çatladığı zaman,

2

Yıldızlar dağıldığı zaman,

"yıldızlar dağıldığı zaman” ayrılarak döküldüğü zaman,

3

Denizler akıtıldığı zaman,

"denizler akıtıldığı zaman” birbirine açılıp da tek deniz olduğu zaman,

4

Kabirler deşildiği zaman,

"kabirler deşildiği zaman” toprağı altüst edilip de ölüleri çıkartıldığı zaman. Bu'siret'in buise ile isâre'nin de ra'sından birleştiği söylenmiştir. Bunun bir benzeri de buhsire'dir, lâfız ve mana itibarı ile aynıdır.

5

 Nefis önden gönderdiğini ve geriye bıraktığını bilir.

"Nefis önden gönderdiğini bilir” amel ve sadaka olarak "ve geriye bıraktığını” sünnet (örnek iş) yahut terike'den ne bıraktı ise bilir. Geriye bırakmaktan bir şeyi zâyi etmek de murat edilebilir ki, bu da izâ'nın cevabıdır.

6

 Ey insan, seni kerem sâhibi Rabbine karşı ne aldattı?

"Ey insan, seni kerem sâhibi Rabbine karşı ne aldattı?” ne yanılttı da ona isyana sürükledi. Kerem sâhibinin zikredilmesi, gururlanmayı men etmede mübalağa içindir. Çünkü yalnız kerem zâlimi ihmal ettirmez ve dostla düşmanı, muti ile asiyi bir kurnaz, kaldı ki, bir de ona kahr ve intikâm sıfatı ilâve edilirse. Ve kerem sâhibinin zikredilmesi, şeytanın aldatma vesilesini göstermek içindir. Çünkü ona: İstediğini yap, Allah kerimdir, kimseye azâp etmez, hemen ceza vermez, der. Ve şunu da göstermek içindir ki, onun kerem sâhibi olması, ona ciddi şekilde itâat etmeyi gerektirir; keremine aldanarak isyana dalmayı değil.

7

 O ki, seni yarattı, düzeltti, dengeledi.

"O ki, seni yarattı, düzeltti, dengeledi” bu da rububiyeti tespit ve keremi açıklayan ikinci sıfattır, şuna dikkat çekmektedir ki, önce buna gücü yetenin, ikinci kez de gücü yeter. Düzeltme (tesviye) organları sağlam ve fonksiyonel (işlevsel) yapmaktır, dengelemek de bünyeyi orantılı ve organlarım birbiri ile mütenasip yapmaktır ya da organların güçlerine münasip olmasıdır (elin iş tutmaya, ayağın yürümeye uygun olması gibi). Kûfeliler şeddesiz olarak feadelek okumuşlardır ki, bazı organlarını bazıları ile dengeledi, sen de mutedil oldun, demektir ya da seni başkalarının yaratılışından çevirdi ve sana ayrı bir yaratılış özelliği verdi; sen de diğer hayvanlardan ayrıldın.

8

 Dilediği herhangi biçimde terkip etti (kurdu).

"Dilediği herhangi bir biçimde terkip etti” yani seni istediği gibi tanzim etti, demektir. edâtı zâittir. Şart için olduğu, rekkebek'in de onun cevabı, zarfın (fî-eyyi'nin) de adelek'in sılası olduğu da söylenmiştir. Cümlenin, ma-kabline atfedilmemesi, adelek'in açıklaması olduğu içindir.

9

 Hayır, bilâkis dîni yalanlıyorsunuz.

 (Hayır) bu da Allah'ın keremine aldanmaktan mendir. (Bilâkis dîni yalanlıyorsunuz) kavli de aldanmalarının asıl sebebini açıklamak için geçiştir, Dîn lâfzından da ceza yahut İslâm murat edilmiştir.

10

 Gerçekten üzerinizde elbette muhafızlar var,

11

 Değerli kâtipler.

Âyetin tefsiri için bak:12

12

 Yaptıklarınızı bilir.

"Gerçekten üzerinizde elbette muhafızlar vardır, değerli kâtiplerdir, yaptıklarınızı bilirler” bu da neden yalanladıklarının gerçeğini göstermek ve bekledikleri göz yumma ve ihmali reddetmektir. Kâtipleri Allah katında değerli olmakla büyütmek de cezayı büyütmek içindir.

13

 Gerçekten iyiler elbette bol nimetler içindedirler.

Âyetin tefsiri için bak:14

14

 Gerçekten kötüler cehennemdedirler.

"Gerçekten iyiler, elbette bol nimetlerdedirler. Gerçekten kötüler muhakkak cehennemdedirler". Bu da kâtiplerin niçin yazdıklarının açıklamasıdır.

15

 Ceza günü oraya girecekler.

Âyetin tefsiri için bak:16

16

 Onlar ondan gâib değiller (olamazlar).

"Oraya girecekler” sıcağını çekecekler "ceza günü. Onlar ondan gâib olmayacaklar” çünkü orada ebedî kalacaklar.

Manası şöyledir de denilmiştir: Bundan önce oradan gâip değillerdi, çünkü zehirli dumanını kabirlerde soluyorlardı.

17

 Ceza gününün ne olduğunu sana ne bildirdi?

Âyetin tefsiri için bak:17

18

 Sonra ceza gününün ne olduğunu sana ne bildirdi?

"Ceza gününün ne olduğunu sana ne bildirdi? Sonra ceza gününün ne olduğunu sana ne bildirdi?” Bu da o günün şânından şaşırtma ve onu yüceltmedir yani o günün gerçeğini sana ne bildirdi? Çünkü hiçbir bilen onu idrak edemez.

19

 Bir gündür ki, hiçbir nefis, bir nefis için hiçbir şeye sahip olmaz. O gün emir Allah'ındır.

"Bir gündür ki, hiçbir nefis, bir nefis için hiçbir şeye sahip olamaz. O gün emir Allah'ındır". Bu da o günün zorluğunu ve durumunun ciddiliğini zihinlere yerleştirmedir. İbn Kesîr ile Basralı iki kurra yevmüddin'den bedel olarak ref ile yevmü okumuşlardır ya da haber mahzûftur (hüve yevmün lâ-temlikü).

Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'den: Kim izassemaün fatarat sûresini okursa, Allah ona gökten inen her damla sayısınca bir iyilik yazar ve her kabir sayısınca da bir iyilik yazar. Allah en iyi bilir.

0 ﴿