102 / TEKÂSÜR SÛRESİMekke'de yahut Medîne'de inmiştir. 8 âyettir. 1Çoklukla övünme sizi oyaladı, "Sizi oyaladı” sizi meşgul etti, elha maddesinin aslı (lehv) oyuna yöneltmektir. O da leha'dan nakledilmiştir ki, gâfil olmaktır. "Çoklukla övünme” çoklukla böbürlenme. 2Nihayet kabirleri ziyaret ettiniz. "Nihayet kabirleri ziyaret ettiniz” dirilerin sayısını bitirince, kabirlere gittiniz, ölülerle çokluğunuzu göstermek istediniz. Ölüleri zikretmeye geçmelerini kabirleri ziyaretle ifade etmiştir. Rivâyete göre Abdimenaf oğulları ile Sehm oğulları çokluk yarışına girdiler; Abdimenaf oğulları fazla geldi. Sehm oğulları: Cahiliye dönemindeki fuhuş bizi mahvetti; gelin, dirileri de ölüleri de sayalım, dediler; bunun üzerine Sehm oğulları çok geldiler. Oyalanılan şeyin zikredilmemesi şundandır - o da onları ilgilendiren dîn işleridir - onu büyütmek ve mübalağa etmek içindir. Manası şöyledir de denilmiştir: Mallar ve evlatlarla çokluk yarışı sizi oyaladı; öyle ki, öldünüz, kabirlere girdiniz; ömürlerinizi dünyanın arkasından koşmakla heder ettiniz; sizin için daha önemli olanı bıraktınız. O da âhiretiniz için çalışmaktır. Bu durumda kabirlerin ziyareti ölümden ibaret olur. 3Hayır, ileride bilecekseniz. "Hayır” bu da olan biteni reddir ve şunu bildirmektedir ki, akıllı kimsenin bütün düşüncesi ve çabasının büyük bir kısmı dünya için olmamalıdır. Çünkü bunun vebali büyüktür, sonu üzüntüdür. "İleride bileceksiniz” arkanızdakini müşahede ettiğiniz zaman görüşünüzün yanlış olduğunu anlayacaksınız. Bu da korkmaları ve gafletten uyanmaları için ikazdır. 4Sonra yine hayır, ileride bilecekseniz. "Sonra yine hayır, ileride bileceksiniz". Bu da te'kit için tekrardır. Sümme (sonra) edatının kullanılmasında ikincisinin birincisinden daha mubalâgalı olduğuna delâlet vardır. Ya da birincisi ölüm ânında yahut kabirdedir, ikincisi ise kabirden kalkma ânındadır. 5Hayır, eğer kesin bir bilgi ile bilseydiniz (bununla meşgul olmazdınız). "Hayır, eğer kesin bir bilgi ile bilseydiniz” yani önünüzdekini kesin bilgi ile bilseydiniz, daha açıkçası kesin bildiğiniz şey gibi bilseydiniz, bu sizi diğer şeylerden alıkoyardı ya da anlatılamayacak ve gerçeği ifade edilemeyecek şeyi yapardınız. Bu durumda cevabın hazfı konuyu önemsetmek içindir. 6Yemin olsun, alevli ateşi mutlaka göreceksiniz. (Alevli ateşi mutlaka göreceksiniz) kavlinin ona cevap olması câiz değildir. Çünkü onun olması kesindir. Bilâkis o, mahzûf kasemin cevabıdır, onunla (o kasemle) tehdit te'kit edilmiş ve onunla uyarıldıkları şey kapalı bırakıldıktan sonra önemsetmek için açıklanmıştır. İbn Âmir ile Kisâî te'nin zammı ile (letürevünne) okumuşlardır. 7Sonra yemin olsun, onu mutlaka yakin göz ile göreceksiniz. "Sonra yemin olsun, onu mutlaka göreceksiniz” bu da birinciyi tekittir ya da birincisi cehennem onları uzaktan gördüğü zamandır, ikincisi de onlar cehenneme vardıkları zamandır yahut birinciden maksat bilmek, ikinciden maksat da görmektir. "Yakin göz ile” yani öyle bir görme ile ki, yakinin ta kendisidir. Çünkü müşahede ilmi yakin mertebelerinin en yükseğidir. 8Sonra yemin olsun, o gün nimetlerden sorulacaksınız. "Sonra yemin olsun, o gün nimetlerden sorulacaksınız” yani oyalayan nimetlerden. Hitap dünyası kendisini dîninden oyalayan herkesedir. Nimetler de kendisini meşgul eden nimettir, bu da karineden ve birçok naslardan dolayıdır. Meselâ: "Allah'ın çıkardığı ziynetleri kim haram etti?” (Araf: 32) ve "temiz şeylerden yiyin” (Mü'minun: 51) âyetleri gibi. Şöyle de denilmiştir: Hitap da nimet de geneldir; çünkü herkes nimetin şükründen sorulacaktır. Âyetin kâfirlere mahsus olduğu da söylenmiştir. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem'den: Kim Elhakümüt-tekâsürü sûresini okursa, kusurdan uzan yüce Allah onu dünyada verdiği nimetlerden hesaba çekmez ve ona bin âyet okumuş gibi mükâfat verir. |
﴾ 0 ﴿